İnsanlar, aidiyetlerini içinde
meydana geldikleri toplumdan alırlar. Aidiyetini aldıkları topluma karşı
sorumluluk taşıyan ve duyanlara da aydın
insan denir. Sormak ve sorgulamak Aydın olmanın olmazsa olmaz
ilkesidir.Sorup ve sorguladıkları için de her zaman karşılarında tutucu bir güç
bulurlar. Asıl olanda bu güce karşı durmaktır.
Hadig uzunca
yılların düşüncesi ve hayali olsa da gelişen ülke koşulları, kardeş dil ve
kültürlerin birlikte hareket etmelerinden de etkilenen Hemşinli arkadaşların
bir araya gelişi ile kuruldu. Tabi ki bu arkadaşlar çeşitli baskı ve
zorluklarla karşılaşacaklarını biliyorlardı, ama bildiğimiz bir doğru da vardı
ki bu tutucu baskı ve zorluklara karşı durmadan doğrular ve gerçekler ortaya
çıkarılamaz. Hadig demokratik kitle örgütleriyle meydanlarda, olanaklar
doğrultusunda sözlü ve yazılı medyada, panellerde ve söyleşilerde ‘kimanag ta
hozsik’ belgisi ile Türkiye kamuoyuna ve Hemşin halkına Hemşin kimliğini
duyurdu.Bence Hadig sadece kaybolmaya yüz tutmuş bir kimliğin canlanışı değil,
Hemşin dili ve kültürünün de farklılığının farkındalığını yaratmıştır. Acı ama
gerçek, farklı şekil ve boyutlarda ki inkar ve asimilasyon politikaların
etkisinde kalan bir kısım Hemşinliler bile Hemşinliliklerini dillendirmez
olmuşlardı, işte Hadig bu tehlikeli gidişe dur dedi.Toplumumuzda Hemşin kimliği
ile var olmanın zorunluluğunu, farklı dil ve kültürlerle eşit ve kardeşce
yaşamanın müjdecisi oldu.
Hadig’in bu
haklı ve onurlu çıkışıyla Hemşinli kadınlarımız 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde
Hemşinli kimlik ve belgileriyle yer aldılar, özel ve genel taleplerini
meydanlarda ve televizyonda Hemşince dile getirdiler. Hadig’den önce de
Hemşinli genç müzisyenler değişik tarzda Hemşin ezgileri ve türkülerini
kamuoyuna duyurdular.Özgün çalışması ile Vova bizleri geçmiş düğünlerimize
taşıdı,halı, kilim isteyerek düğün salonları dışında da güzel düğünler
olacağını gösterdiği gibi yurdışına da sesimizi ve müziğimizi taşıdı. Özcan
Alper kardeşimiz de sinemada güzel eserler çıkararak kimliğimizi ulusal ve
uluslar arasında duyurdu. Hemşinli bir kısım işadamlarımız Hemşinli kimliği ile
yemekli toplantılar düzenleyerek Hemşin Hizmet Vakfının kuruluş çalışmalarına
başladılar. Bütün bu yaşananlar Hemşin kimliği ile Hemşinlilerin toplumsal
ilerlemesini göstermektedir.
Yaşanan bu
gelişmelere karşı biz Hemşinlilerde
farklı yaklaşımlar oldu. Birinci yaklaşım okul çağlarımızda bizlere
verilenlerle yetinip, acaba neden, niçin,nasıl gibi sorgulama yöntemlerini
kullanmayıp ezberlerinin bozulmamasını isteyenlerin oluşturduğu bir
yaklaşımdır.Bu görüşteki arkadaşlarımız arasında da tam bir görüş birliği
olmadığı, biz Hemşinlilerin Orta Asya dan gelirken Türklerin hangi boyundan
olduğumuz ve Dambur’a yerleşme tarihimiz hatta nereden geldiğimiz, Hemşincenin
türkçenin bir lehçesi olduğu veya komşuluklar nedeniyle edindiğimiz bir dil
olduğu ve atalarımızın önce islam sonra hristiyan veya önce hıristiyan sonra
islamımı seçtikleri hususlarında çok farklı yaklaşımları ile görülmektedir.Yine
bu arkadaşlarca Hemşinlilikden ziyade Türklük ve müslümanlığın
dillendirilmesinin doğru olacağı söylenir, Hemşinliliğin ve hemşincenin
konuşulmasını farkındalığının yaratılmasını doğru görmezler hatta Hemşin farkındalığını
yaratmak isteyenlere Türklük ve müslümanlık düşmanı diye değerlendirirler.Bilindiği
üzere bu görüşe sosyolojik literatürde muhafazakar,resmi görüşlede örtüşdüğü
için resmi görüş denir.
Hemşin gerçeği, dili, kültürü ve tarihine yaklaşımlarıyla
orta yolu tercih eden ikinci bir görüşde saptanabilir.Bu arkadaşlar Hadig
kuruluşunda ve aktivitelerinde yer alan ve çeşitli yol ve yöntemlerle Hemşin
dilinin ve Hemşin kimliğinin duyurulmasına katkı sunmuşlar ve sunmaya devam
etmektedirler.Bu dostlarımız, Hemşin şemsiyesi altında kendi dilimiz,
türkümüz,horonumuz ,tulum ve kavalımızla yaşayıp, tarihimizle ilgili, acaba
nerden,ne zaman ne için gibi sosyolojik sorgulamalara gerek duymayanlardır.Bu
dostlarımızla birebir görüşmelerimizde Hemşin dili,kültürü ve tarihi ile
ilgilenmenin doğru ve gerekli olduğu doğrultusunda hemfikir oluyoruz.Kimileride
tarih ile ilgilenmenin doğru ve gerekli olmadığını bize telkin etmeye
çalışıyorlar. Bu dostlarımıza M.S. 8. y.y. ile 15. y.y. başlarına kadar Hemşin
prensliğinin varlığından bahsettiğimizde, şaşırdıklarını ve haberdar olmamanın
verdiği ezikliğini görürüz.Yine bu dostlarımızla görüş alışverişlerinde
bulunurken biz Hemşinlilerin dışında, akademisyenlerce bizimle ilgili
yazılanları dile getirildiğinde okuyup araştırmanın gerekliliği konusunda
hemfikir oluyoruz.Ama genelde de konuşmalarımızı ama larla bitiririz.Bu
dostlarımızla, 1913 yılında Harbiye nazırının Dahiliye nazırına yazdığı
yazıdan, Adnan ADIVAR’ında yazı kurulunda yer aldığı İslam Ansiklopedisinde ki Hemşinlilerle
ilgili bölümlerini konuştuğumuzda, biz Hemşinlileri bizden başka herkesin bizden çok tanıdığı
kanaatına varıyoruz.Ne yazık ki bu gerçekliklere rağmen Hadig kurucu ve
yöneticileriyle ilgili önyargılı,çirkin ve asılsız suçlamalara karşı bu dostlarımız
sessiz ve tavırsız kalıyorlar.Bu nedenlede saldırıda bulunanlara cesaret vermiş
oluyorlar.Bu dostlarımla şu alıntıyı paylaşmak isterim ‘Kulağının dibinde
söylenmiş,sana aykırı gelen bir şeye duyarsız kalmak,duyarlı olduğun hususlarda
ki inandırıcılığını da zayıflatır.
Yukarıda
saptamaya çalıştığım iki görüşden sonra üçüncü görüşün ne olduğunu analiz
etmeye dahi gerek olmadığı akla gelebilir.Bu görüş tarihsel gerçekliğe,bilimsel
bulgulara dayanan bir görüştür.Yani en zorlu, sorunlu ve sorumlu bir yoldur.
Bildiğiniz gibi bu dostlar Hadig kurucuları, yöneticileri ve Hadig dostlarıdır.
Asla unutulmaması gereken Hadig, bireylerin ve siyasi bir akımın derneği
değildir.Hadig, Hemşin dili, kültürü ve tarihi ile ilgili bilimsel temellere
dayanan sözler söylemek isteyen her Hemşinlinin derneğidir. Hadig’de bilimsel
temele dayanan, yani utopik ve kafatascı olmayan her düşünce özgürce dile
getirilir, getiriliyorda. Dostlarımın beni anlayacağını umarak , gözlemlediğim
bir eksikliğe parmak basmak isterim.Hadig’de her koyun kendi bacağından asılır,
sözü asla hayat bulmamalıdır. Sosyal medyada veya sözlü beyanlarda Hadig veya
Hadig dostlarından birinin aleyhinde yazılıp söylenen iftira ve çamur atmalara
karşı hep beraber dimdik durmalı ve gerekirse kendimizi görevli hissederek
bilimsel ve doğru yanıtlar vermeliyiz.Çünkü, doğru bildiğimiz bir düşünceye
yapılan saldırıya müdahil olmazsak yapılan saldırıyı haklı bulmuş durumuna
düşeriz.
GOR büyük şair
Nazım Hikmet’in dediği gibi ‘Düşmana inat, bir gün fazla yaşamak’ diyerek her
türlü asimilasyon ve inkarcılığa rağmen dilimiz Hemşincenin ve kültürümüzün var
olması ve yaşatılması için gerekenleri temel ilke edinmelidir ve
edinmiştir.Hemşin coğrafyasının çeşitliliği göz önünde bulundurularak her
yörenin ve bölgenin ve hatta ülkemiz dışında ki müslüman ve hıristiyan
Hemşinlilerin sesi ve kulağı olmalıdır.Savaşsız ve sömürüsüz bir dünyaya olan
hasretini dile getirmelidir.Farklı dil ve kültürlerin, insanlığın ortak
mirasıdır diye görür ve savunur. Barışdan ve özgürlükden yana halkların
kardeşliğinin savunucusu, eşit ve ortak yaşamın örücüsüdür GOR. Tabi ki GOR
çevre ve doğa düşmanlarına karşı savaşkan, HES lere karşı direngen halkımızın
yanındadır, olmalıdır da.
Dostlar,
GOR’un ne zor işleri var! diyeceksiniz gibi
geliyor bana.Durun son sözümüz söylenmedi daha, tabi ki GOR bu
anlattıklarımı sadece GOR aktivistleriyle başaramaz. GOR la karşılaşmış veya
karşılaşmamış Hadg’de bulunmuş veya bulunmamış, ama kalbi bu duygu ve coşkuyla
çarpan tüm Hemşinlilerle ve Hemşin dostlarıyla birlikte başaracağımızın
inancındayım.Sözümüz bitmedi demiştim evet doğru bitmedi.Bu güne kadar
başkaları tarihimizle ilgili yazdılar,söylediler.İşte GOR tarihimizle ilgili
bizim söz söyleme ve yazma zamanının geldiğinin göstergesidir,belki bugün değil
ama mutlaka yarın bu görevini de onurla, gururla yerine getireceğine
inanıyorum.
Biliyorum
bütün bu yazdıklarımız üzerine toplumumuzdan değişik sesler gelecektir. Ama
öncelikle, tartışma ve konuşmalarımızın belli bir saygı,sevgi ve hoşgörü
içerisinde olmasını temenni ediyorum ve bekliyorum.Önyargılı bakış her zaman
yanlış olan bakıştır ve kendi düşüncesinin dışında başka bir düşüncenin de
olamayacağını ve aynı zamanda düşünemediği, göremediği hususların başkaları
tarafından görülmesini kabullenemeyen bir bakıştır.Düşüncelerinde gerçek
gördüğü hususların,gerçek olmadığının kabullenemeyişinin isyanıdır.Bu ve diğer
nedenlerle tartışmalarımızı dar,klasik,şabloncu yaklaşımlardan uzak yapmalıyız,
diyorum. Tekrar görüşmek üzere başarılar diliyorum.
Kamil Muti
Gor Dergisi Sayı 2 Bahar 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder