HEMŞİNCE VE HEMŞİNCEYE
FARKLI DİLLERDEN GEÇEN
KELİMELERİN ETİMOLOJİSİ ÜZERİNE
Öncelikle etimolojinin köken olarak nereden geldiği üzerinde
duralım. “Etimoloji kelimesi asıl, hakiki, gerçek anlamındaki ὁ
ἔτυμος (ho étymos) ile söz, kelime anlamındaki λόγος / lógos kelimelerinin
birleşmesi ile oluşmuştur. Eskiden kullanılan ve Arapça kökenli
olan ismi ise İştikak ilmidir. Köken bilimi uzmanlarına Etimolog, Köken
Bilimci veya İştikakçı denir. Etimoloji yapılırken çeşitli
noktalara dikkat edilmesi gerekir. Aksi durumda günümüzde Halk Etimolojisi
olarak adlandırdığımız, gülünç sonuçlar doğuran durumlar ortaya çıkabilir. Örneğin: Verigo Üzümü, bu iri
taneli ve lezzetli üzüm Kıbrıs’ta bir İngilize ikram edilir. İngiliz üzümü
tattıktan sonra ‘very good’ diye haklı bir tepki verir. Üzümü ikram eden kişi
bunu ‘verigo’ olarak duyar ve sonrasında üzümün adı verigo olarak kalır.
Buna benzer durumlar birçok kelimede görülür. Bu durumu
ortadan kaldırmak için etimolojik çalışmalar ciddi ve disiplinli yapılmalıdır.
Temellendirmeleri ve kaynakları açık ve net olmalıdır. Hemşince özelinden
bakacak olursak bu dildeki kelimeleri; Hemşince kökenli kelimeler, onomatophe[1]
(yansıma) kelimeler ve başka dilden Hemşince’ye girmiş olan (ya da bir dil
aracılığı ile başka bir dilden) kelimeler olarak üçe ayırabiliriz. Etimolojik
inceleme de diğer önemli dikkatler ise
var olan dilin geçmişte etkileşimde olduğu dilleri ve bunlar ile
etkileşiminin ne düzeyde olduğunu
bilmektir. Bu, köken incelemede açıklanamayan kök, gövde ve eklerin, dile
nereden geçtiğine dair tahmin şansını artırır. Ayrıca Hemşince kelimelerin
üzerine Etimolojik çalışma yapılırken birçok kişi, kavramları yanlış
kullanmaktadır. Bu durum başlı başına bir makale konusudur. Ancak bunu kısmen
burada ifade etmek istiyorum. Dil Bilim, Filoloji, Etimoloji, Fonoloji Fonem,
Alafon, Morfoloji, Morfem, , Kelime, Kök, Gövde, Ek gibi kavramların
kullanılışları ve kullanıldıkları yerler itibari ile çok büyük yanlışlıklara
neden olabilecekleri unutulmamalı ve dikkatli olunmalıdır. Hemşince kelimeler incelenirken öncelikle
Hemşince’nin günümüzde konuşulduğu yerlerdeki canlı tanıkları olmak üzere;
Ermenice, Türkçe, Farsça, Arapça sözlüklerden; Etimoloji Sözlüklerinden, Ağız Sözlüklerinden
yararlanılmalıdır. Çünkü Hemşince, Anadolu sahasında gelişim göstermiş olan
kısmı özelinde, bir Hint Avrupa Dili olarak Ural-Altay ve Sami kökenli
dillerden fazlasıyla etkilenmiştir. Ve Hemşince için en önemli olanı başta da
belirttiğimiz gibi konuşulduğu yerlerde derleme yapılırken, yazılı bir dil *olmaması
itibariyle kelimenin ağızdan çıktığı şekli ile hiçbir sesini kaybetmeden not
edilmesi gerekliliğidir. Buradan hareketle de Hemşince yazarken kullanılması
gereken, Hemşince’ye özgü sesleri diğer seslerden ayırt edici işaretleri doğru
tespit edip, birbirinden net bir şekilde ayırmak gerekir. Bunun en sağlıklı
yapılabileceği alfabe ise Ermeni Alafabesi (Aypupen) dir. Ancak hitap ettiğimiz
kesime şuan için bu alfabeyi öğretmek imkansıza yakın olduğu için Hemşince
derlemeleri Latin Alfabesine Transkribe ederek kullanmak çok daha işlek ve
kolaylaştırıcıdır. Ancak bu transkripsiyon tamamen özgün /ğh/ gibi sesleri
doğurur ise karmaşıklık çıkabilir. Bu nedenle de /ğ/ ile /x/ gibi fonemleri net bir şekilde
birbirinden ayırmalıyız. /ğh/ gibi çift
ünsüz sistemi kullanılırsa, Linguistikte çok az kullanıldığı için ekleri,
gövdeleri ve kökleri birbirinden ayırmada zorluk yaşayabiliriz. Ancak bilimsel
bir çalışma içerisinde tutarlı bir işaret sistemi var ise bu araştırmacının
özgün fikrine saygı duyulur. Bütün bu şartlar oluşturulduktan sonra sağlıklı ve
tarafsız bir etimoloji yapılabilir.
Bu makalede, Hemşince Etimoloji Hopa sahasında kullanılan şe (eşya), xedig (hedik), çermuğ~k (çermik),
iştoni~iştani (içdonu), xarg (ark), harzevuş~hazervuş
(hazırlanmak) kelimelerinin üzerinden anlatılmaya
çalışılmıştır.
çermuk~ğ : çermik
< Ermenice çermuk~jermuk kelimesinden gelir. Ilık su, ılıca
anlamı da vardır. jerm~çerm ”sıcak” ջերմութիւն
“sıcaklık” kökünden gelir /+uk/ eki
ise Ermenice addan ad yapma ekidir. Kaplıca, ılıca. Yer adlarında çermik olarak geçer. Erm. jermuk ‘hot bath’ ( < : jer, jerm
‘heat, warmth’ Dankoff ve Hasan Eren[2]’de
bu kelimeyi bu şekilde tanımlamışlardır. Ermenicenin bir diyalekti olarak
Hemşincede de bu kelime çermuk şeklinde /ç/
sesi ile yaşar ve aynı anlama gelir kelime sonunda, konuşma içinde /k/ sesi zaman zaman gırtlaktan gelen /ğ/ sesine evrilir. Ayrıca Hemşince
günlük konuşmada *çok az olan çerm “sıcak” kelimesininde bu kelime içinde
yaşadığını görüyoruz; genikniye -me kağin
neketin çermuk me go çure şad soya
gasin- anivar kenatsin “kadınlar –bizim köyün aşağısında bir çermik var
suyu çok iyi derler- oraya gittiler”
iştoni~iştani : iç donu < kelimenin Hemşincede ki
kullanımı düşündürücüdür. Çünkü kelime eğer TTü.’den alınmış olsaydı zaten don
kelimesi iç çamaşırı olarak kullanıldığı için kelime başına tekrar iç
getirilmezdi. iştani< iştoni< iç
donu şeklinde bir evrim sürecinden geçen bu kelimeyi türetmişlerdir; dağan şad tanbal~tambala iştani~iştoniyin dağe bila marin
harts gena “çocuk çok tembel iç çamaşırının yerini bile annesine soruyor”.
TTü: don "şalvar,
pantolon" [ Kamus-ı Türki, 1900]. TTü: don "iç
pantolonu, külot" [ TDK, Türkçe
Sözlük, 1. Baskı, 1945]. Eren[3]’e
göre: “1. ‘giysi’; 2. Bacaklara geçirilen iç giysisi. Eski kaynaklarda ‘giysi’
olarak geçer. Tkm. dōn ‘giysi’. Blk. Ton ‘kürk’. KKlp. ton ‘kürk’. Nog ton
‘kürk’. Krg. ton ‘gocuk’. Eski çağlardan başlayarak ‘giyim, giysi’ olarak
kullanıldığını biliyoruz. Orta Türkçede de ‘giysi’ olarak geçer. Eski
Kıpçakçada da ‘giysi, giyim’ ve ‘kürk’ olarak kullanılır. Rusçaya tuno olarak
geçmiştir. Vasmer (REW) etimolojisini vermemiştir. Yaygın bir inanca göre,
Sakacadan alınmıştır. (thauna ‘giysi’). Ancak, Türklerin ‘giyim, giysi’ gibi bir kavram için yabancı
bir karşılık kullanmaları kolay kolay düşünülemez. Çinceden alındığı yolundaki
sav da düşündürücüdür.” Kelime ştan
“pantolon” şekliyle Rusçada da yaşar. Türkçede çift ünsüzle başlayan alıntı
kelimelerin başına bir ünlü getirilmesi
ve Rusçada ki ştan şekli beraber düşünüldüğünde bu ihtimalin yani kelimenin
Rusçadan geçme ihtimalinin de göz ardı
edilmemesi gerekir. Station “durak” kelimesinin başına /i/ getirilerek istasyon
yapılması gibi. Ve bu şekilden gelme ihtimali az da olsa vardır. Ancak kelime
hem iştoni hem de iştani şeklinde kullanıldığı için don
giysi kelimesiyle olan tarihsel yakınlığı daha netleşir.
xedik : hedik < Kelime Ermeniceden
gelmektedir. Çünkü Türkçede kelime başında /h/
yada /x/ sesi bulunmaz bulunan kelime
ise Türkçe değildir. Kelime kökenine bakacak olursak hed (Erm. :het (tane) ). Ancak Hopa Hemşin Diyalektinde bu kelime hed enuş şeklinde bir söz öbeğinin
içinde yaşar ki bunun tam Türkçeye çevirisi ise iz çıkarmak, yol açmak, anlamındadır. Bundan dolayıdır ki kelimenin
kökeni Ermenice het’den yahut Türkçe edik’ten değil Hopa Hemşin
Diyalektindeki (Hemşin Ermenicesinde) hed daha sonra art damaksıl hale
gelerek xed kökünden gelir. +ig
eki ise küçültme anlamı içerir ki bu da xedik’in
açtığı hed’in yani yolun küçük
olmasıyla alakalıdır. Tsun şad egadza xedikniye okvenut,, hed enelu enelu kenatsek “kar çok
(gelmiş) yağmış, hedikler ayaklarınızda yol, iz yaparak gidin”. Tane anlamı ile had veya hadig kelimesi
de Hopa Hemşin Diyalektinde yaşar. Bu kelime de tane genellikle mısır tanesi
anlamında kullanılır sonundaki ek ise açıklanmaya muhtaçtır ama tanenin özü ve
hacmi itibari ile küçük ve sevimli olması Ermenicede ki sevimlilik katma
küçültme eki olan +ig eki olma
ihtimalini artırır. Sonuç olarak bu iki kelime birbiriyle yakın akraba olan
Hemşince ve Ermenice de zamanla fonetik değişime uğramış iki farklı kelimedir.
Kelimenin kökeni ile ilgili olarak Eren (1995: 871-872) şu görüşü ileri
sürmektedir: “hedik, kara batmamak için ayağa giyilen, altı şerit biçiminde
kesilmiş gönlerle kaplı, yuvarlak bir çeşit kar ayakkabısı; 2. “çoçuk
ayakkabısı” 3. “örme terlik”. ~edik “ayakkabı”: çizme Bk. Edik. Başındaki h-
yerel ağızlarla türemiş ikincil bir sestir. Bläsing (AL: 67) Ermeniceden alındığını ileri sürmüştür (Erm. Hetik “breite Schuhe um auf Schnee zu
laufen”). Ona göre, Ermenice hetik “Fuβ, spur” olarak kullanılan het’in
küçültmesidir. Dankoff (ALT 429) da “boot”,
“snowshoe” (< : het “footstep,trace”) olarak kullanılan Ermenice hetik’ten
geldiğini bildirmiştir”. Nişanyan’a göre ise: hedik< Erm. hadig հատիկ tanecik, tahıl < Erm. had հատ tane.[4]
xarg : ark < ETü. arık < ETü. ar-/yar- “yarmak,
kesmek” /+Ik/; xarge şines ana çure inatniva gerta erzevaniva
mednuçi “ su yolu (ark) yaparsan su diğer tarafa gider bahçeye girmez”.
Eren’e göre: “ark < ‘içinden’ “su akıtmak için toprağı
kazarak yapılan açık oluk, kanal”. Ağızlarda arık olarak da geçer. Yerel olarak
hark biçimi de kullanılır. Bu biçimin başındaki h- sonradan türemiştir. ~ Az.
Arx. – Tkm ārık. – TatK arık, - Nog. Arık, - Krg arık, - Kzk arık, - Özb. ariq.
– Yuyg. erik. Kaşgarlı Mahmud’a göre, Orta Türkçede arık olarak kullanılır.
Eski Kıpçakçada ark biçimi geçer.Pedersen’e göre Ermeniceden alınmıştır. (KZ 39
: 458), Dankoff (ALT A3) Pedersen’in açıklaması üzerinde durmuş, her iki dilde
ortak bir kaynaktan (Örn: Orta Farsçadan) kalma bir alıntı olabileceğini dile
getirmiştir. Doerfer atlı göçebe Türklerin yapay sulama terimlerine gereksinim duymadığını vurgulamıştır. Sonuç
olarak kelime üzerine iki türlü görüş vardır bunlardan ilki Eren’in kelimenin
kökenini Türkçeye dayandırdığı görüşü diğeri ise Pedersen ve Dankoff’un Ermeniceden geldiği yönündeki
görüşleridir.”[5]
şe :
şey < Ar. şey "şey, nesne; emmen şe genim "herşeyi yaparım." Bu
kelime Türkçede Arapçadaki çoğul şekli “eşya”
ile kullanılır fakat kelimenin tekil hali Arapçada şey
kelimesidir. Hemşincede ise bir nesneye koltuk, tabak vb. eşya denmez şe denir.
Ayrıca Hemşincede kelime sonundaki /y/
düşer sadece çekime girdiğinde bu /y/
ortaya çıkar. Örneğin: im şeyiyes “benim
eşyalarım”, ku şeyiyet “senin
eşyaların”, anu şeyiye “onun eşyları”,
me şeyiye “bizim eşyalarımız”, tse şeyiye “sizin eşyalarınız”, anots şeyernin “onların eşyları”. Bu da bu kelimenin Türkçe üzerinden Hemşinceye
geçtiğine dair soru işaretlerine neden olur. Tarihsel olarak Hemşinlilerin
Araplarla ilişkisi olması münasebetiyle de doğrudan kelimenin Arapçadan alınmış
olması muhtemeldir.
harzevuş~hazervuş : hazırlan- < Ar. ḥāḍir حاضر “Hazır olan, huzurda bulunan. Hazır
duruma getirilmek.” Ancak burada /-v/
eki ve devamındaki /+uş/ nedir ? Burada ki /v/ eki Hemşince eylemlere gelen
dönüşlülük ekidir ardından gelen /-uş/ ise mastar ekidir harzuş
“hazırlamak”, harzevuş “hazırlamak”, desnuş “görmek”, desnevuş “görünmek”, jajuş “sallamak”, jajveluş “sallanmak”, haknuş
“giymek”, haknevuş “giyinmek” ; anu
hazervuş ~harzevuşe bedenik hana kişer gelli kena hayde asa inu
“onun hazırlanmasını beklersek gece olur git hayde de ona”
KAYNAKÇA
Ayverdi,
İlhan, Asırlar Boyu Târihî Seyri İçinde Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 4. bsk.,
İstanbul 2011.
Bedros
Zeki (Garabedyan), Ermeniceden-Osmanlıcaya Mükemmel Sözlük, TDK Yay., Ankara,
2009.
Eren,
Hasan, Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, Ankara, 1999
Kerovpyan
(İşkol), Keğam, Ermenice Sözlük ( Türkçe
karşılıklarla), Aras Yayıncılık, İstanbul, Eylül 2011
Şemseddin
Sami, Kamus-ı Türki, Çağrı yay., İstanbul, 2007.
Turkish Armenian English Dictionary (Avedikyan): avedikyan.com
Türkiye’de
Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, TDK Yay., Ankara, 2009
Nişanyan, Sevan,
Çağdaş Türkçenin Etimolojisi.
Efrayim Yılmaz
Gor Dergisi Sayı 1 Sonbahar 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder