rüzgârla deniz
tanrının iki mimarı
iki yanda pembe uçlu kayalar
dik bir yamaçtan rahmine düştüm doğanın
patika boyu mor tutuşturdu elimi
gözümde asmalanır hemşin
incir
zeytin
ve karayemiş
/ belki de kara üzüm
koparsam avucumda erir benlerin
şimdi yaz
uzandım bembeyaz
gecenin
kumsalı kaşıkladığı
pipoya tütün
çanağa şarap döktüğü koydayım
deniz siyah
deniz gri
deniz
zifiri
deniz koca bir tuval önümde
çarşafta ay ışığını uyuyan güzel
bu gece seni ezberleyeceğim kesin
ve istiridye
denizkestanesi
tuz
biraz
biraz
yosun
tenin yakamoz olsun
dalgalar kıyıların
köpük köpük
faroz
durulanda
kızları yoroz’un
yüzün sahici gülümseyişi kumsalın
minik kefaller bir yanıp bir sönecek ayva tüylerinde
tütünü yarılarken şarap
martılar
sevişip tüy dökecek
kaşların balığa uyanmış sürmene iki taka
oltalarında mercan
ağlarında kaya barbunu gözlerin
gözlerin sevgi tonu
emeğin
renginin
alacakaranlığa ördüm saçlarını
hatta / belki de unuttum
ama bilerek bıraktım gündoğumuma dudaklarınızı
öpünce güneş
taammüden kırmızı
maksat sevmek olsun
yitirdiğimiz ne
varsa / içimizde bir yerlerde arar bizi
her şiir bir resim
her resim bir şiirle
bile yakıp
bile söndürelim feleğin mumlarını
doğum günü / aşkın günü diyerek
bizden
sonraya bu şiir
Metin Tandoğan
Gor Dergisi Sayı 5-6 Sonbhar 2016- Bahar 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder