Hemşin üzerine
çalışmaları ile artık Türkiye’de de tanınan
Lusine Sahakyan
ile geçen yıl İstanbul’a geldiğinde dergimiz yayın ekibinden
Adnan Genç ve
Hikmet Akçiçek’in yapmış oldukları sohbeti
tarih dosyası
vesilesi ile redakte edilip güncelleyerek
kapsamlı bir
röportaj haline getirdik.
Adnan Genç (AG)-Bize kendinizi tanıtır mısınız?
20 yıldan beri Yerevan Devlet
Üniversitesi Türkoloji bölümünde doç. Dr olarak görevdeyim. Aynı zamanda
Üniversitenin Ermeni Araştırmalar Enstitüsü’nde Ermeni Osmanlı İlişkileri Bölüm
başkanıyım.
AG- Türkoloji bölümündeki derslerinizden söz edebilir misiniz ?
Türkoloji alanında birkaç
ders veriyorum; Türk dili teorisi, Tanzimat edebiyatı, 16.yy’dan itibaren Balkanlar’da ve Doğu’da
İslamlaştırma politikaları özelinde Osmanlı İmparatorluğunun etnik politikası.
Ayrıca bir de tarih, dil bilimi ve coğrafya açısından yer isimleri teorisi.
Bunlar dışında Enstitümüz’de farklı incelemeler yapıyoruz. Soykırımdan kurtulan
insanların hatıra defterlerini yayınlıyoruz, öğrencilerimiz için Osmanlıca
dersleri kitabı hazırlıyoruz. Doktora tezim
(Phd) Osmanlı Tahrir Defterlerinde Bayburt, İspir, Tercan Sancaklarının
Demografisi ve Yer İsimlerine ilişkindi. 2007 yılında "16. Yüzyıl Osmanlı Tahrir
Defterlerinde Yüksek Hayk'in Bayburt, Sper, Dercan Sancaklarının Yer İsimleri
ve Demografisi" adlı 307 sayfalık kitabı yazıp yayınladım. Bölümümüzde 16.
-17. yüzyıllarda Ermeni din adamları tarafında Ermeni harfleriyle yazılmış Kıpçakça
el yazmalarını araştırıyoruz. Bu kaynaklar Kıpçak tarihi için çok önemli ve Tataristan, Kazakistan'daki uzmanlar bu eski
kitaplar ve araştırmalarımızla çok ilgileniyorlar. Uluslararası konferanslarda
bu konuda sunumlar yapıyoruz.
AG- Hemşin kültürü ile
ilgilenmeniz nasıl başladı ?
Yerevan’da Matenadaran El
Yazmaları Enstitüsü (Müzesi)'nde Bayburt, İspir, Dercan üzerine çalışırken
Hemşin’le ilgili bilgilerle de karşılaşıyordum. Matenadaran’da 12 bin Ermenice,
diğerleri Arapça, Osmanlıca, Farsça, Rusça vs. olmak üzere 23 bin el yazması
kitap var. Onlarda 15. ve 16. yy.da
Hemşin’de yazılmış, din, tıp, felsefe gibi farklı konularda birkaç el
yazması yer alıyor. O zamanlar kitaplar elle kopya ediliyordu, çoğaltma
esnasında veya asıl konusu dışında yazıcı kitabın kenarına güncel notlar
alıyordu (kronikler) veya kitabın sonuna kendi defterini (kolofon-Hişatakaran)
ekliyordu. Bu kronikler ve kolofonlarda Hemşin’e ilişkin kıymetli bilgiler var.
Hemşin kültürü ile ilgim böyle başladı. O sıralar babam diyalekt
üzerine çalışıyordu, Hemşince üzerine çalışmak istediğimi söyleyince; ”Bu çok
zordur, en zor diyalekt Hemşin diyalektidir. Bunun için eski Ermenice, orta
Ermenice ve diğer diyalektler hakkında çok okuman gerekir” dedi. Çünkü Hemşin
diyalektinde kelimelerin çoğunluğu ve fiil çekimleri eski Ermenice Gırapar’dan
aynı şekilde kalmış.
Hikmet Akçiçek (HA) - Tam da buraya
gelmişken bir şey sorayım. Hemşince’de mastar eki olarak çoğunlukla “uş”
kullanıyoruz, ertuş, eguş, keuş. Ermenice’de ise “el” “al” eki kullanılıyor.
Yertal, udel vs. Bu ayrımdan hareketle Hemşince’nin Ermenicenin lehçesi
olmadığını iddia edenler var?
Hemşin diyalekti Ermenicenin
en eski diyalektlerinden biri sayılıyor ve kelime hazinesi, fiil çekimleri, ekler,
kelime yapısında eski Ermenice Gırapar’dan çok unsurlar var. Sasun, Muş, Cavakhk
ve Ani bölgesinden Kırım üzerinden Doni Rostov'a baglı Nor Nakhicevan Çaltır bölgesine
yerleşen Ermenilerin diyalektlerinde Hemşin diyalektine benzeyen çok kelimeler
ve gramer yapıları var. O yüzden onlar Hemşin diyalektini anlıyorlar.
Rusya’ya (Krasnodar ve Abhazya) yerleşen Hemşinliler de konuştukları Hemşin
diyalektinden kolayca edebi Ermeniceye geçiyorlar ve onlar Türkiye'deki Hemşin lehçesinde
konuşanlarla iyi anlaşıyorlar. Hopa’dan bize gelen Hemşinlilerin konuşmalarını da bazı
kelimeler dışında anlayabiliyoruz.
“El”, “al” ekleri edebi
Ermenice’nin eylemsi ekleridir. Yukarıda söylediğiniz kelimler Ermenicedir ve edebi
şekilde dilimizde kullanıyoruz; gnal (yertal), gal, grel. Ermenice’de diyalektler eylemin şimdiki zamanı oluşturan
eklerine göre farklılaşıyor ve birkaç gruba ayrılıyor. Bunlar; "Um" grubu-
khmum ım, "Kı" grubu (ku, gı, gu, ga, go)-kı khosim, gı khosim, kirim
gu, “S” grubu-ertas em, khoses em, "El" gurubu-sirel ım,
"L" grubu-siril im vb. Türkiye’de bilimden uzak Ermeniceyi ve Hemşin
diyalektini bilmeyen bazı kişiler akla zarar akıl yürütmelerle spekülasyon
yapıyor, Hemşin diyalektindeki “uş” ekinin Türkçe’nin mış-miş-muş-muş belirsiz
geçmiş zaman ekinden kaynaklandığını ileri sürüyorlar. Bu çabalarıyla komik
duruma düşüyorlar, çünkü en basit şeyi bir dilin lehçelerden ve edebi dilden
oluştuğunu ve çekim şekilleri ve seslerin bölgeden bölgeye hatta köyden köye
değişebileceğini bilmiyorlar. Örneğin
Türkçe’de o ekte “m” var, Hemşince’de ise “m” yok, sadece “uş” şekli var ve eylemsi
olusturan bir ektir. Her
diyalektin kendi özellikleri var, o yüzden diyalekt diyorlar ve “uş” eki de
Hemşin diyalektinin özelliklerinden biridir ve dil
bilimcilere göre Hemşin
diyalektinin diller ailesindeki yeri de bellidir. Anuş (fiil degil), uduş, khemuş, barguş,
bededuş kelimelerini edebi şekilde dilimizde kullanıyoruz. Anuş (tatlı), utel
(yemek), khmel (içmek), parkel (yatmak), pttel (gezmek), hatta dilimizde eğlence için doğrudan “uduş-khemuş” deyimini kullanıyoruz.
Tabii ki her dile başka dillerden kelimeler geçer, hiç bir dil yalnız yaşamaz,
Hemşin diyalektine de Türkçe’den kelimler geçmiştir, Rusya’daki Hemşinlilerin
diline de Rusça kelimler geçmiştir. O zaman şimdi Ruslar da Hemşin diyalekti Rus dilidir mi
diyecekler? Eğer bu mantıkla bakarsak Osmanlıcada kelimelerin yüzde 85’i Arapça
ve Farsça. Ama Osmanlıca Türk dilidir, çünkü fiil çekimleri ve genel gramer yapısı
Türkçedir. Hemşin diyalektinin hem kelime hazinesi (bazi Türkçe kelimler dışında)
hem gramer yapısı Ermenicedir.
HA-
Benim gözlemim son 10 yıldır Ermeni toplumunda akademik düzeyde ya da basın
yayın alanında Hemşin konusu epeyce popüler bir konu oldu. Bazıları objektif
yaklaşırken, bazıları sorunlu bir siyasi perspektifle yaklaşıyor meseleye.
Ermeniler açısından Hemşin konusunu cazip kılan nedir, niye bu konuyla
ilgileniyorlar?
Sovyet zamanında her şey
kapalıydı, Türkiye ile hiç ilişkimiz yoktu. Ama Rusya’da yaşayan Hemşinli
Ermenilerle çok sıcak ilişkiler vardı. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra
Türkiye ile ticari faaliyetler başladı, nakliyecilikle gelen gidenler oldu,
böylece Türkiye’deki Hemşinlilerle daha yakından tanışma imkanı oldu. Türkiye
toplumunu tanıma konusunda Agos gazetesinin katkısını da belirtmeliyiz. Hemşin
hassas bir konu bizim için, çünkü geçmişte Ermeni halkının bir kısmı farklı
zamanlarda ve farklı yöntemlerle İslamlaşmış, bunun bir parçasının da Hemşinli
Ermeniler olduğunu biliyoruz. 18. yüzyılda yazılmış kaynaklarda o konuya ilişkin bilgiler bulabilirsiniz. Türkiye’de yaşayan Hemşinliler
asimilasyona uğradılar, kimliklerini kaybettiler, onların Hemşinliği yalnız
yöresel bir kimlik olarak kaldı. Bizde insanların çoğu Hemşinliler kendilerini
eskisi gibi Ermeni olarak hissediyor sanıyor. Bir Hemşinliyi görünce çok seviniyorlar, sıcak davranıyorlar. İnsanların
çoğu bugünkü Hemşinlinin yeni kimlik ve sosyokültürel algılarını pek bilmiyor
ve gerçeği kabul etmek de zor. Bizim açımızdan kardeşlerimizin öyle
yabancılaşması ve uzaklaşması, hatta bazılarının anti Ermeni duygular taşıması
üzücü bir şey.
Hemşin’de
gezerken amatör çekimler yaptım, sonra dönüp baktığımda anladım ki orada çok
değerli kayıtlar var ve “Geçmişin ve bugünün
kavşağında Hemşin” adıyla bir belgesel hazırladım.
Bu hem Ermeni halkı hem de yurt dışındaki Ermenilere ve yabancılara
Hemşinlileri tanıma açısından çok anlamlı olur diye düşündüm. Film yurt dışında
Hollywood, New York ve Toronto'da
gerçekleşen festivallere katıldı. Yerevan,
Moskova, Doni Rostov, Kırım, Beyrut, San Petersburg ve Sochi’de gösterimleri
yapıldı. Hollywood “Arpa International Film Festivali”nde “gerçeği görme ve
söyleme cesareti”mden dolayı bana "insan
severlik" büyük ödülü verdiler. Filmin Yerevan ve diğer yerlerde gösterimi
yapıldıktan sonra insanlar salondan zorla ayrılıyor, çok heyecanlanıyordular.
Filmim bugünkü Hemşinlilerin hayatını anlatıyor. Nasıl yaşıyorlar, ne
düşünüyor, nasıl şarkı söylüyorlar, gibi.
İnsanlar bilmiyorlardı, amaç ta oydu zaten bilgilendirmek. Filmde
insanlar Ermenice konuşuyor ama diyor ki ben Türküm. Bu çok acı bir şey bizim açımızdan, ama bu
bir gerçeklik.
AG- Siz konunun içindesiniz hocam, biliyorsunuzdur, Tarihte Hemşin
üzerine çalışan; Hemşin’de kitap yazanlar var. En azından Hemşin’de eskiden
kitaplar yazılmış. Hemşin’in altın çağı! Şimdi var mı güncel olarak Hemşin
üzerinde çalışanlar?
Ünlü dilbilimci Hracya Acaryan (Hıristan
Hemşinili
Ermenilerin diyalekiti hakkında bir kitap yazdı,
"Hemşin Diaylekinin Tetkiki, 1947), Levon Haçikyan
(Hemşin Ermenilerin Tarihinden Sayfalar, 1969), Barunak Torlakyan (kendisi Hemşinli, o Hıristyan Hemsinli Ermenilerin etnografisi
ve folkloruna ilişkin
bir kitap yayınladı, "Hemşin Ermenilerin Etnografisi, 1981) ve günümüzden Sergey Vardanyan’ın çalışmaları var. Sergey Vardanyan, 1980 yıllardan beri Sovyetler Birliği’nde
Krasnodar, Abhazya, Kazakistan, Kırgızistan’a yerleşmiş Hemşinliler ve sonra da
Türkiye’deki Hemşinliler üzerine önemli araştırmalar yapmaktadır. Onun 1981
yılında yazmış olduğu “Tanıdık ve Tanınmadık Hemşinliler” makalesi
Ermenistan’da Hemşin üzerine yapılan incelemelere yeni bir kapı açtı. Ayrıca
Batıdan dil bilimciler U. Bläsing,
Georges
Dumézil, Bert
Wauks gibi araştırmacıları da belirtmek gerek. 18-19 yüzyıllarda yazılmış
kaynaklardan Khevond Alişan, Gh. İncicyan, Sargis Haykuni, Minas Bjskyan'in
eserlerinde de Hemşinle ilgili çok önemli bilgiler geçiyor. Bunlar dışında günümüzde tek tek makaleler yazan akademisyen
ve araştırmacılar da mevcuttur.
AG- Daha önce de spekülasyonu oldu, bazıları DNA örnekleri
üzerinden Hemşinlileri illa Ermenilere bağlamak istiyor. Ben bu çalışmaları
bilimsel ve doğru bulmam. Sizin çalışmalarınız bilinir oldukça, sizinle ilgili
de ‘Lusine Sahakyan, Hemşin konusunu şu nedenle çalışıyor’ falan diye
spekülasyon da oldu, bize bu konuda neler söylersiniz?
Akademik olmayan kişiler
çalışmalarıma ilişkin spekülatif yorumlar, daha doğrusu dedikodu yapıyorlar.
Yalanlar sınır tanımıyor, diyorlar ki "insanlardan kan topluyor".
Vurgulamak istiyorum Hemşin’de yalnız gezmedim, kimseden "kan
toplamadım". Hem Hemşin halkı o kadar basit bir halk değil ki bir yabancı
yaklaşıp derse kan ver, o da kan verecek. Öyle konuşanlar Hemşin halkına
hakaret ediyor. Bu benim alanım değil ve böyle boş şeylerle uğraşmam. Kan araştırma
faşistlerin işi. Tekrar vurgulamak istiyorum benim çalışmalarım politik amaçları
takip etmiyor. Ben insanların kimlikleriyle ilgilenmiyorum, insanlar
kendilerini Türk, Kürt sayabilir, bu kendilerin hakkıdır. Benim amacım orada
Ermenilikten kalmış kalıntıları toplamaktı. Çünkü bilim açısından yer isimleri,
kelimeler, Ermenice dualar çok önemli, bütün bunlar sadece Ermeni kültürünün
değil, dünya kültürel mirasının bir parçasıdır. Benim için önemli olan
dostluktur ve çok sayıda, hatta kendini Türk olarak tanımlayan Hemşinli
dostlarım var. Bir de ben Ermenistan'da hiç bir parti ya da derneğe üye
değilim, ben bağımsız bir akademisyen, özgür bir insanım. Ama bilimden uzak
insanlar ne kadar da kitaplar yazsalar, sayfa ve site açsalar, hakaretler
söyleseler Hemşin diyalekti ve Ermenice kelimeleri kendi Ermeni kimliğini
kaybetmez. Bir atasözü var sizde: "Zorla güzellik olmaz", öyle de,
zorla Hemşin diyalekti Türk diyalekti olmaz, o Ermenicenin 50 diyalektinden
biridir. Bunu ben söylemiyorum, bu bir gerçektir ve bunu benden çok daha
önceleri dünyaca bilinir bilim insanları söylemişlerdir.
HA- Peki Lusine hanım, spekülatif şeyleri geçelim, bunları
yapanlar var, sizin öyle şeylerle uğraşmadığınızı bilen biliyor. Biz Hemşin’in
tarihi ile ilgili konuşalım, sizce Hemşin’in Ermeni geçmişi nedir?
Hemşin bölgesine ait en eski bilgiyi
5.yy. Ermeni tarihçi Yeğişe'nin kitabında okuyoruz. Hemşin bölgesi,
çoğunlukla hava yağmurlu ve sisli olduğu için “Khağtik” (“anluys yerkir”)
“ışıksız ve karanlık bir ülke” olarak geçiyor. Dil bilimciler ve tarihçiler;
Ermenistan’ın Bayburt (Bayberd), İspir (Sper), Erzurum (Karin), Van’la birlikte
Khağtik’ bölgesini de kapsayan Tayk vilayetinin (Nahang) tarihte Ermeni
halkının oluştuğu önemli merkezlerinden biri olduğunu söylüyorlar. Tarihi
kaynaklar eski zamanlarda Khağtik’te; bugünkü Hemşin, Pazar Hemşin, Çamlıhemşin,
Çayeli Senoz’un dağlık kesimlerinde Ermeni halkının yaşadığını teyit ediyor.
Buna ilişkin İsa'dan önceki Rum-Yunan kaynaklarında da önemli bilgiler yazılıyor. 5.
Yüzyılda Farslar Ermenileri Zerdüşt inancını kabul etmeye zorluyor. Vartan Mamikonyan
komutasında Avarayr’da büyük bir savaş oluyor, iki taraf da yenişemiyor.
Savaştan kurtulan Ermeni askerleri Tayk, Khağtik bölgesinede Parkhar dağlarındakı kalelerine çekiliyorlar. Farslar takip ediyor ve burada
tekrar bir savaş oluyor (Bu
bilgiler 5. yüzyılda
Ermeni tarihçi Khazar Parpetsi'nin Ermeni
Tarihi adlı eserinde kaydedilmiş). Daha sonra 1504 yılında din adamı
Karapet tarafından Hemşin’de yazılmış bir
elyazmasında şehit düşen Vardanants savaşçılarının kemiklerinin, Hemşin'in Yeğnovit (Elevit) Khaçekar veya Khaçik hor adıyla
anılan manastırında defnedilmiş olduklarini
okuyoruz. Bunlar cok önemli bilgiler ve tarihte Khağtik bölgesinde
Ermeni varlığını göstermektedir. Khağtik Tayk vilayetinin bir parçasıydı ve 5. yy. da Mamikonyan
prensliğine aitti. Politik gerginlik veya savaş zamanında Ermeni prensler kendi
hazine ve ailelerini Khağtik'in geçilmez ormanlarında saklıyordu.
HA- Ama benim bildiğim kadarıyla Hemşin bölgesi tarihte Batı
Ermenistan olarak belirtilen coğrafyada görünmüyor.
Tarihi
bilgilere göre Khaktik-Hemşin bölgesi Batı Ermenistan’ın parçalarından biri sayılyor. Khağtik M.Ö. 16-13 yuzyıllarda Ermeni Hayasa Krallığı’na ve sonraki Ermeni Krallıklarına
bağlıydı, Küçük Ermenistan'ın sınır bölgelerinden biriydi. Ama 387 yılında İran
ve Bizans arasında Ermenistan'ın bölünmesiyle Küçük
Ermenistan
Khağtik’le birlikte Bizans egemenliğine geçtiği için "de jure" olarak
Bizans toprakları diye bahsediliyor, ama bu bölgede o zaman "de
facto" olarak
Ermeniler yaşamaya devam ettiler. Kaynaklara göre o
bölgeleri hep Ermeni prensler (işkhan) idare ettiler. Osmanlılar bölgeyi alana
kadar durum böyleydi.
HA- Ermeni kaynaklarında da Hamam Amatuni’nin 620/780’de Hemşin
bölgesine göçünden Bizans topraklarına yerleştiler diye bahsediliyor. Evet
orada Ermeniler de var ama Ermenistan değil.
Öyle diyorlar, ama Yunan
tarihçi Buyuk Pilinyos'un (MÖ 61-113)
kendi «Naturali Historia» eserinde Khağtik
bölgesi Ermeni yurdu olarak geçiyor. Daha eski tarihçiler Ksenofon, Strabon, şair Homeros Khağtik'i Armeno
Khalibs'lerin (Ermeni Khalibs) vatanı ve yaşadıkları
bir bölge olarak gösteriyorlar. O zamanlarda Khağtikli Ermeni askerlerin gücü İran ve
Bizans'ta ünlüydü. Hatta eserlerinde bu askerlerin kıyafetleri bile çizilerek
tasvir edilmiştir. Bunlardan
bahsederken hiç
bir politik amaç gütmüyorum, tarihi biligler olarak anlatıyorm, bu bilgileri verdiğim kaynaklardan bulup görebilirsiniz.
HA- Ben Hemşinlilerin atalarının Karadeniz’e gelmesi ile ilgili
bazı bilgiler paylaşarak spekülatif bir şeyler soracağım. Hemşin tarihi ile
ilgili üzerinde kısmen hemfikir olunan özet hikaye şöyle; Ermenice söylersek
Sevan gölü ile Aragotsin dağı, Türkçe söylersek Gökçegöl ile Elegez dağı
arasındaki Osaka bölgesinden Hamam Amatuni önderliğinde 12 bin kişilik bir
topluluk İS 780 (bazı tarihçiler göre ise 620)’lı yıllarda Araplarla savaşarak
Göle / Oltu üzerinden Çoruh nehrini geçerek Bizans topraklarına geliyor ve
Bizans imparatoru Konstantin, bunları harap haldeki Dampur yani bugünkü Hemşin
bölgesine yerleştiriyor. Gelen halkın Ermeni Gregoryen kilisesine bağlı
Hıristiyan bir topluluk olduğu konusunda da kısmi bir mutabakat var. Daha
öncesi için ise Hemşinliler’in ataları Amaduniler’in Horosan, Hemedan, Van,
Osaka üzerinden Hemşin’e gelen bir Türk boyu olduğu, Amaduni adının da Hemdanlı
olmak anlamında Hemedan’dan türediği söylenir. Ermeniler de; hayır Amatuniler
bir Ermeni boyudur ve Amatuni prensliği de Ermeni prensliğidir, dolayısıyla
halk da Ermeni halkıdır diyorlar.
620/780’den 1461’e kadar Hemşin’de bir Ermeni prensliğinin varlığından
bahsediliyor. Benim sormak istediğim; Ermeniler tarihte yaşadıklarıyla ilgili
not tutan bir millettir. Hatta Türk tarihi bile Ermeni, Çin, Fars kaynakları
üzerinden yazılıyor, ama 600 yıl yaşamış olduğu iddia edilen Hemşin Prensliği
ile ilgili son 3-4 prensin adı hariç bilgi yok. Neden? Bu bilgiden hareketle
belirtilen tarihte Hemşin’e gelen topluluğun Ermeni olamayacağı ileri
sürülüyor. Ermeni tarihçiler ise Hıristiyan ve Ermeni olan bu halkın zorla
İslamlaştırılıp Türkleştirildiğini iddia ediyor. Buna da Osmanlı’da başka
hiçbir bölgede zorla İslamlaştırma yokken neden Hemşin’de zorla İslamlaştırma
olsun diye itiraz var. Müslümanlaşmış Ermeniler varsa da kendileri gönüllü
olarak Müslüman olmuşlardır deniyor. Bu konularda neler söylersin bize?
Sondan başlayayım, tarihte
hiç bir yerde okumadım ki, insanlar güle güle din değiştirsinler. Hıristiyanlık
da zorla kabul ettirildi. Kimse kolay din değiştirmez. Bu kültür, günlük hayat
biçimi, oturma kalkma şeklinden başlıyor. Osmanlı’da yalnız Ermenistan’da
değil, Balkanlar’da da zorla İslamlaştırma farklı şekillerde gerçekleşmiştir.
Türk tarihi uzmanları da bu politikalar hususunda yazıyorlar. Osmanlı bir yeri
işgal ettiğinde hemen orada zaviyeler kuruyor, camiler açıyor, dervişleri
gönderiyor, sonra da tahrir (kayıt) yapıyordu, vergi alınacak her şeyi kaydediyorlardı,
hatta ölmüş insanlar bile kayıt altına alınıyordu. Osmanlı'da tüm tebaa eşittir
deniyor, ama cizye vergisi bunu yalanlıyor. Cizye ağır bir vergiydi ve bazı
yerlerde insanlar bu vergi veya tahrirden yani kayıt altına alınmaktan
kurtulmak için dağlara kaçıyordu, ya da kendilerini İslam olarak
yazdırıyorlardı. Cizye vergisi Osmanlı İmparatorluğu hazinesinin 45%’ini
oluşturuyordu. Tarihçi Gökbilgin 16. yüzylda Osmanlı’da demografik olarak
Hıristiyanların çoğunluk olduklarını yazıyor. Osmanlı' da bu demografiyi
değiştirmek için farklı politikalar uygulanıyordu. Devşirme uygulaması
bunlardan biriydi. Fransız tarihçi Lavallee’ye göre 300 yılda 5 milyon çocuk
devşirilmiş (Th. Lavallee, Histoire de l'Empire Ottoman, Paris, 1855, s. 132).
Bu çok büyük bir sayı. Ermeni bir el yazmasına göre 1531’de Hemşin’de de
devşirme yapılmış. (Yani öyle şartlarda insanlar dinlerinden vazgeçiyorlardı.
Örneğin 17. yy da bir Ermeni yazar Urakh Grigor anlatıyor: “eğer bir Müslüman,
bir Hıristiyanı din değiştirtip Müslüman yaparsa o insan cennete gider” böyle
bir atmosfer var)
HA- Evet şimdi de her Müslüman, İslam dinini Müslüman olmayanlara
tebliğ etmekle yükümlüdür, yanı onları İslama davet etme sorumluluğu vardır.
Böyle düşünen bir radikal kesim vardır.
Ben bunları anlatıyorum, ama
yanlış anlaşılmasın; benim İslam karşıtı (din karşıtı herhangi) bir tutumum
yok. Herkesin kendi Tanrısı ve Allahı var, insanların inançlarını saygıyla
karşılıyorum, ama faşizme, insan haklarına saldırılmasına değil. Ben tarihi
olarak neyin nasıl olduğunu anlatıyorum.
Demek istiyorum ki, din kolay
kolay değiştirilemez. Bu giysi değil ki, hemen değişesin. Şimdi sonuç olarak
zorla İslamlaştırma yöntemlerini sıralarsak; tahrirler, devşirme, fütuhat (eğer
bir Hıristıyan din değiştirirse onun ticari işleri daha iyi olurdu), şiddet ve
sosyoekonomik şartlar. Yalnız Osmanlı’da değil İran’da da bu tür
İslamlaştırmalar var: İmam Cafer’in bir kanuna göre eğer Hıristiyan aileden
biri İslam kabul ederse tüm miras ona kalıyordu. Bazılar bana niçin zorla
İslamlaştırma terimini kullanıyorsun diyor. Bizim 18. ve 19. yy daki kaynaklarımızda öyle
ifade ediliyor. Zorla İslamlaşma. Bu terim ben yaratmadım, o günlerde
yaşayan görgü tanığı yazarlar
kullanmışlar. Sizce örneğin devşirme nedir zorla mı oldu yoksa seve seve mi?
HA- Vergi yoluyla olamaz mı?
Vergi de olabilir. Örneğin
Hemşin’i gezen Sargis Haykuni şöyle bir bilgi veriyor; İslamlaşmış bir kişi 7
Ermenice kelime konuşursa vergi cezası öderdi. Bir şey yasaklamak, bu da bir
şiddettir.
Sorunuzun başına döner Amatuniler’e gelirsek;
eskiden prens aileleri kendilerini daha etkili göstermek için yabancı
ülkelerden geldiklerini söylerlerdi. Ben bilmiyorum,
Amatunilerin Türk boyu olduğunu nerede okudunuz, öyle bir boy hakkında hiç bir
kaynakta
(Ermeni, Rum, Yunan) bir kayıt yok. En eski bilgi 5. yüzyılda
Movses Khorenatsi'nin eserinde
("Ermeni Tarihi") kaydedilmiş. Ona göre Amatuniler İranın (Partlarin ülkesi) Amadan şehrinden Ermenistan'a yerleşen bir
yahudi (hrea) aileydi. O zamanlar soylu aileleri kutsal kitaba dayandırmak gibi
bir yaklaşım vardı. Khorenatsi bir din adamı olarak Ermeni ünlü
ailelerin soylarını
Kutsal kitaba dayandırıyor; "Amatuni ailesinin atasının ismi
Manue", "onun büyük oğlunun ismi de Samson", "onlar yüksek
boylu, güzel, güçlü ve dürüst insanlardı" diye yazıyor. Vurgulamak istiyorum Khorenatsi bir boy hakkında
degil, yalnız bir aile hakkında yazıyor. Amatuni ailesi Part Kıral 1.
Arşak (M.Ö. 250-246 veya 211) zamanında Ermenistan'a yerleşiyor.
Ermeni Kıral 1. Arteşeş (M.Ö. 189-160) bu aileye "çok saygıyla davranıyor", "köyler,
topraklar veriyor". Amatuniler Ermeni krallığında nesilden nesil çok
sorumlu görevlerde (Hazarapet-Binbaşı) bulunmuşlar (bugünkü terimle söylersek başbakan görevi gibi). Farklı asırlarda
Vahan, Arandzar, Arnak, Kacac, Pargev, Şapuh Amatunilerin isimleri cesur savaşçı Ermeni
prensler olarak geçiyor.
Amatuni ailesinin Amadandan geldiğini ve yahudi olduklarını kabul etsek bile bu aile Ermeni kültürünü, dilini, dinini, benimsemiş, Ermeni olarak yaşamış. Tarihte böylesi örnekler çoktur.
Aragatsotn, Kotayk, Vaspurakan bölgelerini Ermeni işkhan-presn olarak idare etmisler. 8. yüzyılda
Hamam Amatuni Hemşin Ermeni prensiliğini kurduğu zaman bu aile 900-1000 yıldır Ermeni olarak yaşıyordu. Kaldı ki Hamam Amatuni'yle Aragatsotn, Vaspurakan, Artaz'dan göç eden 12
bin kişi (çoğunluk köylü) soy olarak
Amatuni ailesinden çoğalmış olamaz, bu
imkansızdır. Bu kadar insan bir kişiden doğamazdi. Bu göç edenlere başka
Ermeni prens ve aileleri de katılmıştır. Şunu da vurgulamak istiyorum; M. Ö. 189 yılından beri (Artashesyan
Hanedanı)
Ermenistan'da ayrı boylar yoktu, Ermeniler
bir halk olarak kendi ortak dil, din, kültür, ordu ve V.
Yüzyıldan itibaren de alfabesi ile
yaşamaktaydılar.
(Bunları Strabon'un eserlerinde okuyabilirsiniz).
HA- Türkiye’de Hemşin konusunda yazan bazı kişiler - ki çoğunluğu
akademik dünyadan olmayan ve de siyasi saiklerle yazan kişilerdir - Osmanlı
tahrir defterlerini inceleyerek şöyle diyorlar; Osmanlı’nın Trabzon’u
almasından sonra bir süre Hıristiyan nüfusu artıyor ama sonra azalıyor
diyorlar. Buradan hareketle Hemşin’de Ermeni kökenli ve Hıristiyanlar kalmadı,
onlar gitti, Hemşin’de kalanlar Türk’tür diyorlar. Siz tahrir defterlerini
inceliyorsunuz, böyle bir bulgunuz var mı? Bana bir kısım insanların din
değiştirerek kalmış olabileceği fikri daha mantıklı geliyor, ama tarihi böyle
düz mantıkla yorumlamak doğru olmaz, kayıtlar kaynaklar ne diyor bu hususta?
Ben bu kayıtlara, Osmanlı
Salnameleri’ne güvenmiyorum.
HA- Neden ?
Örneğin Sultan Abdülhamit,
Avrupa’ya, Hıristiyan Ermenilerin nüfus sayısını "kasten" az göstermek için emir veriyor. Ve o zaman valilik ve nazırlık görevlerinde bulunmuş Hüseyin Kazım Kadri "Biz
Ermeni halkın sayısı azalttık, hatta Ermeni olmadığını gösterdik" diye anlatıyor (bak: Şeyh Muhsin Fani [Hüseyin
Kazım Kadri], 10 Temmuz İnkılabı ve Netâyici, 1336 (1920), 116, 121,
123). Güvenmemek
için bir bilgi de yeter.
HA- Bu çok yeni ama.
Daha eski arşivlere gelince;
İsmet Miroğlu Bayburt, İspir, Tercan hakkında tahrir defterlerindeki bilgileri
yayınladı ve müslüman halkın sayısını daha fazla göstermek amacıyla Ermeni köylerinin nüfus
sayılarını doğru yazmamış. Tahrir defterlerini istediği gibi değiştirmiş. Onun
bu yaptıklarının yurt dışındaki uzmanlar da farkına varmışlar.
HA-Deminki soruma dönersek, 7. yy’dan 15. yy’a kadar niye Hemşin
prensliği ile ilgili kayıt yok. Ermeni tarihinde de Hemşinlilerin pek yeri yok,
sadece Hamam Amatuni’nin göçü çok kısa bir paragraf olarak geçiyor.
13-16. yy’ lar için Ermeniler
"Amul şırcan" yani bir şey üretilemeyen dönem diyorlar. Çünkü o dönem
Selçuk, Moğol vs işgalleri vardı, çok sayıda el yazması işgalciler tarafından
yok edilmiş, yakılmış. O yüzyıllarda göçler yaşanıyordu. Yani tarihin
yazılamaması ve yazılanların günümüze kalmaması ile ilgili politik bir neden
var burada. Ama Hemşin’e ilişkin 15-16. yüzyıllarda Hemşin’de yazılmış el
yazmalarında ve 18-19. yüzyıllardaki kaynaklarda bilgiler var.
H.A- Yine de Hemşin’de bir devletçik gibi bir yapıdan bahsetmek
pek mümkün değil galiba?
"Yarı özgür"
prenslik olarak vardı. 15. yüzyılda artık Ermeni toplumunun siyasi ve askeri
komuta kademesi yoktu, Ermeni toplumu çoğunluğu neredeyse sadece köylü halktan
ibaret kalmıştı. Kilikya Ermeni krallığı dışında, Selçuklu ve Moğol işgali
altında Ermenistan’ın farklı yerlerinde küçük prenslikler vardı. Hemşin bölgesi
Bizans ve sonrasında da Osman'lı egemenliği altındaydı. O şartlarda Ermeni bir
devlet yapısı olamazdı.
HA- Peki bugünkü Hemşin toplumu, bugün kendisine Hemşinliyim
diyenler Müslüman olmuş Ermeniler midir? Böyle mi bakıyorsunuz Hemşinlilere?
Çok sayıda tarihsel kanıtlar, göstergeler var;
el yazmaları, kelimeler, yer isimleri, hatta küfürler, dualar, Hopa, Borçka'da
yaşayan bir diyalekt. Yani insanların başka kültürlerden alamayacağı şeyler. Bütün
bunlar, geçmişte Hemşin'de Ermeni varlığının önemli göstergeleridir. Ama
zamanla Hemşin bölgesine başka halklardan yerleşmiş olanlar olabilir, o yüzden
herkese etnik olarak Ermeni asıllı Hemşinli’dir demek doğru değildir.
HA- Ben şöyle düşünüyorum, kimlik dediğimiz tarihsel süreç içinde
oluşan bir şeydir. Orası bir Hemşin coğrafyası, orada tarihsel olarak bir
Ermeni varlığı olduğu inkâr edilemez, ama başka halklar da gelmiş yerleşmiş,
örneğin Osmanlı döneminde Maraş, Konya taraflarından Alevi Türkmen boylarının
Hemşin’e yerleştirildiği bilgisi var. Sanki sonra bir harmanlanma olmuş; etnik
olarak Ermeni olanı da, Türk olanı da, varsa diğerlerini de içine alan bir
Hemşinli kimliği oluşmuş, bu yeni bir kimlik gibi geliyor bana.
Hemşin’e göç edenler
olabilir, ama eskiden orada coğrafi olarak yaşam şartları çok zordu,
Hemşinliler geçimlerini sağlamak için gurbetçiliğe gidiyordu. Hemşinliler bile
oradan göçerken, kimi zorunlu iskânlar dışında başka halklardan insanların
yoğun olarak Hemşin’e gelip yerleşmiş olabileceği çok gerçekçi gelmiyor bana.
HA- Bir şey daha, Hemşin bölgesi sahilden biraz içeride dağların
arasında, şimdi o içeride dağlık bölgedeki Hemşinli dilini unuttu da sahildeki
Laz niye unutmadı. Olur mu kardeşim Hemşinli’ye baskı vardı da, Laza yok muydu
diye haklı olarak soruyor insanlar?
Bu Ermeniler’e karşı daha
farklı, baskıcı bir politika uygulandığını gösteriyor. 18.yy da Ermenice
konuştuğu için insanların dillerini kestiklerine dair bilgiler var. Hem kim
diyor Lazlara baskı olmadı diye. Sultan Selim zamanından başlayarak Lazları da
İslamlaştırdılar. O bölgelerde Lazların sayısı daha çok ve onlar dillerini
nispeten koruyabildiler. Hemşin dağlarında bundan 3 nesil önce gizli Ermenice
konuşanlar vardı. Raşot'ta daha 30-40 yıl önce Ermenice konuşanlara
rastlayabilirdiniz. Ama sosyokültürel şartlar ve 19. yüzyılın sonunda ve 20.
yüzyılın başlangıcında yaratılmış anti Ermeni ortam Hemşinlilerin
asimilasyonunu hızlandırdı.
HA- Neden ? Laza baskı yok da Ermeni’ye niye olsun, bunun mantığı
nedir?
Çünkü o dönemde Rusya faktörü
ortaya çıkıyor. Rusların Kafkasyayı işgal etmeye büyük hevesi vardı. Politik nedenlerle Osmanlı İmparatorluğu sınır bölgelerinin
demografisini değiştirmek istiyor ve hıristiyan halkları, Ermenileri Rusların
potansiyel müttefiki sayıyordu. 1723’te Osmanlı-İran savaşı başlıyor. Osmanlı
ordusu Erzurum üzerinden Yeravan’a hareket ediyor. 1722 yılında Doğu
Ermenistan'in Syunik bölgesinde Davit Beg'in kurdugu Ermeni prensligi Osmanli baskisina karşi kurtuluş mücadelesi veriyor. Osmanlılar Syunik ve Artsakh'ta (Karabağ)
çok asker kaybederek yeniliyor.
O yüzden Ermeniler’e karşı baskı artıyor. 1723 yılında yazılmış bir mektupta
"hıristiyan bir ulus olarak bizi yok etmek istiyorlar, haça düşmanlar
", "tamamen hıristiyan halk yok ediliyor" ifadeleri var. 1725 yılında İstanbul’dan Cenova’ya
gönderilmiş bir mektupta ise şöyle yazıyor; "Sultan III. Ahmet, Ermeniler’den
sıkılıp onları yok etmek için defalarca emirler gönderiyordu" (bu nevi mektuplar Venedik, Moskova ve bizim arşivlerimizde
mevcuttur). Bu bilgiler o dönemde Osmanlının Ermenilere
karşi yaklaşımını çok net gösteriyor. Hemşin'de de
tam da 1723 yılında insanlari kitlesel olarak islamlaşmaya zorluyorlar. Bence bu olayların arasında bağ çok açık.
Gor Dergisi Sayı 4 Bahar 2016
Etnik Tarih'te Bilimsellik?
YanıtlaSilBağımsızım diyen için ön ce gelen konu finans'ta bağımsızlık a sorulmamış, söylenmemiş.
Osmanlı defterlerine yaklaşımdaki şüpheciliğin benzerinin ndlere uygulandığını sorsak?.. Açıklama yok, ama iddia var: Bilimsellik.
Llusi hanımın bu çalışmasını başkz çalışmalarının gölgesine alarak bilimsel demesi, dedirtmek istemesi, açık ve seçiktir ki, POLİTİK'tir. Kanıt mı? Son satırlara bakın, yeter. Düşmanı Rus politikalarına alet olmuş ve olmakta devam eden Ermeni kimlikler ile silahlı çatışma yaşanmasını nasıl ifade ediyor: Tamamen taraflı. Taşnak dilinin yumuşatılmışı değil ise nedir? : Milliyetçi Politik ajanlık!