Senoz köylerinin adları, Enver Paşa’nın
1916 yılında Trabzon Vilayeti’ne gönderdiği bir genelgeyle; yöredeki yer
adlarıyla birlikte değiştirilmiştir. 15. ve 16. yüzyıllardaki kayıtlarda;
‘Senoz’un adının ‘Eskenoz’ olarak anıldığı, Senoz köylerinin de kayıtlarda yer
aldığı görülmektedir (Çutinç, Çotnes, Çotenes, Çotinur; Parahol, Belahor, Bilahor;
Hahonç, Hahunç; Toleninç, Tolenes, Tulaniç, Tolonis)…
Doğu Karadeniz’in Rize kıyıları doldurulup
düz alanlar kazanılmış olsa bile Rize’nin sarp ve büyüleyici doğası
değişmemiştir. Şehri sahil yolundan geçip Çayeli’ne (Mapavri’ye) girmeden
Kaçkar dağlarından gelen büyükçe bir dereyle karşılaşılır. Bu dere Senoz
deresidir. Denizi arkada bırakıp 10 km’den biraz daha fazla içerlere doğru
gidildikçe Latum’a (Madenköy’e) oradan da Senoz’a ulaşılır. Derenin karşı
tarafında iç içe vadiler arasında yer alan Raşot da Hemşinlidir. Latum’un
yukarı mahalleleri Habibli, Melekom ve Ondunlu’yla Senoz coğrafyası başlar.
Latum’dan sonra Kardomoz’u geçince İsteponoç, Kuromoz ve Biberoz mahalleriyle
Buzlupınar’a oradan da Toleniç’in (Yaşiltepe’nin) Boğoslu mahallesine ve Misohor’a
(Kaptanpaşa’ya) varılır. Misohor eski bir nahiyedir; fırını, bakkalları,
kahveleri, yatılı bölge okulu ve yatılı kuran kursuyla görece gelişkin bir
yerleşim yeridir. Misohor’un kuzeyinde Arekner ve Ademiç mahalleriyle Babik
(Çukurluhoca) yer alır. Senoz’u Başhemşin’den ve Erzurum platosundan Kaçkar
sıradağları ayırır. Senozlular, Başhemşin’e ve Verçenik dağına bakan Rize’nin
en yüksek yaylası Tağpur’a (3100
m .) kadar çıkarlar. Bir yanda Baldaş ve Ligovi
derelerinin oluşturduğu Hahonç deresi; diğer yanda da Lazlakar ve Cofk’tan
Abelat ve Zargistal’dan inen suların aktığı Uzundere irili ufaklı ırmakların
katılımıyla Babik’in az yukarısında birleşir ve kıvrıla dolana Latum’u geçip
denize dökülür.
Babik’e varmadan birleşen o iki dere
boyunca dağlara doğru Senoz köyleri ve mezreleri yer alır. Cutinç (Ormancık),
Cağak ve Peraston (Uzundere), Parahol (Yenice) ve Hahonç (Çataldere) ile Çemeroç
(yaklaşık 30 yıllık yeni bir yerleşim) köyleri ve yakın zamanda Çemeroç’a orman
içine yerleşmekte olan dağ köyü Mahribudam (İncesu) birer Senoz köyüdür.
Sonradan muhtarlık olan Başköy (Cutinç’ten ayrılma) ve Gürpınar da (Babik’ten
ayrılma) birer Senoz köyüdür. Senoz köylerinin adları Enver Paşa’nın 1916
yılında Trabzon Vilayeti’ne gönderdiği bir genelgeyle yöredeki yer adlarıyla
birlikte değiştirilmiştir. 15. ve 16. yızyıllardaki kayıtlarda ‘Senoz’un adının
‘Eskanos’ olarak anıldığı, Senoz köylerinin de kayıtlarda yer aldığı
görülmektedir. (Çutinç: Çotnes – Çotenes – Çotinur; Parahol: Belahor – Bilahor;
Hahonç: Hahunç; Toleninç: Tolenes – Tolanıç – Tolonis; Misohor: Mesahor;
Buzlupınar: Komanos; Latum: Latom; Uzundere: Perastan – Piriştani; Mahribudam:
Marke Budam – Makrabudam)…
12 Senoz köyü muhtarı ‘Senoz Köyleri Muhtarlar
Birliği’ni kurup Çayeli’nde tabela astıkları gün bu tabela nedeniyle baskına
uğrarlar ama bu ad giderek resmi kurumlarca da kabul görür. Senoz köylerinde
1501 hane vardır. Buzlupınar, (Kamenbos) 312 haneyle en kalabalık yerleşim
yeridir. (Başköy 46, Hahonç 129, Babik 143, Gürpınar 80, Mahribudam 83, Misohor
224, Çutinç 89, Seslidere 81, Perestan 102, Toleninç 144)…
Resmi nüfus sayımları Senoz nüfusunu
saptamaktan uzaktır. Nüfus kayıtlarını büyük şehirlere aldırmış Senozlular ve
nüfus sayımı sırasında gurbette olanların oldukları yerde yazılması, Senoz
nüfusunun net olarak bilinmesini zorlaştırmaktadır.
Ülkenin her coğrafyasında Senozlulara
rastlamak olasıdır. Arazi darlığı ve verimsizliği nedeniyle Senozlular bütün
ülkeye dağılmışlardır. İklim değişiklikleri de göçlerin önemli
nedenlerindendir. Bugün bile ‘Haçintaş’ adlı bir kilise sırtına sahip Abelat
yaylasında eski zamanlarda arpa yetiştirildiği söylenmektedir. Kıraç ve verimsiz
bir toprağı olan, hatta ağaç yetişmeyen Abelat benzeri yerlerdeki iklimsel
değişimler de Senozluların göç etmesine yol açmıştır.
Senoz yöresinde de halk çay tarımı
keşfedilip yaygınlaşana dek geçimini hayvancılık ve gurbetçilikle
sağlamaktaydı. 1900’lerin ilk yarısında sahile, kasabaya yaya yoluyla inmenin
(Cutinç’ten 15 saat) zorluğu halkı kapalı bir yaşam biçimiyle yetinmeye mecbur
ediyordu. Mısır ekiliyor ve mısır ekmeği tüketiliyordu. Her hanede 20-30
civarında büyükbaş hayvan ve ayrıca ince mal besleniyordu. Gaz, tuz, şeker ve
diğer temel ihtiyaçlar; yağ, peynir ve hayvan satmayla kasabadan temin
edilirdi. Halk yoksuldu. Bu yıllarda giyecek ya gurbetten getiriliyordu ya da
mısır çayırlarının bir bölümünde yetiştirilen keneviri el tezgâhlarında
dokuyarak üretilen ‘gonoveç’ adlı kumaştan erkekler için ‘bubet’ler, kadınlar
içinse, ‘koknoç’lar dikiliyordu. Çarık, hayvan gönünden; kimi ev eşyası kaşık,
sofra ve iskemle ormandaki ağaçlardan işleniyordu. Evler, yükseklerde kestane
tahtası, kestane yetişmeyen yerlerde çam tahtasından yapılıyor, çatılan çam
kütüklerinden el hızarlarıyla biçilen ‘harduma’larla örtülüyordu. El aletleri
basit işliklerde ve köylerde üretilirdi.
Senoz’da arazi yetersizdir, yükseklik
arttıkça verim düşer. Bu koşullarda Senozluların önündeki diğer seçenek
gurbetçiliktir. Senozluların Kırım, Batum ve diğer Rus bölgelerindeki işçilikle
başlayan ticari serüvenleri 1917 devriminden sonra bu topraklarda sahip
oldukları birçok işletmeyi (genellikle fırınları) terk ederek dolaşımdan
kaldırılmış kağıt paralarla memleketlerine dönmeleriyle sonuçlanmıştır. Bazı
aileler Ekim Devriminden sonra ulaşılması daha kolay olan başka gurbetlere;
deniz ötesi Karadeniz limanlarına gitmiş (Cutinç’ten Mahmutoğlular, Köstence’ye
gitmişlerdir) ama İkinci Dünya Savaşı öncesinde mallarını, mülklerini ve
mezarlarını geride bırakarak, Türkiye’ye mülteci olarak dönmüşlerdir.
Senozlular ekonomik ve sosyal koşulların
hem kapalı hem de gurbete dayalı olmasından etkilenmişlerdir. Yaşamın
olanakları el verdiği ölçüde geleneklerini ve kimi dil öğelerini koruyabildiler
ama Hemşince’yi bütünüyle anlayamaz ve konuşamazlar. Çay tarımı yaygınlaşana
dek ot biçme işi bittikten sonra topluca, ‘behur’ ya da ‘Vaytavor’ şenlikleri
için giyinip, kuşanıp hayvanlarını da süsleyerek yaylalara çıkarlardı. Öte
yandan da dayatılan kültürün getirilerine boyun eğmekteydiler.
Cutinç köyü muhtarı daha 90’lı yıllarda
taşımacılık yaptığı minibüsün kapısına babası sağken ve adı Bekir’ken,
‘Haçikoğlu’ adını yazmaktan çekinmemişti. Ermeni Meselesi’nin güncel olarak
tartışılır olması onu sonraki yıllarda yenilediği minibüslerine bu ibareyi
yazmaktan alıkoymuştur.
Türkiye’de 1950’lerden başlayarak gelişen,
yaygınlaşan İslami yapılanmadan Senozlular da nasiplerini almıştır. Rize bu
açıdan Karadeniz’in pilot bölgesi gibidir. Kalabalık yerleşimli köylerde,
merkezi yerleşkelerde kuran kursları açıldı, yatılı bölge kuran kursları
desteklendi ve her köyde, hatta dağınık mahalle yerleşimlerinden dolayı her
mahallede, cami yaptırma organizasyonları oluşturuldu. Türedi hocaların,
tarikat ehlilerinin faaliyetlerine göz yumuldu. Köktendinci İslam, Senoz’da da
taban oluşturmayı başardı.
Hayat her zaman çok yönlü gelişmiş, farklı
zenginlikleri ve karşıtları bir arada tutabilmiştir. Senozlular sıkı sıkıya
bağlı oldukları ‘islam’ı neredeyse her hanede birkaç hacıyla taçlandırma
gayreti içindeyken bile ‘eski’den, geleneksel öğretilerden vazgeçilmemiş, onu
istem dışı da olsa yaşatmayı başarmıştır. İletişim çağının bütün araçlarının ve
bu araçların olanaklarını kullanan kamu güçleri halkın gündelik diline tam
olarak müdahale edememiştir. Sadece resmi evraklarda yürütülen yazışmalarda
başarı gözükmektedir. Son birkaç yıldır baskıya giren haritalarda ‘Verçenik’
dağını Üç Doruklar diye adlandırmak, ‘Verçenik’ adını kolayca unutturamaz.
Senoz köyleri arazi yapısından dolayı dağınık mahallelerden oluşur. Mülki
amirler köy isimlerini değiştirmekle kalmamış her mahalleye birbirinin benzeri
ve Senozluların asla itibar etmediği isimler vermişlerdir. Buzlupınar,
Gümüşpınar, Ayışığı, Aydoğmuş, Dolunay, Geyikli ve benzerleri… Ancak
yaylalardaki pınarlar, göller hâlâ eski isimleriyle anılır: Gozğenahpur,
Garmiçoğun Pınarı, Geteldoğ gölü. Senoz halkının geçmişi başka Hemşin
bölgelerinde de olduğu gibi halkın saklısından açığa çıkarılabilir.
Kemal Nabi Ünal
Gor Dergisi Sayı 3 Sonbahar 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder