27 Şubat 2018 Salı

Meluses: “Hemşince Müziğe, Müzik de Hemşinceye Çok Şey Katıyor”





Hemşinli iki kuzen Mağruf Kibar (akustik gitar, vokal) ve Koray Çelik (vokal) ile Arif Kara (elektro gitar), Gökhan Ölke (bas gitar), Ata Erdem Şimşek’ten (bateri) oluşan Meluses müzik grubu, geçen yıl çıkardıkları ilk albümleri “Xadulik” ile klasik Karadeniz müziğinin dışına çıkarak, Hemşince ile evrensel müziği birleştirdi. Hemşince rock müzik yaparak bir ilke imza atan Meluses’ten Mağruf ile Koray, bu şekilde Hemşin kültürü ve dilinin yaşamasına katkı sunduklarını söylüyor.

Hopalı Hemşinli gençlerden Mağruf Kibar ile Koray Çelik’in, üç arkadaşlarıyla birlikte 2009 yılında kurdukları müzik grubu Meluses (Bizim Işığımız), Hemşince ile geleneksel Karadeniz müziği dışında da müzik yapılabileceğinin en güzel örneği. Çocukluğundan itibaren içindeki renkleri ve sesleri arayan, bir şeyler yaratma isteği içinde olan Mağruf Kibar’ın önce gitar çalmaya daha sonra da kendi bestelerini yapmaya başlamasıyla mayalanan Meluses’in geçen yıl çıkardığı “Xadulik” adlı ilk albüm, sadece Hemşinlilerin değil, farklı tarzda müzikleri seven, evrensel müziğin ortak diline inanan herkesin ilgisini çekiyor.
Yaptıkları müziğin Hemşince rock olduğu görüşü hakim olsa da aslında grubun folk, blues, reggae tarzından da etkilendiği söylenebilir. Tüm şarkılarının söz ve müzikleri kendilerine ait olan Mağruf Kibar ve Koray Çelik ile hem Meluses’in hikayesini hem de yaptıkları müziği konuştuk.

Öncelikle bize biraz kendinizden söz edebilir misiniz? Müzik hayatınıza kadar neler yaptınız, nasıl bir eğitim aldınız?

Koray Çelik: 1988 Hopa doğumluyum. Lise’yi Hopa ve Bursa’da okudum. Eskişehir’de Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü’nü kazandım. Üç ay devam edip bıraktım, İstanbul’a Mağruf’un yanına geldim. O zaman Mağruf, İstanbul Üniversitesi’nde okuyordu. Onun yanında kaldığım o dönem müzik yapmaya başladım. Daha sonra Plato’da Radyo Televizyon Sinema eğitimi aldım. Şimdi de sosyoloji okuyorum. Bir yandan da yardımcı yönetmen olarak dizi ve sinema sektöründe çalışıyorum.
Müziğe başlamam Mağruf sayesinde oldu. Hopa’dayken müzik dinliyordum, özellikle Halkevi adlı oluşumun çatısı altında müzik yapan Mağruf’u dinlemeyi seviyordum. Onun müziğe ilgisi benden daha eskidir.

Mağruf Kibar: Ben de 1986 Hopa doğumluyum. Üniversiteyi kazanana kadar Hopa’da yaşadım. İlk kez 20 yaşımda, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni kazandığımda Hopa’dan dışarı çıktım, İstanbul’a geldim. Hopa’da müzikle uğraşıyordum, Halkevinde arkadaşlara çalıyordum. İstanbul’a gelince de devam ettim.

Müziğe ilgin nereden geliyordu? Ailede müzikle ilgilenen var mı?

Mağruf Kibar: Ailede ağabeyim org çalıyordu. Dayım ona Almanya’dan org yollamıştı. Ben lisedeyken çok serseriydim, ama gitara olan ilgim sayesinde müziğe başladım. Üniversite okumak için İstanbul’a geldim, ama üniversite beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Okula gitmediğim zaman evde kendi iç sesimi arıyor, müzikle ilgileniyordum. Öyle olunca da müziğe yoğunlaştım, 2009 yılında da Meluses’i kurduk.

Meluses’in kuruluş sürecini ve tarzınızı nasıl belirlediğinizi anlatabilir misiniz?

Mağruf Kibar: Daha önce çalınmış ezgileri çalmaktan zevk almıyordum,  yeni bir şeyler yapmak istiyordum. Ve -nasıl yeni bir müzik yapılabilir- diye düşünüyordum. Bunu kendi dilimizde klasik Karadeniz ezgileri ve enstrümanları olmadan yapmamız gerekiyordu. Zaman içinde kendi bestelerimi yapmaya başladım. Meluses’ten önceki adımız Grup Aşğar’dı. Aşğar ile yaptığımız müzik çalışmalarımıza, Meluses’i kurduktan sonra da devam ettik. Beş arkadaş başladık. Önceleri başta Kazım Koyuncu olmak üzere sevdiğimiz müzisyenlerin parçalarını söylüyorduk ama kendi şarkılarımızı da yapmaya, söylemeye devam ediyorduk.

Koray Çelik: Tarz bulma sürecinde bir arayış içindeydik. Karadeniz müziği yapmıyorduk, kendi parçalarımız vardı ama o coğrafyada yetişmiş biri olarak sol camiada sevilen Ahmet Kaya, Selda Bağcan’dan, özellikle de Kazım Koyuncu’dan etkileniyorduk. O dönem ilk Hemşince albüm “Vova”yı ve çok sayıda Karadenizli müzisyeni dinliyorduk. “Evet, biz bunları yapabiliriz ama daha başka ne yapabiliriz” dedik. Bir yandan kendimizi bir yandan da kendi müziğimizi arıyorduk. Tabi evrensel müzik de dinliyorduk, Pink Floyd, Bob Marley, Queen dinledik, dinledikçe ufkumuz açıldı.

Mağruf Kibar: Şimdiki soundumuz 2012 yılında Ata abi ile Gökhan abinin bize dahil olması ile oluştu. Ama ondan önce uzunca yıllar folk, rock müzik yaptık, konserler verdik. Meluses ile Hemşince sözleri rockla buluşturduk.

Albümdeki parçaların söz ve besteleri kime ait?

Mağruf Kibar: Aslında bu albümde dinlediğiniz her şey Meluses’e ait. Biri söz yazdı, biri beste yaptı, biri enstrüman çaldı diyemeyiz.

Koray Çelik: Albümdeki şarkıların beşi Hemşince üçü Türkçe. Yedi şarkı Mağruf’a ait, söz müzik onun. Bir şarkı da Arif Kara’nın. Teknik olarak albümdeki her şey Meluses’e ait. Ama üretim aşaması Mağruf’tan başladı, ondan geçtikten sonra ekiple buluştu daha sonra vokaller yazıldı. Bu yüzden bu albümün sandığı ya da beyni Mağruf’tur diyebilirim.

Mağruf Kibar: Beyin demeyelim, çünkü müzikte beyin ya da öncü diye bir şey yoktur bence. Etkilenirsin, çıkarsın sahneye arkadaşlarınla birlikte ruhunu gösterip inersin. Yaptıktan sonra çalışma senden çıkar ve grubun olur.

Niçin geleneksel Karadeniz ezgilerine dayalı bi nevi klasik Karadeniz müziği değil de daha genel rock soundu tercih ettiniz?

Mağruf Kibar: Çünkü biz Hemşinlilere, Hopa’ya müzik yapalım diye yola çıkmadık. Biz Karadenizliyiz, tulumu seviyoruz, onun çocuklarıyız ama bizim başka duygularımız da var. Bu duyguları Hemşince ama tulumla değil örneğin çello ile anlatmak istiyorsun. Bu duyguyu çellonun daha iyi yansıtacağını düşünüyorsun.  Bu bir tepki değil, bir tercih. Bunu başarmak istedik. Farklı müzikler her dilde farklı tınılar yaratabiliyor. Hemşince söyleyerek zor bir iş yapıyoruz. Bugünkü müzik şartlarında farklı bir sound ile deniyoruz, yapılmayanı yapmaya çalışıyoruz. Ama Türkçe de birçok şarkımız var.


Koray Çelik: Bizim konserlerimize yoğun bir Hemşinli katılımı olmaz.  Yani bizim dinleyici potansiyelimiz Hemşinliler değil. Bazı şarkıları dinlediğinizde sözleri anlamasanız da müzik sizi alıp götürür. Hangi dilde söylediğinizin de bir önemi yoktur aslıda. Biz de bunu başardık diye düşünüyorum.

Neden Hemşince müzik diye sorsak?

Koray Çelik: Bizim amacımız böyle de Hemşince müzik yapılabileceğini göstermek, dilimizle evrensel müziği birleştirmekti. Hemşince’yi evrensel enstrümanlarla sentezlemek istiyorduk, albümü yaptık ve bunun olabileceğini gösterdik. Dinleyicilerden bu tarzı sevenler de oldu, sevmeyenler de.

Mağruf Kibar: Müziğin dili, ırkı olmaz, müzik özgürdür. Müzik, istediği kişiye istediği gibi anlatır kendini. Yaptığımız müziğe Hemşince sözlü folk müzik ya da Hemşince sözlü halk müziği diyebiliriz. Kendini en iyi doğup büyüdüğün yer neresi ise oranın diliyle anlatırsın. İnsan kendi dilini kaybettiğinde hissini de kaybediyor. Dil, bizler kullandıkça yaşayacak. Biz zaten hissimizi Hemşince yaşadığımız için, besteler de bu şeklide çıkmaya başladı. Mesela Garmi isimli bir şarkımız var, “kırmızı” derken bir yere kadar bir şey hissediyorsun, ama garmi deyince sonsuz bir şey hayal edebiliyorsun. Müzik  de ona göre oluşuyor. Aslında şu an ki müzik o garmi’nin altını doldurabilen bir müzik de değil.  Müziğin dili yoktur, ama Hemşince anlatırsak dile nasıl bir sanatsal değer katabiliriz diye de düşünüyoruz.

Sürekli Hemşince müzik mi yapacaksınız?

Koray Çelik: Öyle bir tavrımız yok. Müzikte böyle bir şey olmaz. Biz burada metropol hayatı yaşıyoruz ama aslında Hopa’dayız da. Mağruf ile bir araya gelince, adeta orayı yaşıyoruz. Orayı yok etme ya da unutma söz konusu olmayacak. Ama elbette ki insanlar değişiyor, bizim yaptığımız müzik de değişecektir. Biz bu albümü çıkarma amacımıza ulaştık, şimdi bu albüm burada dursun. Çünkü bu albüm bir anlamda kolektif bir çalışma olduğu için bize yardım edenlere bir borçtu. Bizim için de tarihe düşülmüş bir not oldu. İkinci albümü düşünüyoruz ama Meluses gibi yapabileceksek elbette ki tulum kullanabiliriz. Ama tulumu kendi tarzımıza uygun hale getireceğiz. Klasik Karadeniz müziği yapmak için kullanmayacağız.

Mağruf Kibar: Grupta biz olduğumuz sürece Hemşince söz olacak, olacak diye değil de olur zaten. Neden Hemşince, çünkü Hemşinliyiz.


Hemşince nasıl bir müzik dili?

Mağruf Kibar: Hemşince çok estetik bir dil. Hemşince çok değişik bir ruh katıyor müziğe. Yerel yazılı olmayan bir dil olup bu kadar imgesel ve derin olması çok güzel. Bizim Türkçe anlatamadığımız, cümleye dökemediğimiz duygularımız var. Bu duygularımızı Hemşince daha iyi anlatıyoruz. Hemşince müzikle sözcüklerin ötesinde bir muhabbet hali yaşıyoruz aslında. Tuhaf,  derin... O yüzden Hemşince müziğe, müzik de Hemşinceye çok şey katıyor.

Koray Çelik: Hemşince çok estetik bir dil ve müziğe çok iyi bir bütünlük sağlıyor.

Genel de hayvan adıyla yapılmış pek eser yoktur, sizde xorte, bobol, xadulik gibi parçalar var, bir de gençsiniz siz, bu geçmişe özlem neyin nesi?

Mağruf Kibar: Ben eskiden beri hayvanlarla ilgiliyim. Buzağıların bakışı hep hüzünlü gelirdi bana, sanki bir derdi varmış gibi. Xadulig albümü dananın rengarenk gözünden dünyaya bakış olarak da okunabilir. Biraz da masalsı, felsefik bir boyutu var “horte dzidze madzun tiyets”in. Dünyanın bağladığı insanın, annesinin memesini emmesin diye danayı bağlaması.

Koray Çelik: Dana memeyi emerse kadın yağ yapamayacak, çocuk yoğurt yiyemeyecek. Kapitalist bir döngüyü de ifade ediyor. Hep bir hikaye var Maruf’un sözlerinde, yok olan değerler,  babaannenin gözlüğü, dedenin bastonu…

Aşkla ilgili bir şey yok mu?

Mağruf Kibar: Var, aşkı çok belli eden bir toplum değiliz, içte yaşayan bir toplumuz ya, nasıl desem, utangaçlık değil de içte bir duygu demlenmesinden bahsedebiliriz.

Koray Çelik: Birisi “Sevduğum uşudun mi/kapı kaldı araluk” derken, Mağruf ise, niyazis kaun ağav, aşxares tsemera, ‘ dünya kışı yaşarken hayallerim yaza döndü’ diye daha hikayesel, daha bilinç altına hitap eden bir tarzda yazmayı tercih ediyor. Görseli direk anlatmayıp betimleyen bir tarz.

Mağruf Kibar:  Biraz masalsı havada var. Mesela dages ari cecime cümlesini düşününce, yaylada yaşayan bir Hemşinlinin uçan halısı ne olur? Cecim olur herhalde.

Albüme, Hemşinlilerin ve diğer kesimlerin ilgisi, tepkisi nasıl oldu?

Mağruf Kibar: Çok güzel tepkiler aldık. Hopa’da albümümüzü sevgili gibi taşıyanlar, sürekli bizi dinleyenler var. Bazı arkadaşlarım, arkadaş hatırına aldıkları albümü sonradan severek dinlediklerini, evrensel bir müzik yaptığımız için dinlemekten çok keyif aldıklarını söylüyor. Hemşinceyi anlamayanlar da severek dinliyor müziğimizi. Bu, insanın doğuştan evrensel duygulara sahip olduğunu gösteriyor. Hemşinli olmayanların da müziğimize fazlasıyla sahip çıktığını söyleyebilirim.

Koray Çelik: Hepimiz ana dilimiz olmayan farklı dillerden müzikler dinliyoruz. Mesela Kürtçe dinliyoruz, tüylerimiz diken diken oluyor. Müziğin evrenselliği de burada zaten. Dili anlamasan da seversin. Niye Beatles dinleriz mesela? İngilizce’yi çok iyi bildiğimiz için mi, metaforunu çok iyi anladığımızdan dolayı mı? Hayır. Bu müziğin işleyişi ile alakalı bir durum. Hemşinliler dışındaki tepkiler de bu yüzden daha iyi.

Son yıllarda Hemşin kültürü ve diliyle ilgili epeyce çalışma yapılıyor. Siz bu konuda ne tür katkılar verebilirsiniz?

Koray Çelik: Biz de müzik anlamında destek veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Biz müziğimizle, birileri sinemayla ya da dergiler ve kitaplarla destek veriyor Hemşin kültürü ve diline ve böylece bir orman oluşturuyoruz. Yok olmayı, bu çalışmalarla önlemeye çalışıyoruz. Ama tabi asimilasyon diye bir şey de var. Dil, kullanılmadıkça unutuluyor. Benim çocuğum muhtemelen Hemşince bilmeyecek. Ben biliyorum ve bildiğim kadarıyla müziğe katkı veriyorum. Vermeye de devam edeceğiz. Mağruf Hemşince sözlü müzik yapmaya devam edecek. Ben ilerde belki de bir film çekerim.

Mağruf Kibar: Mesela, Hopa’da Çaynik adında bir mizah dergisi çıkarabiliriz. Oradaki arkadaşlarla bunu konuşuyorum. Hemşince bir mizah dergisi de bu kültürün yaşamasına, sevilmesine ilgi çekmesine destek olacaktır.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Koray Çelik: Hemşinliler konserlerimize daha çok gelsinler.

Mağruf Kibar: Evet, daha çok gelsinler. Albümümüz, Mağruf ile Koray’ın mesleki bir çalışması değil, profesyonel bir çalışma. Çok uğraşılmış, çok para harcanmış bir albüm. Samimi ve doğal olmak amacımız, içimizden ne geliyorsa onu insanlara anlatabilmek. Yoksa müzikte profesyonel, amatör diye bir şey yoktur. Çıkarsın sahnede müziğinle kendini anlatırsın, insanlar seni anlar ya da anlamaz.


GOR olarak çıktığınız bu yolda Hemşin kültürüne katkılarınız ve başarılarınızın devamını diliyor ve ikinizin şahsında Meluses’i emeklerinden ve duyarlılıklarından dolayı kutluyoruz. 

Söyleşi: Seher Karataş
Gor Dergisi Sayı 4 Bahar 2016


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder