Kış gelir ya, çoğu insan kışın köylerde yan gelip yatılır sanır.
Elbette yatanlar da olur. Ama kış mevsimini çalışarak geçirenler de vardır.
Eskiler için kışın yağmur ya da kar yağdığında sobanın başında bir yandan
sohbet ederken bir yandan da bu alet edevatı örmek ya da var olanları onarmak
zamanı değerlendirmenin en iyi yollarından biriydi. Köylerde kullandığımız o eski sepetler ve diğer alet edevat, şimdi
tarihi eser oldu adeta.
Bu yazı,
hem zamanı değerlendirmek hem de bağda, bahçede, evde ihtiyaç duyulan araç,
gereç ve öteberilerin yapılışlarını anlatmak amacıyla kaleme alındı. Önce
bununla ilgili yaşananları sonra da size eskiden Karadeniz ve özellikle
Hemşinlilerin köy yaşamında muhtelif amaçlarla kullandıkları sepetler ve
bunların nasıl örüldüğünü anlatacağım…
Zaman
olarak önümüzdeki ya da geçen seneki kıştan bahsetmeyeceğim. Söz konusu olan
otuz kırk sene öncesidir. Derdim, tepeleme yağan kar ya da kışın buz kesen
soğuğunu anlatmak değildir. Köylerde, baharda, yazda hatta sonbaharda bağda,
bahçede balta, kazma, kürek, yük taşımak için muhtelif boylarda sepetler
kullanırız. Kadınların yün eğirirken, örgü örerken yumağı içine koydukları,
meyve sebze toplarken kullandığımız sepetler vardır. Eskiden köy yaşamının
vazgeçilmezi olan bu alet edevat satın alınmaktan çok bizzat köylüler
tarafından yapılırdı. İşte bu alet edevatın yapılmasına en uygun mevsim kıştır.
Çünkü diğer mevsimlerde köylüler bağda, bahçede ya da eve maddi gelir getiren başka
işlerde çalışır. Eskiler için kışın yağmur ya da kar yağarken sobanın başında
bir yandan sohbet ederken bir yandan da bu alet edevatı örmek ya da var
olanları onarmak zamanı değerlendirmenin en iyi yollarından biriydi.
Biriydi
diyoruz, çünkü sonra “tüfek icat oldu mertlik bozuldu” misali, devir değişti ve
önce mısır tarlalarının yerini çay bahçeleri aldı. Sonra neredeyse her tarlaya
yol gitti, ahırda inek kalmadı, ormandan çançi getirmeye gerek kalmadı, ağpunun
yerini fenni gübre aldı, sepetlerin yerini de fenni gübre çuvallarından ya da
ince brandadan yapılan çay bezleri ve çuvalları... Artık sepet örmeye de gerek
kalmadı... Şimdilerde yol boyu mağazalarında irili ufaklı sepetçikler hediyelik
olarak tezgahları süslüyor. Köylerde kullandığımız o eski sepetler ve diğer
alet edevat, şimdi tarihi eser oldu adeta. Zamanla değere biner mi bilmem. İşte
bu yüzden neredeyse yitip giden bu değerlerimizden sepet örmeciliğini dostların
önerisi ile GOR dergisinde sizlerle paylaşma ihtiyacı duyduk.
Sepetlerin
en bilineni eskiden mısır tarlalarında, sonradan da çay bahçelerinde
kullandığımız, bölgemizde çay sepeti olarak bilinen sepettir. Gübre sepeti,
adından da anlaşıldığı gibi ahırda biriken hayvan gübresini baharda bahçelere
taşımada kullanılan sepettir. Çançi sepeti ise, sonbaharda dökülen ağaç yapraklarını
hayvanların altına sermek için dağdan eve taşımada kullanılan sepet. Buyrun
yakından tanıyalım sepetlerimizi;
Sepet (Galat) : Yöremizde sepet örmede kullanılan
ana malzeme fındık çubuğudur. Kışın sepet örmek için sonbahardan hazırlık
yapmak gerekir. Sepet örmeyi bilenler sonbaharda ekin kaldırma, kışlık odun
gibi işleri bittikten sonra, sepet örmek için gerekli yabanı fındık (vayi gağni)
filizi tedarikini yaparlar. Diyeceksiniz ki yabanı olmayan fındık çubuklarından
sepet örülmez mi? Elbette örülür, ama fındık sepetten daha kıymetli olduğundan
yabanı olmayan fındık dalları yazıklanır, ancak budama işleminde açığa çıkan
dallar kullanılır. Yani bizim bölgede sepet örme işinde malzeme önceliği ve
yoğunluk yabani fındık ağacındadır. Fındık ağacı tek gövdeli bir ağaç değil,
her biri topraktan bağımsız olarak çıkan, fazla dal vermeden uzayan bir
filizler kümesidir ve ocak diye adlandırılır. Hatta bir türküsü de vardır
bunun;
Funduk çibuği gibi
Dalsuz boyendum dalsuz
Anneler boyetmesun
Benum gibi ikbalsuz
Sepet örmek
için fındık çubuklarının nispeten taze, uzun, düzgün ve esnek olanları seçilir
ve kesilir. Sepetlik taze fındık çubukları ortalama iki, üç metre ve üzeri boyda
olmalıdır. Kartlaşmış olanlar ise kışın soğuğunda sobada odun olmanın dışın bir
işe yaramaz. Esnek fındık çubuklarından ne kadar çok olursa o kadar iyi olur. Çünkü köylerde herkes sepet örmeyi bilmez, ama
herkesin sepete ihtiyacı olur.
Bizim köyün
bilinen sepetçilerinden biri de babamdır. Ben, 10-15 yaşlarımda babamın peşine,
gittiği her bir işe giderdim. Babam da beraber olduğumuzda yaptığı her işi bir
öğretmen edası ile bana öğretirdi. Oğul derdi; bir gün lazım olursa, kendi
işini kendin yaparsın. Lazım olmazsa zarar etmiş olmazsın.
Babamın
peşine gittiğim zamanlardan aklımda kalanlar vardı. Ancak bilgilerimi tazelemek
için babamla bu araç gereçler ve sepet örmeciliği üzerine koyu bir sohbet yaptık.
Yani demem o ki, bu ve benzeri konularda yazıyı yazan ben olsam da, yazdıran temel kaynak babam Dursunali
Vayiç’tir.
Babam köyümüzün civarındaki yabanı
fındık ağaç yerlerini bilirdi. Birlikte kestiğimiz fındık çubuklarını sırtlar getirip
kapıda çeşmenin altına bırakırdı. Musluğu da hafifçe açık bırakırdı. Yağmur
yağdığında da çubuklar kurumasın diye ıslanırdı. Kuruyunca işlenirken kırılır
bir işe yaramazdı.
Babam diğer
işler bitip de sepet örme zamanı gelince, hava soğuk değilse kapıda, soğuksa
evin içinde ateşin yandığı ve uyumak dışında günlük hayatın döndüğü solonda
uygun bir yer seçer ve işe koyulurdu. Sepet örme işinde dizlere çok iş düşüyor,
bu yüzden kalınca eski bir kumaş veya branda türü bir şeyle dizlerini örterdi.
Önceden hazırlanmış ve o gün için kullanacağı kadar yanına istiflemiş olduğu fındık
çubuklarından birini özenle seçer ve dizinin üzerine alır, iyice bilenmiş bıçak ile fındık çubuğunun baş kısmının dört parmak kadar
iç kesiminde bir çentik açardı. Sonra çentik
açılan yer dizinin tam ortasına gelecek şekilde fındık çubuğunu her iki
taraftan tutarak kendine doğru çekerek bükerdi. Bu esnada çentik açılan zayıf
noktadan fındık çubuğunun üst katmanı ayrılır, o ayrığı devam ettirerek çubuğun
sonuna kadar götürürdü. Bu yöntemle bir fındık çubuğundan dört bilemedin beş
adet sepet örmeye uygun esneklikte şerit çıkarılırdı. Elde edilen şerit
halindeki bu malzeme henüz ham haldedir, daha terbiye edilmesi gerekir.
Hemşince “tskum”
dediğimiz bu malzemenin Türkçesi var mıdır? Varsa da nedir ben bilmiyorum. Fındık
çubuğundan tskum çıkarma işi, fındık çubuklarının çokluğuna göre birkaç gün
sürebilir. Tskum çıkarma işi bittikten
sonra, bu tskumlar diz üstünde tek tek elden geçirilerek bıçakla düzensiz
yerleri ve kabuğu soyularak sepet işlemeye uygun duruma getirilir.
Sepet örme işi, çıraklıkla
öğrenilen, kendine göre incelikleri olan, beceri ve ustalık gerektiren bir
iştir. Detaya girmeden genel hatlarıyla izah edersek; Sepet, istenilen
büyüklüğe göre kafi sayıda (genellikle büyük sepet için 18-20, digina için
10-12 adet) boylamasına tskumların arasından bir içten bir dıştan olacak
şekilde enlemesine tskum geçirilmesi ve bunların Hemşince’de maxol dediğimiz
basit bir aparatla sıkıştırılması şeklinde örülür. Usulüne uygun iki adet ayak
takılır ve taşımak için ipler bağlanır.
Örmeye sepetin geniş ve çember
şeklinde olan ağız kısmından başlanır. Sepet adeta bir huniyi andıran
silindirik biçim alacak şekilde örülür. Bu silindirik yapının dar olan tarafı
sepetin dibidir ve bu dip kısıma sanki arka ve ön her iki taraftan da
bastırılmış gibi yassı bir şekil verilir. Bu dar dip tarafın yassı iki köşesine
uçları örgünün içine girecek şekilde yine fındık dallarından yapılmış ayaklar
yerleştirilir. Sepetin ağız kısmına daha önceden hazırlanarak su altında
bekletilen uygun kalınlık ve esneklikte fındık çubuğu çember haline getirilerek
yerleştirilir ve bu iş için sepet örmeye başlanırken uçları uygun şekilde bükülerek
bırakılmış olan dikey ve yatay tskumlarla örülerek sepet ağzı kullanıma uygun
sağlamlıkta örülüp tamamlanır.
Örme işlemi bittikten sonra
taşıma iplerinin takılması için sepetin ön iç kısmına ve ağız kısmının yaklaşık
bir karış altından yarım parmak kalınlığında 30-40 santimetre uzunluğunda bir
fındık çubuğu yatay olarak tskumlarla işlenerek sepete monte edilir. Bu çubuğun
her iki tarafına sepetin dış kısmından örgü aralarından geçirilerek birer ip
bağlanır, iplerin uzunluğu sırta almaya uygun şekilde ayarlanarak alt uçları da
sepetin alt ayaklarına ayrı ayrı bağlanır. Artık sepetimiz tamamlanmış
demektir.
Sepete estetik bir görünüm
vermek için tskumlar hazırlanırken bazı tskumların kabuğu soyulmaz bu kabuklu
tskumlar ustanın estetik zevk ve maharetine göre örgünün belirli yerlerinde
kullanılarak sepete estetik bir görünüm de kazandırılmış olur.
-Küçük Sepet (Digina): Hemşincede digina dediğimiz sepet; hacim
ve ağırlıkça daha az miktarda yük taşımaya yarayan ve daha çok bağ bahçe
işlerinde kullanılan, galata göre nispeten küçük sepetlerdir. Yukarıda
anlatılan yöntemle daha küçük boyutlu olacak şekilde örülür.
-Gübre Sepeti (Ağpi galat): Adı üzerinde gübre
taşıma amaçlı sepettir. Büyüklük olarak galat ile digina arası hacimdedir.
Hayvan gübresinin ağırlık ve lapamsı özelliği nedeniyle bu sepetlerin nispeten
küçük ve daha dayanıklı olması gereklidir. Bu nedenle bu sepetler diğer
sepetlere göre daha kalın tskumlarla örülür. Bu sepetlerin başka bir özelliği
de gübrenin sızmaması için sepetin sırta gelecek kısmının veya iç kesiminin
tamamının naylon veya branda ile kaplanmasıdır.
-Kuru Yaprak Sepeti (Çaçi galat): Bu sepetle kışın
hayvanların altına sermek için sonbaharda ormanda toplanan kuru yapraklar
taşınır. Çaçi galat için daha çok esnekliği düşük olan artık tskumlar ve tskum
çıkarılmayan fındık çubukları kullanılır. Örülmesi daha kabaca ve kolaydır.
Boylamasına ve enlemesine kullanılan çubuk ve tskumlar 2-3 parmak girecek
aralıklarla bi nevi ağ gibi örülür. Genişlik ve yükseklik olarak diğer
sepetlerin hepsinden büyük ve silindirimsidir. Büyük olduğu için ağırlığı da biraz
fazladır. Ancak taşınacak malzeme kuru yaprak(çaç) olduğu için sepetin ağırlığı sorun teşkil
etmez.
-El Sepeti (Xentskel): Günümüzde sadece köylerde ve
bağda bahçede değil kentlerde iç mekanlarda da farklı amaçlarla kullanılan,
çeşitli büyüklük ve biçimdeki bu sepetler diginadan da küçük olur, işlev ve yöresine
göre tskum veya çeşitli bitki liflerinden örülür. Bu sepetlerin bizim
bölgemizde ev ve iç mekanlarda kullanılanları ayaksız, köşeleri oval ve küp şeklinde
olurlar. Dışarıda bahçe işlerinde kullanılanları ise çoğunlukla 10-12 adet tskumla
örülür ve üç ayaklı olur. Bu sepetler hunimsi biçimdedir ve bir yere dayamadan
durabilmesi için üç ayaklı yapılır. Meyve toplama işinde kullanılanları ise tek
ayaklı yapılır ki iple ağaçtan aşağıya sarkıtmak mümkün olsun. Bu sepetlerin
ağız kısmına elle taşıma amacıyla yine fındık çubuğundan yarım ay şeklinde bir
sap takılır.
-Hasır Sepet (Tsvid): Tsvid bi nevi hasır
çantadır. Yöresine göre değişik bitki liflerinden örülen Tsvid, yöremizde kestane
ağacının kabuğundan çekme yöntemi ile elde edilen şeritlerle örülür. Kestane
ağacından elde edilen bu liflere Hemşince “şeb” diyoruz.
Genel
olarak 40X25cm ebatlarında tercih edilmekle birlikte muhtelif boylarda
yapılabilir. Kestane kabuğundan 3-5 santimetre genişlik ve uygun uzunlukta
yeterli sayıda şerit çekilerek, kenarları ve dış kısmı bıçakla soyularak örmeye
uygun hale getirilir.
Örme
aşamasında, önce örülecek tsvid’in boyutlarına uygun şebler hazırlanır, örneğin
yirmi santimetre genişlik için kırk, kırk santimetre uzunluk için de seksen
santimetre şeb’ler kullanılmalıdır. Sonra uygun bir iskemleye oturularak iki
diz birleştirilir. Yüzeyin düz olması için diz üzerine bez türü uygun bir şey örtülür. Genişlik için hazırlanan şeblerden üç adedi
diz üzerinde enlemesine sağdan sola uzatılarak sıralanır ve kalça altında her
biri birbirine bağlanır. Uzunluk için ayarlanan şeblerden üç adedi de, enlemesine
uzatılıp bağlanan üç adet şebin orta kısmından bir alttan bir üstten
geçirilerek işlenir. Sonra, ele alınan başka bir şeb’i orta yerde örülmüş olan
yerin bir yerine monte ederek, örülen yerin çevresinde daire biçiminde
dolanarak bitime kadar bu şekilde şeb’ler birbirine ek yapılarak örülür. En son
üst, yanı ağız kısmında arta kalan fazlalıklar uygun şekilde bükülerek
körleştirilir, böylece tsvide bir çeşit desen verilmiş olur. Yine ağız kısmının
sağ ve sol uçlarındaki fazlalıklar kendi ekseni etrafında çevrilerek geriye
doğru iyice monte edilerek tsvide sap takılacak şekilde yuvarlak iki halka
oluşturulur. Oluşturulan bu halkalara şeb bağlanarak tsvide sap yapılır.
-Kol sepeti. (Çapug): Kadınların genellikle
yün işi örgülerini koymak için kullandıkları kola geçirilebilir özellikte, içine
en fazla 2-3 yumak sığacak büyüklükte sepetçik. Çapug eskiden özellikle yün
çorap ören her kadının olmazsa olmazı idi. Özellikle yaylalarda bir kadın
çapugu koluna geçirip evinden dışarı çıkmışsa işlerini bitirmiş sıra sohbete
gelmiş demektir. Bizim gençliğimizde genç kızlar pek tercih etmezdi ama daha
önceden onlar da kullanıyor olacaklar ki şöyle de bir mani vardır;
Çapuge tevet tska
Madmaned mona
Tevet cagates ti
Hokis al hona
Üzülerek
belirtmeliyim ki, ben bu güne kadar bu kol sepetlerinin bizimkiler tarafından
örüldüğünü sanıyordum. Ancak babamla yaptığım koyu sohbette, böyle olmadığını;
kol sepetlerinin de çam ağacından elde edilen tskum dediğimiz şeritlerle
örüldüğünü ve bu işin erbaplarının bizim yaylanın (Bilbilan Fatmeçayır) alt
kısmında Barxedag dediğimiz yaylaya çıkan Çxalur dediğimiz dağlı Lazlar olduğunu
öğrendim. Çapugları rengarenk boyayan bu uzak komşularımızın biz çocuklar için
tahta araba yaptıklarını da hatırlıyorum. Şimdi yaylalarda kadınların
kollarında ne çapug kaldı, ne tahta araba, ne de o komşularımız...
-Oturak&Sandalye (Ator): Genellikle
yaklaşık 30X30X40 cm ebatlarında dört ayaklı ve üzeri hasırla örülü iskemle.
Eskiden köylerimizde yaslanabilir özelliği olmayan düz oturaklar vardı. Ben
ilkokula giderken babam, iki adet yaslanılabilen sandalye yapmıştı, okulda
ihtiyaç duyulduğu için ben bir tanesini okula götürmüştüm, bayağı bir havam
olmuştu.
Ator için
önce, Kızılağaç (betsxi) dışındaki kestane, Komar, Karayemiş, İstiric ağacı
gibi sağlam ağaç çeşitlerinden ortalama kırk santimetre uzunluğunda, dört köşe
ve her köşesi üç / dört santimetre genişliğinde dört adet ayak (dodik)
hazırlanır. Bu ayaklar her biri iki yüzeyinden, diğer ayaklarla denk gelecek
şekilde üç yerden matkap (galigun) ile delinir. Deliklerden ikisi yere yakın,
biri oturulacak üst kısmın hemen altından açılır. Uçları bu deliklere sıkıca
girecek şekilde on iki adet 1-2 santimetre çapında oturağın genişliği uzunluğunda
köprü yapılır. Bu köprülerle ayaklar bir birine bağlanarak iskelet oluşturulur.
Bizim
yöremizde oturağın oturma yeri genellikle iki çeşit malzemeden örülür.
Bunlardan biri bizim siyoğ dediğimiz sarmaşıktan elde edilen lifler, ikincisi
ise de mısır koçanının kabuğundan (çaç) elde edilen malzeme ile örülür.
Sarmaşığın
yaprakları temizlenir. Sarmaşık gövdesi (vaz) kalın ise, gövdesi ip gibi boydan
boya ikiye ayrılır. Kalın değilse, ikiye ayırmadan hafifçe bıçakla sıyırarak
örülecek duruma getirilir. İkiye ayrılan da terbiye edilerek işlenecek duruma
getirilir.
Oturak
kısmının örülmesine, oturağın üst kısmındaki köprülerden birine sarmaşığın ucu
bağlanarak başlanır. Sarmaşık karşısındaki köprünün üstünden altına
döndürülerek, alttan tekrar beri tarafa
getirilir ve bu işlem sandalyenin diğer köşesine kadar gerdirilerek devam
ettirilir. Sıra diğer yönlü örmeye
gelince, önceden gerilen sarmaşıkların zıt tarafından yeni bir başlangıç
yaparak örülmeye başlanır. Burada sandalyeye desen vermek amacıyla önceden
gerdiğimiz sarmaşığın belirli sayıda altından sonra üstünden tekrar altından
vs. sarmaşığı geçirmek suretiyle o tarafın da sonuna kadar gidilerek örme işlemi
tamamlanır.
Bu
örmelerin de çeşitli incelikleri vardır. Örneğin sarmaşığa ek yapmak
gerektiğinde, ek yerleri oturağın alt
tarafına denk getirilir ki rahat oturulsun.
Bu tarz oturaklar ıslandıktan sonra kurutulursa sağlam olur, ama sürekli
ıslak bırakılırlarsa çabuk yıpranır.
Mısır
kabuğu ile oturak örmek için, önce kabukların hasarsız ve uzun olanları tercih
edilir. Bu kabuklar rüzgârda çok kurutulursa kırılır dağılır işlev görmez.
Kabukların rengi yeşilden sarıya dönmeye başladığı zaman örülmeye en uygun
zamandır. Örgüde kullanılacak mısır kabukları su dolu bir kaba konarak
gevşetilir ve işlemeye hazır hale getirilir. Mısır kabuklarının 3-4 adedi saç
örgüsü örülerek şerit haline getirilir. Örme işlemine tıpkı sarmaşık örerkenki
gibi oturağın üst kısmındaki köprüye örgünün ucu bağlanarak başlanır ve yine
yukarıdaki örme sırası ile örme işlemi tamamlanır. Bu örme biçiminde bir yandan
mısır yaprakları bir birine ulanarak şerit haline getirilirken bir yandan da
sandalyenin oturak kısmı birlikte örülmüş olur.
Bu
aletlerin yapımında tecrübesi olmayan bir kişi bu bilgilerle sepet, çapug,
tsvid, sandalye vs. örebilir mi bilemiyorum. Ancak biz babamla dağarcığımızdaki
bilgileri, eksik edebiyat bilgimizle dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık.
Edebiyat tahsilimiz olsa belki daha iyi anlatırdık ve okuyanlar da bu bilgileri
daha kolay pratiğe dökebilirdi.
Nasip olur
ise Gor’un gelecek sayısında da evde el emeğiyle yapılan veya örülen diğer alet
ve edevatı anlatırız.
Bundan
sonrası artık size kalmıştır, “emeklilik mesleğimi buldum” mu, yoksa “tak
sepeti koluna, haydi herkes yoluna” mı, yoksa “sirtundaki sepetun ben olayım
hamali” mi dersiniz bilemem.
Yusuf Vayiç
Gor Dergisi Sayı 5-6 Sonbhar 2016- Bahar 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder