18 Şubat 2018 Pazar

RAŞOT KÖYÜNDE KONUŞULAN TÜRKÇE AĞIZ ÜZERİNE BİR DENEME



Bu çalışmada sunulan veriler Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümündeki yüksek lisans tezim için 2004 yılında toplanmıştır. Tez konum Rize ili Çayeli ilçesinde bir Hemşin köyü olan Raşot'ta konuşulan Türkçe ağzın sesbilimsel özellikleridir. Alan çalışması sırasında, bu köyde kendilerinin Ermenice olarak adlandırdığı Hemşincenin de konuşulduğunu gözlemledim. Bu yazıda Raşot köyünde kullanılan Türkçe ağzın Hemşince ile ilişkili olabilecek bazı özelliklerine dair olgular sunmak istiyorum. 

A.      Ünlü Sistemi

Sesbilimsel açıdan, bu Türkçe ağızda aşağıdaki ünlü dağarcığı tablosunda gösterilen beş ses bulunmaktadır.

Tablo 1: Ünlü tablosu

Aynı beş ünlülü sistem Hemşin’in Elevit[1] ve Senoz vadisi gibi diğer bölgelerinde de görülmektedir. Bu yaygın fenomenin örneklerine Trabzon[2] ve Rize[3] bölgelerinde konuşulan Türkçe ağızlarda da rastlamak mümkündür. Dolayısıyla dilbilimci Brendemoen haklı olarak şu soruyu sormaktadır: “…Neden Doğu Karadeniz ağızlarında /ı/, /ü/, /ö/ ünlülerinin bulunmaması yönünde bir eğilim vardır?” [4] Trabzon yöresindeki Türkçe ağızlara dair cevabı da şudur: “… bu durum ancak yabancı dillerin etkisiyle ya da Lars Johansson’un terminolojisini kullanacak olursak yabancı dillerden kod kopyalanmasıyla açıklanabilir… Burada söz konusu olan başlıca dil Rumcadır,  /ı/, /ü/ ve /ö/ ünlülerinin kullanılmaması eğilimi Rumcanın fonem dağarcığının Türkçeninkine kısmen dayatılması sonucu ortaya çıkmıştır. Rumcanın ünlü sisteminde beş ünlü fonem bulunmaktadır, “tipik Türkçe” olan yani  /ı/, /ü/ ve /ö/ ünlülerine sahip değildir.”[5] 

Hemşin yöresinde Rumcanın etkisinin sorgulanabilir olduğu ve yörede halen daha iki dilli insanların yaşadığı göz önüne alındığında Hemşin bölgesinde yoğun olarak konuşulan diğer dillere yani Lazca ve Hemşinceye bakılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.  Gerek Hemşince gerekse Laz dilinin beş ünlülü bir sisteme sahip olması gerçekten ilginç bir olgudur. Brendemoen’in akıl yürütmesine paralel bir şekilde düşünüldüğünde, Hemşin köylerindeki Türkçe ağızlarda beş adet ünlü bulunmasının bu dillerden kod kopyalanması suretiyle gerçekleştiği düşünülebilir.  Bu köylerin sakinleri Hemşinceye çok daha fazla aşina olduğu için incelediğim Türkçe ağzında kullanılan beş ünlülü sistemin Hemşinceden kod kopyalanması suretiyle oluşmuş olması kuvvetle muhtemeldir.

B.       /o/ foneminin kullanımına dair sınırlamalar

Standart Türkçede /o/ fonemi bir sözcüğün sadece ilk hecesinde bulunabilir. Doktor ya da horoz gibi sıkça kullanılan sözcükler alıntı sözcüklerdir ve bu kısıtlamanın istisnalarıdır. İncelediğim Hemşin köyünde kullanılan Türkçe ağızda da, /o/ fonemi Türkçe kökenli sözcüklerin sadece ilk hecelerinde bulunabilmektedir. Bununla birlikte, bu ağızda /o/ foneminin kullanımına dair kısıtlamanın ihlal edilmesinin başka birçok örneğini daha bulmak mümkündür. Standart Türkçede var olan istisnaların yanı sıra bu ihlallere özellikle yaygın olarak kullanılan Hemşince kökenli sözcüklerde sıkça rastlanır.

Örnek
Anlam
Örnek
Anlam
pogoç

pisor

vartevor

koknoç

Tablo 2: /o/ fonemine dair kısıtlamaların karşı-örnekleri

Daha da ilginç olarak, Homşetsma kökenli sözcüklerin yanı sıra Türkçe kökenli sözcüklerin bazılarında da başka karşı-örneklerle karşılaşmak mümkündür:

Örnek
Örnek
kaymakom
Ufonti
adom
Ormon
Tablo 3: /o/-kısıtlamasının Türkçe kökenli karşı-örnekleri

Standart Türkçedeki /o/ fonemine dair kısıtlamalar, bu ağız için şu şekilde yeniden tanımlanabilir: Türkçe kökenli sözcüklerde /o/ fonemi, /m/ ve /n/ ünsüzlerinden önce gelmediği sürece, ilk hece haricindeki hecelerde bulunamaz Bu ilginç fenomen sadece incelediğim ağza özgü değildir. Hemşin’deki diğer bazı Türkçe ağızlarda[6]  ve Hemşincede[7] de yaygın bir şekilde görülmektedir.  Ancak bu kısıtlama alıntı sözcükler için geçerli değildir.
Bu fenomenle ilişkili olan diğer bir ilginç olgu daha vardır. Aşağıdaki verilerden de görülebileceği gibi /a/ ünlüsü /m/ ve /n/ ünsüzlerinden önce gelememektedir. /a/ ünlüsünün ardından ekleme nedeniyle /m/ ve /n/ ünsüzlerinden önce gelmek durumunda kaldığında /a/ ünlüsü /o/ ünlüsüne dönüşmektedir.


Örnek
Örnek
Kök
baba
ona
1t
babom
onom
2t
babon
onon
3t
babasi
onasi
Tablo 4: /a/-kısıtlamasının örnekleri

Bunun bir biçimsel sesbilim fenomeni olarak yorumlanması mümkündür ancak ona örneğinden de anlaşılabileceği üzere bu sözlüksel bir fenomendir.
Bildiğimiz kadarıyla Türkçenin hiçbir tarihsel döneminde bu tür bir özellik bulunmamaktadır. Bu nedenle, /a/ ünlüsünün /m/ ve /n/ ünlülerinden önce gelememesi bu ağız açısından bir yenilik olarak kabul edilebilir. Vaux[8] Klasik Ermenicede /m/ ve /n/ ünlülerinden önce gelen /a/ ünlüsünün Hemşincede /o/ ünlüsüne dönüştüğünü göstermiştir. Bu da, söz konusu Türkçe ağızda varılan bu özelliğin Hemşince kaynaklı bir yenilik olarak yorumlanmasını destekleyen bir kanıttır.

C.       Ünsüz Sistemi

Türkçe ağzın Hemşinceyle ilişkisine dair örneklere bu ağızda kullanılan ünsüz sisteminde de görmek mümkündür. Çoğu konuşurlar iki ağızlı ve bazıları da iki dilli olduğundan, ünsüz sistemi oldukça karmaşıktır.  Burada özellikle ötümsüz, dişyuvasıl, patlamalı-sürtünmeli /ts/ ve ötümlü, dişyuvasıl, patlamalı-sürtünmeli /dz/ seslerinden bahsetmek istiyorum. Bu ünsüzler incelenen ağızda birer fonemdir.

/ts/ : ötümsüz, dişyuvasıl, patlamalı-sürtünmeli

 /ç/ ünsüzü bu fonemin serbest çeşitlemesi olarak kullanılmaktadır, /ç/ ve /ts/ ünsüzleri her ortamda birbirinin yerine geçebilecek şekilde kullanılmaktadır. Ancak /ts/ çok daha yaygındır

  1. Çeşitleme
  1. Çeşitleme
tsay
çay
hits
hiç
kjetsi
keçi
. Tablo 5: /ts/ ve /ç/ çeşitlemelerine örnekler

/dz/: ötümlü, dişyuvasıl, patlamalı-sürtünmeli
/c/ ünsüzü bu fonemin serbest çeşitlemesi olarak kullanılmaktadır, /c/ ve /dz/ ünsüzleri her ortamda birbirinin yerine geçebilecek şekilde kullanılmaktadır. Ancak /dz/ çok daha yaygındır. 

  1. Çeşitleme
  1. Çeşitleme
savdzi
savci
dzuma
cuma
Tablo 6: /dz/ ve /c/ çeşitlemelerine örnekler

/ç/-/ts/ ya da /c/-/dz/ gibi belirli varyantlar için minimal çiftler bulunmamakta ve farklı konuşurlar tarafından ya da aynı konuşur tarafından farklı zamanlarda keyfi bir şekilde kullanılabilmektedir. Belirli fonemik ünsüzlerin köylerdeki farklı kuşaklar arasında nasıl çeşitlendiği kolayca gözlemlenebildiğinden bunun sesbilimsel bir fenomen olmasının yanı sıra sosyolinguistik bir fenomen olarak değerlendirilmesi de doğru olacaktır.

Bu ses Hemşince[9], Lazca[10] ve Pontus Rumcasında[11] da kullanılmakla birlikte Standart Türkçede bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu fonemlerin söz konusu ağızda bulunması da Hemşincenin etkisiyle açıklamak mümkündür.
Burada sunulan verilerden hareketle söz konusu Türkçe ağzın oluşumunda Hemşinceyle sadece sözcük dağarcığı alışverişinin ötesine geçen bir etkileşimden söz edilebileceği görülmektedir. Burada altını çizmek istediğim nokta, ünlü ve ünsüz sistemleri ya da Türkçenin karakteristik özellikleri olan bazı kısıtlamaların kod kopyalanması nedeniyle yeniden tanımlanması gibi ağzın temel yapısını belirleyen unsurlar olduğudur. Burada tespit edilen bir etkileşimin sözcük dağarcığı alışverişine kıyasla çok daha derin bir ilişkiyi ifade ettiği açıktır. 

D.      Çoğulluk

Buraya kadar, incelediğim Türkçe ağızdaki bazı olguların açıklanması için Hemşinceye başvurmamızı gerektiren örnekler sunmaya çalıştım.  Bu ağızdaki kimi olguları açıklamak için de benzer bir şekilde Türkçenin arkaik bazı özelliklerine bakmak gerekmektedir. Bunlardan bir örnek vermek istiyorum.

Bu ağızdaki soneklerin en önemli özelliği tek morfemli olmaları ve bu nedenle de uyum kurallarına uymamalarıdır. Uyum kurallarına uymayan sonekler hemen tüm Doğu Karadeniz Türkçe ağızlarında yaygındır. Brendemoen[12] tarafından da belirtildiği üzere, “burada, belirli sonekler değişken ön sonekler şeklinde standartlaşma eğilimindedir. Örneğin üçüncü çoğul şahıs çekim eki –ler gibi. Daha az rastlanmakla birlikte datif ve lokatif sonekler de böyledir. Diğerleri uyum kurallarına uymayan arka sonekler olarak sabitlenmiştir. Dilek-şart eki –sa ve olumsuzluk soneki –ma gibi. Benzer örnekler rastgele her yerde bulunabilmektedir.” Öner[13] ve Pehlivan[14] da sırasıyla belirli Trabzon ve Hemşin ağızlarında benzeri bir tek morfemli sonek yapısından söz etmektedir.

Benim incelediğim ağızda çoğulluk ler sonekiyle ifade edilmektedir ve bu sonekin çeşitlemesi yoktur, yani tek morfemlidir. Aşağıdaki tabloda isim çoğullaşmasının bazı örnekleri sunulmaktadır[15]:

Örnek
Örnek
adom+ler
adomler
kadun+ler
kadunler
ev+ler
evler
araba+ler
arabaler
Tablo 7: İsim çoğullaşması örnekleri

Bu tek morfemli çoğul soneki söz konusu ağza özgü değildir ve bazı çevre Türkî ağızlarda da bulunabilmektedir[16]. Johanson[17] Türkçede isimlerin çoğulluk soneki ve fiillerin çoğulluk sonekinin farklı kökenlerden geldiğini kayda değer bir şekilde göstermiştir. Ona göre, Türkçede fiillerin çoğullaştırma soneki, “olmak” fiilinin çoğul haliyle ilişkili olan  *erler>iler>ler kaynaklıdır. Örneğin Standart Türkçede insanlár (isim) ve insánlar[18] (fiil) farklı vurgu yapılarına sahiptir.  İnsanlár (isim), durumunda -ler soneki tiz tonlanır çünkü isimlerin çoğulluk sonekidir. Öte yandan,  insánlar (fiil) durumunda ler tiz tonlanmaz çünkü aslında önceki sözcükle birleşen ayrı bir sözcüktür. Johanson bu vurgu farklılığını bir köken farklılığı şeklinde yorumlamaktadır. Johanson’un değerlendirmesi dikkate alındığında, incelediğim ağızda isimlerin ve fiillerin çoğulluk sonekleri arasında bu vurgu farklılığının değişik bir ifadesiyle karşılaşılmaktadır.

Örnek
Anlam
Örnek
Anlam
eliyi+ler
eleyile
ölmek
ölüyorlar
hasta+ler
hastale
hasta
hastalar
aldi+ler
aldile
almak+Geç+3ç
aldılar
yolci+ler
yolcile
yolcu+Çoğ
yolcular
gelur+ler
gelurle
gelmek+Aor+3ç
gelirler
evlenecekti+ler
evlenecektile
 evlenmek+Gel+Geç+3ç
evlenecektiler
Tablo 8: Fiil çoğullaşması örnekleri
Fiillerin çoğullaşmasında, morfem sonu /r/ bazen keyfi bir şekilde düşürülmekteyken, isimlerin çoğullaştırılmasında böyle bir düşmeye rastlanmamaktadır. Türkçede bu tür düşmeler genellikle vurgu yapısıyla ilişkili olduğundan dolayı, bu özellik Johanson’un belirttiği köken farklılığının açık bir ifadesi olarak kabul edilebilir.

Bazı kaynak kişiler, özellikle de genç olanlar, -lar­ sonekini nadiren de olsa kullanmaktadır. Bu haliyle sadece isimlerin çoğullaştırılmasında kullanılmaktadır. Benim görüşüm bunun söz konusu ağız için üretken olmayan bir yenilik olduğudur.

III. Sonuç

Genelde, Türkiye’deki Hemşin coğrafyasının doğu (ya da Hopa) Hemşin ve batı Hemşin şeklinde iki ana parçaya bölündüğü varsayılmaktadır.[19]Hemşin kültürünün dilbilimsel olarak ikiye bölünmüş olduğu tezi elimizdeki verilerle uyumlu değildir. Hemşin’in coğrafi olarak doğu ve batı bölgeleri arasında belirli farklılıklar bulunmakla birlikte bu farklılıklar kanımca katı bir ayrım çizgisinden çok bir kültür içerisinde kabul edilebilir çeşitlemeler olarak görülebilir. Bu anlamda Hemşin kültürü radikal bir şekilde ikiye bölünmüş bir kültür olarak değil, aksine bir bütün olarak düşünülmelidir.
Burada sunulan veriler açıkça göstermektedir ki Hemşin kültürü içerisinde Ermeni kültüründen gelen ve Türk kültüründen gelen bir takım kültürel kodlar bulunmaktadır ve bunlar öylesine geriye dönülemez bir şekilde birleşmiştir ki hala varlıklarını sürdürebilmektedir. Bu etkileşim, sözcük alışverişinin ötesine geçerek bir ağzın ünlü sistemi gibi derin yapılarına sirayet etmiştir. Sözcük dağarcığı düzeyinde bir etkileşim her zaman mümkündür ve güçlü bir kültürel etkileşim anlamına gelmeyebilir. Buna karşın, bir dilin ünlü sisteminin kopyalanması oldukça güçlü bir kültürel ilişkinin ifadesidir. Dolayısıyla elimizdeki veriler Hemşin kültürünün salt Türk kültürünün ya da salt Ermeni kültürünün bir çeşitlemesi olduğu iddiasını yanlışlamaktadır. Bilakis, bu veriler Hemşin kültürünün melez bir kültür olduğunu ispatlamamakla birlikte çok güçlü kanıtlar sunmaktadır.

Benim görüşüme göre yukarda dile getirilen iki iddianın da aynı verilerle yanlışlanması bir tesadüf değildir çünkü bu iddialar birbiriyle derinden ilişkilidir. Melez kültürlerin incelenmesinde sıkça görülen bir hata, bu kültürleri parçalara bölerek kısmi incelemelerden genel sonuçlar çıkarmaktır. Hemşin kültürü örneğinde görülebileceği üzere, araştırmacılar genellikle kendi önyargılarını ya da varsayımlarını destekleyecek bölgeler üzerine odaklanmaktadır. Bunu yaparken de diğer bölgelerden gelen verileri, kültür içerisindeki çeşitlenmeleri ya da kültürün melezleşme sürecinde oluşan yenilikleri göz ardı etmektedir. Örneğin Türkiye’de Hemşin üzerine yapılan çalışmaların büyük ağırlıkla Çamlıhemşin ve Hopa üzerine odaklanmış olmasına rağmen Çayeli ya da İspir’deki Hemşin köyleri konusunda yok denecek kadar az çalışma bulunması bu anlamda bir tesadüf sayılamaz. Türkiye dışındaki Hemşin köyleri Türkiye’deki araştırmacılar için tamamen meçhuldür.

Son olarak, Hemşin kültürünün, Doğu Karadeniz kültürünün bir parçası olarak anlamak için Türk ve Ermeni kültürlerinin yanı sıra Laz, Gürcü ve Pontus Rum kültürleriyle ilişkisinin incelenmesi daha ilginç ve ön açıcı olguların ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Ayşenur Kolivar
Gor Dergisi Sayı 3 Sonbahar 2015




[1] Ayşenur Kolivar, “Turkish vowel harmony and the dialects of Rize: a case study in Elevit” Yayınlanmamış makale.
[2] Bernt Brendemon, “A note on vowel rounding in the Trabzon dialects”, A. Sumru Özsoy ve diğerleri (ed.), Studies in Turkish linguistics, Proceedings of the Tenth International Conference in Turkish Linguistics, (İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2003),  s.318-319.
Yasemin Öner, “Harheş dialect: a phonological and morphological analysis”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, 1978), s.16.
[3] Turgut Günay, Rize ili ağızları, (Ankara: Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları, 1978),  s. 27 “Bunun sonucunda Rize ili ağızlarında diftonglar ve yazı dilinin tesiriyle doğan bazı analojik biçimler dışında ı, ö, ü seslerine rastlamak mümkün değildir.”
[4] Bernt Brendemon, “A note on vowel rounding in the Trabzon dialects”, A. Sumru Özsoy ve diğerleri (ed.), Studies in Turkish linguistics, Proceedings of the Tenth International Conference in Turkish Linguistics, (İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2003),  s.318.
[5] a.g.e., s.318-319.
[6] Turgut Günay, Rize ili ağızları, (Ankara: Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları, 1978), s.31.
[7] Bert Vaux, “Hemshinli: The forgotten Black Sea Armenians”, Journal of Armenian Studies, 6.2: 2001, s.59.
[8] a.g.e., s. 59.
[9] Sally J. Berens, “The phonetics and phonology of Homshestma”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Harvard College, 1997), s.4.
[10] G. Kojima, & İ. Avcı Bucaklişi, Laz Grammar, (İstanbul: Chiviyazilari, 2003), p.407.
[11] Bernt Brendemon, The Turkish dialects of Trabzon their phonology and historical development, Vol.1, (Wiesbaden: Harrasowitz Verlag, 2002), s.105.
[12] Bernt Brendemoen, “Turkish dialects”, L. Johanson ve É.Á. Csató (ed.), Turkic Languages, (London ve Newyork: Routledge, 1998), s.238-239.
[13] Yasemin Öner, “Harheş dialect: a phonological and morphological analysis”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, 1978).
[14] Serkan Pehlivan, “Rize ili Hemşin ağzı”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Ankara: Gazi Üniversitesi, 2002).
[15]Çoğullaştırma morfemiyle ilgili diğer bir fenomen de bir kişinin adının aile, grup ya da cemaatini ifade etmek üzere çoğullaştırılmasıdır. İncelediğim ağızda bu iki şekilde ifade edilmektedir: Şeriballer geldi ya da Şeribal uler geldi İkinci form birincisine göre çok daha yaygındır.
[16]Çeşitli Türkçe ağızlarındaki çoğulluk sonekleri için bkz. Lars Johanson, Pluralsuffixformen im Südwestürkischen, (Mainz: Akademie der Wiss. u. d. Literatur, 1981).
[17] a.g.e.
[18] Bu örneklerde aksan vurguyu belirtmektedir.
[19] Gülsen Balıkçı, “Rize-Pazar/ Akbucak, Ortayol ve Uğrak köylerinin etnik yapıları”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Ankara:Ankara Üniversitesi, 1997), s.43, Levon Haçikyan, Hemşin gizemi, (İstanbul: Belge Yayınları, 1996), s.53, Ali Gündüz, Hemşinliler, (Ankara: Ardanuç Kültür Dayanışma Derneği, 2002), s.54, Hovann Simonian, “History and identity among the Hemshin”, ISIM NEWSLETTER, (Leiden: International Institute for the Study of Islam in the Modern World, 2004), s.24, Peter A. Andrews, Türkiyede etnik gruplar, (İstanbul: Ant, 1992), s.181-182.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder