Hemşinli iki kuzen Mağruf Kibar (akustik
gitar, vokal) ve Koray Çelik (vokal) ile Arif Kara (elektro gitar), Gökhan Ölke
(bas gitar), Ata Erdem Şimşek’ten (bateri) oluşan Meluses müzik grubu, geçen
yıl çıkardıkları ilk albümleri “Xadulik” ile klasik Karadeniz müziğinin dışına
çıkarak, Hemşince ile evrensel müziği birleştirdi. Hemşince rock müzik yaparak
bir ilke imza atan Meluses’ten Mağruf ile Koray, bu şekilde Hemşin kültürü ve
dilinin yaşamasına katkı sunduklarını söylüyor.
Hopalı
Hemşinli gençlerden Mağruf Kibar ile Koray Çelik’in, üç arkadaşlarıyla birlikte
2009 yılında kurdukları müzik grubu Meluses (Bizim Işığımız), Hemşince ile
geleneksel Karadeniz müziği dışında da müzik yapılabileceğinin en güzel örneği.
Çocukluğundan itibaren içindeki renkleri ve sesleri arayan, bir şeyler yaratma
isteği içinde olan Mağruf Kibar’ın önce gitar çalmaya daha sonra da kendi
bestelerini yapmaya başlamasıyla mayalanan Meluses’in geçen yıl çıkardığı “Xadulik”
adlı ilk albüm, sadece Hemşinlilerin değil, farklı tarzda müzikleri seven,
evrensel müziğin ortak diline inanan herkesin ilgisini çekiyor.
Yaptıkları
müziğin Hemşince rock olduğu görüşü hakim olsa da aslında grubun folk, blues,
reggae tarzından da etkilendiği söylenebilir. Tüm şarkılarının söz ve müzikleri
kendilerine ait olan Mağruf Kibar ve Koray Çelik ile hem Meluses’in hikayesini hem
de yaptıkları müziği konuştuk.
Öncelikle bize biraz kendinizden söz
edebilir misiniz? Müzik hayatınıza kadar neler yaptınız, nasıl bir eğitim
aldınız?
Koray Çelik: 1988 Hopa doğumluyum. Lise’yi Hopa ve Bursa’da okudum.
Eskişehir’de Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü’nü kazandım. Üç ay devam edip
bıraktım, İstanbul’a Mağruf’un yanına geldim. O zaman Mağruf, İstanbul
Üniversitesi’nde okuyordu. Onun yanında kaldığım o dönem müzik yapmaya
başladım. Daha sonra Plato’da Radyo Televizyon Sinema eğitimi aldım. Şimdi de sosyoloji
okuyorum. Bir yandan da yardımcı yönetmen olarak dizi ve sinema sektöründe çalışıyorum.
Müziğe
başlamam Mağruf sayesinde oldu. Hopa’dayken müzik dinliyordum, özellikle Halkevi
adlı oluşumun çatısı altında müzik yapan Mağruf’u dinlemeyi seviyordum. Onun
müziğe ilgisi benden daha eskidir.
Mağruf Kibar: Ben de 1986 Hopa doğumluyum. Üniversiteyi kazanana
kadar Hopa’da yaşadım. İlk kez 20 yaşımda, İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi’ni kazandığımda Hopa’dan dışarı çıktım, İstanbul’a geldim. Hopa’da
müzikle uğraşıyordum, Halkevinde arkadaşlara çalıyordum. İstanbul’a gelince de
devam ettim.
Müziğe ilgin nereden geliyordu? Ailede
müzikle ilgilenen var mı?
Mağruf Kibar: Ailede ağabeyim org çalıyordu. Dayım ona Almanya’dan
org yollamıştı. Ben lisedeyken çok serseriydim, ama gitara olan ilgim sayesinde
müziğe başladım. Üniversite okumak için İstanbul’a geldim, ama üniversite beni
biraz hayal kırıklığına uğrattı. Okula gitmediğim zaman evde kendi iç sesimi
arıyor, müzikle ilgileniyordum. Öyle olunca da müziğe yoğunlaştım, 2009 yılında
da Meluses’i kurduk.
Meluses’in kuruluş sürecini ve tarzınızı
nasıl belirlediğinizi anlatabilir misiniz?
Mağruf Kibar: Daha önce çalınmış ezgileri çalmaktan zevk
almıyordum, yeni bir şeyler yapmak
istiyordum. Ve -nasıl yeni bir müzik yapılabilir- diye düşünüyordum. Bunu kendi
dilimizde klasik Karadeniz ezgileri ve enstrümanları olmadan yapmamız
gerekiyordu. Zaman içinde kendi bestelerimi yapmaya başladım. Meluses’ten
önceki adımız Grup Aşğar’dı. Aşğar ile yaptığımız müzik çalışmalarımıza,
Meluses’i kurduktan sonra da devam ettik. Beş arkadaş başladık. Önceleri başta
Kazım Koyuncu olmak üzere sevdiğimiz müzisyenlerin parçalarını söylüyorduk ama
kendi şarkılarımızı da yapmaya, söylemeye devam ediyorduk.
Koray Çelik: Tarz bulma sürecinde bir arayış içindeydik. Karadeniz
müziği yapmıyorduk, kendi parçalarımız vardı ama o coğrafyada yetişmiş biri
olarak sol camiada sevilen Ahmet Kaya, Selda Bağcan’dan, özellikle de Kazım
Koyuncu’dan etkileniyorduk. O dönem ilk Hemşince albüm “Vova”yı ve çok sayıda
Karadenizli müzisyeni dinliyorduk. “Evet, biz bunları yapabiliriz ama daha
başka ne yapabiliriz” dedik. Bir yandan kendimizi bir yandan da kendi
müziğimizi arıyorduk. Tabi evrensel müzik de dinliyorduk, Pink Floyd, Bob
Marley, Queen dinledik, dinledikçe ufkumuz açıldı.
Mağruf Kibar: Şimdiki soundumuz 2012 yılında Ata abi ile Gökhan abinin
bize dahil olması ile oluştu. Ama ondan önce uzunca yıllar folk, rock müzik
yaptık, konserler verdik. Meluses ile Hemşince sözleri rockla buluşturduk.
Albümdeki parçaların söz ve besteleri
kime ait?
Mağruf Kibar: Aslında bu albümde dinlediğiniz her şey Meluses’e
ait. Biri söz yazdı, biri beste yaptı, biri enstrüman çaldı diyemeyiz.
Koray Çelik: Albümdeki şarkıların beşi Hemşince üçü Türkçe. Yedi
şarkı Mağruf’a ait, söz müzik onun. Bir şarkı da Arif Kara’nın. Teknik olarak
albümdeki her şey Meluses’e ait. Ama üretim aşaması Mağruf’tan başladı, ondan
geçtikten sonra ekiple buluştu daha sonra vokaller yazıldı. Bu yüzden bu
albümün sandığı ya da beyni Mağruf’tur diyebilirim.
Mağruf Kibar: Beyin demeyelim, çünkü müzikte beyin ya da öncü diye
bir şey yoktur bence. Etkilenirsin, çıkarsın sahneye arkadaşlarınla birlikte
ruhunu gösterip inersin. Yaptıktan sonra çalışma senden çıkar ve grubun olur.
Niçin geleneksel Karadeniz ezgilerine
dayalı bi nevi klasik Karadeniz müziği değil de daha genel rock soundu tercih
ettiniz?
Mağruf Kibar: Çünkü biz Hemşinlilere, Hopa’ya müzik yapalım diye
yola çıkmadık. Biz Karadenizliyiz, tulumu seviyoruz, onun çocuklarıyız ama
bizim başka duygularımız da var. Bu duyguları Hemşince ama tulumla değil örneğin
çello ile anlatmak istiyorsun. Bu duyguyu çellonun daha iyi yansıtacağını
düşünüyorsun. Bu bir tepki değil, bir
tercih. Bunu başarmak istedik. Farklı müzikler her dilde farklı tınılar
yaratabiliyor. Hemşince söyleyerek zor bir iş yapıyoruz. Bugünkü müzik
şartlarında farklı bir sound ile deniyoruz, yapılmayanı yapmaya çalışıyoruz.
Ama Türkçe de birçok şarkımız var.
Koray Çelik: Bizim konserlerimize yoğun bir Hemşinli katılımı
olmaz. Yani bizim dinleyici
potansiyelimiz Hemşinliler değil. Bazı şarkıları dinlediğinizde sözleri
anlamasanız da müzik sizi alıp götürür. Hangi dilde söylediğinizin de bir önemi
yoktur aslıda. Biz de bunu başardık diye düşünüyorum.
Neden Hemşince müzik diye sorsak?
Koray Çelik: Bizim amacımız böyle de Hemşince müzik yapılabileceğini
göstermek, dilimizle evrensel müziği birleştirmekti. Hemşince’yi evrensel
enstrümanlarla sentezlemek istiyorduk, albümü yaptık ve bunun olabileceğini
gösterdik. Dinleyicilerden bu tarzı sevenler de oldu, sevmeyenler de.
Mağruf Kibar: Müziğin dili, ırkı olmaz, müzik özgürdür. Müzik,
istediği kişiye istediği gibi anlatır kendini. Yaptığımız müziğe Hemşince sözlü
folk müzik ya da Hemşince sözlü halk müziği diyebiliriz. Kendini en iyi doğup
büyüdüğün yer neresi ise oranın diliyle anlatırsın. İnsan kendi dilini
kaybettiğinde hissini de kaybediyor. Dil, bizler kullandıkça yaşayacak. Biz
zaten hissimizi Hemşince yaşadığımız için, besteler de bu şeklide çıkmaya
başladı. Mesela Garmi isimli bir
şarkımız var, “kırmızı” derken bir yere kadar bir şey hissediyorsun, ama garmi deyince sonsuz bir şey hayal
edebiliyorsun. Müzik de ona göre
oluşuyor. Aslında şu an ki müzik o garmi’nin
altını doldurabilen bir müzik de değil. Müziğin dili yoktur, ama Hemşince anlatırsak dile
nasıl bir sanatsal değer katabiliriz diye de düşünüyoruz.
Sürekli Hemşince müzik mi yapacaksınız?
Koray Çelik: Öyle bir tavrımız yok. Müzikte böyle bir şey olmaz.
Biz burada metropol hayatı yaşıyoruz ama aslında Hopa’dayız da. Mağruf ile bir
araya gelince, adeta orayı yaşıyoruz. Orayı yok etme ya da unutma söz konusu
olmayacak. Ama elbette ki insanlar değişiyor, bizim yaptığımız müzik de
değişecektir. Biz bu albümü çıkarma amacımıza ulaştık, şimdi bu albüm burada
dursun. Çünkü bu albüm bir anlamda kolektif bir çalışma olduğu için bize yardım
edenlere bir borçtu. Bizim için de tarihe düşülmüş bir not oldu. İkinci albümü
düşünüyoruz ama Meluses gibi yapabileceksek elbette ki tulum kullanabiliriz.
Ama tulumu kendi tarzımıza uygun hale getireceğiz. Klasik Karadeniz müziği
yapmak için kullanmayacağız.
Mağruf Kibar: Grupta biz olduğumuz sürece Hemşince söz olacak, olacak diye değil de olur zaten. Neden Hemşince, çünkü Hemşinliyiz.
Hemşince nasıl bir müzik dili?
Mağruf Kibar: Hemşince çok estetik bir dil. Hemşince çok değişik bir
ruh katıyor müziğe. Yerel yazılı olmayan bir dil olup bu kadar imgesel ve derin
olması çok güzel. Bizim Türkçe anlatamadığımız, cümleye dökemediğimiz
duygularımız var. Bu duygularımızı Hemşince daha iyi anlatıyoruz. Hemşince
müzikle sözcüklerin ötesinde bir muhabbet hali yaşıyoruz aslında. Tuhaf, derin... O yüzden Hemşince müziğe, müzik de
Hemşinceye çok şey katıyor.
Koray Çelik: Hemşince çok estetik bir dil ve müziğe çok iyi bir
bütünlük sağlıyor.
Genel de hayvan adıyla yapılmış pek eser
yoktur, sizde xorte, bobol, xadulik gibi parçalar var, bir de gençsiniz siz, bu
geçmişe özlem neyin nesi?
Mağruf Kibar: Ben eskiden beri hayvanlarla ilgiliyim. Buzağıların
bakışı hep hüzünlü gelirdi bana, sanki bir derdi varmış gibi. Xadulig albümü dananın
rengarenk gözünden dünyaya bakış olarak da okunabilir. Biraz da masalsı, felsefik
bir boyutu var “horte dzidze madzun tiyets”in. Dünyanın bağladığı insanın,
annesinin memesini emmesin diye danayı bağlaması.
Koray Çelik: Dana memeyi emerse kadın yağ yapamayacak, çocuk
yoğurt yiyemeyecek. Kapitalist bir döngüyü de ifade ediyor. Hep bir hikaye var
Maruf’un sözlerinde, yok olan değerler, babaannenin
gözlüğü, dedenin bastonu…
Aşkla ilgili bir şey yok mu?
Mağruf Kibar: Var, aşkı çok belli eden bir toplum değiliz, içte
yaşayan bir toplumuz ya, nasıl desem, utangaçlık değil de içte bir duygu demlenmesinden
bahsedebiliriz.
Koray Çelik: Birisi “Sevduğum uşudun mi/kapı kaldı araluk” derken,
Mağruf ise, niyazis kaun ağav, aşxares
tsemera, ‘ dünya kışı yaşarken hayallerim yaza döndü’ diye daha hikayesel,
daha bilinç altına hitap eden bir tarzda yazmayı tercih ediyor. Görseli direk anlatmayıp
betimleyen bir tarz.
Mağruf Kibar: Biraz masalsı
havada var. Mesela dages ari cecime
cümlesini düşününce, yaylada yaşayan bir Hemşinlinin uçan halısı ne olur? Cecim
olur herhalde.
Albüme, Hemşinlilerin ve diğer
kesimlerin ilgisi, tepkisi nasıl oldu?
Mağruf Kibar: Çok güzel tepkiler aldık. Hopa’da albümümüzü sevgili
gibi taşıyanlar, sürekli bizi dinleyenler var. Bazı arkadaşlarım, arkadaş
hatırına aldıkları albümü sonradan severek dinlediklerini, evrensel bir müzik
yaptığımız için dinlemekten çok keyif aldıklarını söylüyor. Hemşinceyi
anlamayanlar da severek dinliyor müziğimizi. Bu, insanın doğuştan evrensel
duygulara sahip olduğunu gösteriyor. Hemşinli olmayanların da müziğimize
fazlasıyla sahip çıktığını söyleyebilirim.
Koray Çelik: Hepimiz ana dilimiz olmayan farklı dillerden müzikler
dinliyoruz. Mesela Kürtçe dinliyoruz, tüylerimiz diken diken oluyor. Müziğin
evrenselliği de burada zaten. Dili anlamasan da seversin. Niye Beatles dinleriz
mesela? İngilizce’yi çok iyi bildiğimiz için mi, metaforunu çok iyi
anladığımızdan dolayı mı? Hayır. Bu müziğin işleyişi ile alakalı bir durum.
Hemşinliler dışındaki tepkiler de bu yüzden daha iyi.
Son yıllarda Hemşin kültürü ve diliyle
ilgili epeyce çalışma yapılıyor. Siz bu konuda ne tür katkılar verebilirsiniz?
Koray Çelik: Biz de müzik anlamında destek veriyoruz, vermeye de
devam edeceğiz. Biz müziğimizle, birileri sinemayla ya da dergiler ve
kitaplarla destek veriyor Hemşin kültürü ve diline ve böylece bir orman
oluşturuyoruz. Yok olmayı, bu çalışmalarla önlemeye çalışıyoruz. Ama tabi
asimilasyon diye bir şey de var. Dil, kullanılmadıkça unutuluyor. Benim çocuğum
muhtemelen Hemşince bilmeyecek. Ben biliyorum ve bildiğim kadarıyla müziğe
katkı veriyorum. Vermeye de devam edeceğiz. Mağruf Hemşince sözlü müzik yapmaya
devam edecek. Ben ilerde belki de bir film çekerim.
Mağruf Kibar: Mesela, Hopa’da Çaynik
adında bir mizah dergisi çıkarabiliriz. Oradaki arkadaşlarla bunu konuşuyorum.
Hemşince bir mizah dergisi de bu kültürün yaşamasına, sevilmesine ilgi
çekmesine destek olacaktır.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey
var mı?
Koray Çelik: Hemşinliler konserlerimize daha çok gelsinler.
Mağruf Kibar: Evet, daha çok gelsinler. Albümümüz, Mağruf ile
Koray’ın mesleki bir çalışması değil, profesyonel bir çalışma. Çok uğraşılmış,
çok para harcanmış bir albüm. Samimi ve doğal olmak amacımız, içimizden ne
geliyorsa onu insanlara anlatabilmek. Yoksa müzikte profesyonel, amatör diye
bir şey yoktur. Çıkarsın sahnede müziğinle kendini anlatırsın, insanlar seni
anlar ya da anlamaz.
GOR
olarak çıktığınız bu yolda Hemşin kültürüne katkılarınız ve başarılarınızın
devamını diliyor ve ikinizin şahsında Meluses’i emeklerinden ve
duyarlılıklarından dolayı kutluyoruz.
Söyleşi: Seher Karataş
Gor Dergisi Sayı 4 Bahar 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder