Fırtına Vadisi, Doğu Karadeniz bölgesinin doğusunda, Kaçkarlar’ın
zirvelerinden süzülüp gelen Fırtına ve Hala derelerinin oluşturduğu büyük bir
vadi. Fırtına Vadisi’nin ev sahibi Rize’ye bağlı Çamlıhemşin ilçesi, adını son
on yılın dağ ve yayla turizmiyle duyurmuş, bir ara HES tehlikesiyle karşı
karşıya kalmış ancak bu belayı kısa sürede uzaklaştırmış, Bal, Yüreğine Sor,
Sonbahar gibi uzun metrajlı filmlere ev sahipliği yapmış, sıra dışı bir plato.
Çamlıhemşin’deki sıra dışılıklar bununla da bitmiyor. Fırtına Vadisi ormanları,
WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından Avrupa’da acil korunması gereken 100
ormandan biri olarak ilan edildi. Vadi 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21
sürüngen ve 116 endemik bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Fırtına, Hemşin ve
Çağlayan dereleri, her yıl Karadeniz’den iç kısımlara göç ederek yumurtadan
çıktıkları yere yumurtlayan “deniz alaları”nın da yuvası aynı zamanda.
Böylesine zengin bir floranın ve doğal varlığın sahibi olan vadiyi her yıl
binlerce insan ziyaret ediyor. Ayder gibi şifalı kaplıca suyunun olduğu bir
turizm merkezine, onlarca yaylaya, buzul gölüne de ev sahipliği yapan vadi
ilerleyen dönemlerde kent kaçkınlarının sığınağı olacak gibi görünüyor. Fırtına
Vadisi’nde dağ ve yaylalar dışında mutlaka görülmesi gereken önemli mimari
yapılar var. Yüksek dağların sahibi Hemşinliler’in yüzyıl başında Rusya,
Polonya, Almanya gibi kentlere giderek, orada öğrendikleri pastacılık ve
fırıncılık mesleklerinden para kazanıp, memleketlerine yaptırdıkları bu
görkemli binalar gurbette gördükleri binalardan etkilendiklerinin önemli bir
göstergesi. Avrupai konaklar, Doğu Karadeniz bölgesi kırsal mimarisi içinde bu
esinlenmeden dolayı ayrı bir yerde tutuluyor. Çok sayıda aile gurbetten
döndükten sonra geniş ailenin kalabilmesi sağlayacak büyük konaklar
yaptırdılar. Konakların bazıları tamamen kesme taştan, kimi ahşaptan kimi de
ahşap-taş karışımı olarak inşa edilmiş.
İnadına
büyük konak
Bugün Çamlıhemşin’in birçok mahallesi ve köyünde bu görkemli
yapılara rastlamak mümkün. Gurbetten sonra bugünkü halini alan Çamlıhemşin’de
yer alan Makrevis köyünün yeni ismi içindeki 7 konaktan dolayı Konaklar
Mahallesi olarak değiştirilmiş mesela. Konaklar Mahallesi’nde Rusya’ya hatta
İran’a giden gurbetçilerin yaptırdıkları konaklar hala zamana meydan okuyor. Bu
konakların birçoğu yaz aylarında sahipleri tarafından kullanılıyor, kışın
tamamen kapalı oluyor. Kapalı konaklara genellikle komşular bakıyor. Konakların
nasıl yapıldığına dair önemli bir örnek, Konaklar Mahallesi’nde aynı aileye
mensup iki kişinin konaklarını yaptırma hikayesiyle anlatılabilir. Makrevis’in
tepesinde Ortaçağ şatosu görünümündeki Tarakçı konağı ile ormanların arasında
kalmış Dudi konağının tatlı bir inada dayalı hikayesi oldukça ilginç: Tarakçıoğlu
Konağı’nı yaptıran Hurşit Ağa, geniş arazilerin sahibi, gurbete gitmemiş ama
çocuklarını gurbete göndermiş, heybetli biriymiş. Oğullarının Rusya gurbetinden
kazandığı parayı da bugün hala ayakta kalabilen büyük taş konağa yatırmış. 17
odalı, 3 katlı, pencereleri vitraylı(renkli camlı), misafir odaları şömineli,
ahşap oyma işçiliğinin geleneksel özelliklerini yansıtan, pencere ve duvar
demirleri ve özel koruma boyaları Rusya’dan getirilmiş taş ve ahşap karışımı bir
konak. Dudi konağını yaptıran Tarakçıoğlu Recep Ağa da Hurşit ağanın konağının biraz
üstündeki geniş bir araziye, 30 küsur odalı, çatı ve ahırı ile birlikte dört
katlı büyük bir konak yaptırır. Bu konağı vadideki diğer konaklardan ayıran en
önemli şey, odalara geçmeden “antre”
sisteminin bulunmasıdır. Ev ahşap işçiliğinin tüm inceliklerini yansıtmakla
birlikte, gösterişi ile görenleri şaşkına çevirir. Yapımları yıllar süren ve
her biri için 7 ayrı taş ocağı kurulan, buralarda işlenen taşların katırların
sırtında evlerin bulundukları bölgeye çıkarılması gibi zahmetli işlerle kotarılan
bu konakların bazıları da kaderine terk edilmiş.
Her
mahallede bir anıt
Merkezde bulunan Tarakçı ailesine
ait iki konaktan başka; Hacaloğlu ailesine ait, dış cephesi ateş tuğlasından
örülü, içerisi ahşap bir konak mevcut. Sahipleri zamanında Tahran’da
lokantacılık yapmış bu konağın. Bir dönem de İzmir’de pastacılık işiyle
uğraşmışlar. Bu konağın 10 odası bulunmakla birlikte; hemen yanında bulunan ve
şu an atıl durumda bulunan Deliemet konağının da, Hacal konağından arta kalan
malzemelerden yapıldığı söyleniyor. Konağın yapı malzemesi bu bilgiyi
doğruluyor. Deliemet konağı da kaderine terk edilmiş. Konaklar Mahallesi’nde
bulunan iki tane de ahşap konak var. Biri Koçi lakaplı aileye diğeri de Melik
lakaplı aileye ait bu konakların, iç ve malzemeleri ahşaptan yapılmış. Demir
aksamları Rusya’dan getirilen bu konakların, ortak özellikleri, hemen hemen
hepsinin merkezi bir baca ve mutfak sistemine sahip olması, geniş ahırlar,
odalarda banyolar bulunmasıdır. Yakın zamana kadar birkaç ev dışında üzeri
örtülen konak yoktur, üzeri örtülenler zorlu doğa koşullarına ayak direyerek en
bir yüzyıl daha ömür kazanmıştır denilebilir. Yine Melik’lere ait taş göze
dolgusuyla yapılan büyük bir beyaz konak vardır. Bu konağın da iç döşemeleri
ahşap. Üst kattaki odalardan birinde yapılan el işçilikleri göze çarpıyor.
Konaklar
turizme kazandırılmalı
Çamlıhemşin’de sadece Makrevis mahallesinde konaklar yok. Önce
aşağıdan başlayalım: Yukarı Vice’de, Aliefendi, Halilefendi, Reyhanoğlu,
Şeref’in ev ve Ofluoğlu konakları,
Mikrun-Kavak’ta Hacıelimler, Sağırlar, Pelitler ve Ertançlar konakları,
Habak köyünde Hacıömer Efendi, Hacı İdris Efendi ve Sarıoğlu, Küşüve köyünde
Kozizler, Mazikler, Çolakoğulları, Köseoğlu gibi ve vadiden yukarıya doğru
gidildikçe Ortan, Çinçiva, Mollaveyis, Amokta ve Başhemşin’de de konaklar
bulunuyor. Bazı konaklar yapı malzemesine göre de farklılık gösteriyor.
Konaklar, Fırtına Vadisi’nin şu an sahip olduğu birkaç kültür varlığından en
önemlisi belki de. Bir restorasyon faciasına kurban verilmiş 13. Yy. Ceneviz
yapısı Zilkale “rezilkale” olmuşken, 40 km. yukarısındaki Kale-i Bala’nın
duvarları belki bu kış çökecekken geriye taş kemer köprüler ve konaklar
kalıyor. Konakların da acilen kurtarılması gerekiyor. Bazı konak sahipleri
evlerine gözü gibi bakıp korumuşsa da hepsi için aynısını söylemek çok güç.
Konakların korunması için ya ev sahiplerinin ya da Kültür Bakanlığı’nın bir
adım atması gerekiyor. Konaklarda eski zaman hikayeleri dinleyerek, büyük
şöminelerin etrafında oturmak, kimbilir kimin kaldığı bir odada Fırtına
deresinin sesiyle uyumak eminim ki birçok insanın kurduğu bir hayal. O nedenle
bu konakların turizm faaliyetiyle, otel, pansiyon gibi birer konaklama
merkezine dönüştürülmesi, elbette düzgün bir restorasyonla, mümkün..Şimdilik başka
türlü bir kurtuluş yolu gözükmüyor.
Dudi konağı
kiralandı, yatırım desteği bekliyor
Dudi, konağını kiralayıp, turizme
kazandırmak isteyen Bukla Turizm acentesinin operatörlerinden Bülent Saraloğlu;
konağın restorasyonuna dair şunları anlattı: “ Basit bir restorasyon değil 1.
sınıf bir restorasyon düşünüyoruz. Bölgede bu tip bir konaklama tesisi yok. Biz
bir adım daha ileri gidip bu otele bir konsept kazandırmak istiyoruz. Şu
anda sağlık turizmine yönelik çok büyük destekler mevcut. Bizim amacımız da bir
sağlık oteli konseptini geliştirmek. Bir detox ya da rehabilitasyon oteli gibi.
Ayrıca bölgenin kalkınmada öncelikli bölge olmasından dolayı çok yüksek
oranlarda destek ve yatırım indirimleri mevcut. Hatta bölge kalkınma ajansından
da destek almak mümkün. 1. derece doğal sit alanı içinde 13 dönümlük
ormanlık bir arazide yer alan konağın kendine ait bir de şelalesi var. Trabzon
bölge kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulundan tüm izinleri alınmış
hatta yol açmak için orman bakanlığından izin de alındı. Yapıda 33 adet oda yapmak
mümkün olsa da oda sayısını azaltıp daha büyük ve konforlu odalar
planlıyoruz. Buna göre yatırım maliyeti
toplamda 3-3,5 milyon dolar olarak öngörülüyor. Yatırımın geri dönüş süresi ise
7,5 yıl. Çamlıhemşin’de yapılacak olan bu proje bir örnek olacak ve restore
edilmeyi bekleyen diğer 40 konak ile birlikte yeni bir Safranbolu yeni bir
Beypazarı doğacak. Üstelik sadece konakları ile değil doğası ve coğrafyası ile
de onlardan kat be kat üstün bir turizm cenneti doğacağına inanıyoruz.”
Uğur Biryol
Gor Dergisi Sayı 2 Bahar 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder