Eskiden hayvancılık çok olduğu
için köylerde inek, koyun, keçi bakıyorlardı. Hayvanları beslemek için
yaylalara çıkıyorlardı. Her evde koyun yoksa bile inek, keçi bir şey olurdu.
Hayvan olunca da süt olurdu tabi. Sütten yapılan yemekler bol olurdu. En çok
yoğurt olurdu. Yoğurt yemeden geçen günümüz olmazdı neredeyse. Sütten yapılan
yemeklerin bazılarıysa özel yemeklerdi. Öyle her zaman yapılmazdı. Benim için
bu yemekler içinde Xavindzin özel bir yeri vardır. Xavindz nasıl yapılır bir
anlatayım da benim için neden özel olduğunu da sonra anlatırım.
Xavindz yapmak için önce kaymak
yapmak lazım. Malcı olmayanlar yani az hayvanı olanlar kaymağı günlerce az az
biriktirerek elde ederlerdi. Ama malcıların evinde çok hayvan olduğu için
genelde kaymak eksik olmazdı. Sütü kaymak yapmak için eskiler büyük bir kütüğü
ikiye yarıp, bir yüzünü oyarak ağaçtan dikdörtgen bir tekne elde ediyorlardı.
Bu teknenin altını tam ortasından delip, deliği bir tıpa ile kapatıyorlardı.
Sütü sağdıkları zaman hemen tekneye dolduruyorlar ve bir iki gün soğukta
bekletiyorlardı. Böylece sütün kaymağı ahşap teknenin yüzeyine çıkıyor, süt ise
altta kalıyordu. Teknenin altındaki tıpayı açıp sütü bir kazana akıtıyorlardı.
Böylece sütle kaymak ayrılmış oluyordu. İsterlerse o kaymağı yayıkta yayarak
yağ haline getiriyorlardı. Şimdi çoğu sütü de kaymağı da marketlerden alır oldu
gerçi. Neyse öyle ya da böyle kaymağı elde ettiğimize göre Xavindz yapabiliriz.
Kaymağı sobanın üzerine koyup
pişirmeye başlıyoruz. Kaymak pişerken bir yandan yavaş yavaş mısır unu
ekliyoruz. Mısır ununu ekledikçe bir güzel çevire çevire iyice yediriyoruz.
Sonunda muhallebiye benzer bir hal alıyor. Muhallebi kıvamını aldıktan sonra bir beş on
dakika daha sürekli karıştırarak kaynatıyoruz. Sürekli çevirmemizin iki sebebi
var: Hem tavaya yapışmayacak hem de yağı üste çıkacak. Gerçi şimdi teflon
tavalarda yapıldığı için yapışmıyor ama aynı tadı verir mi bilmem. Xavindz
ağır, yağlı bir yemek olduğu için yanında yoğurt yemek lazım. Yoğurtla çok
güzel gider yani. Hele bir de yaylalardaysanız, taze koyun yoğurdu yiyorsanız
daha ne istersiniz.
Şimdi gelelim Xavindzin neden
benim için özel bir yemek olduğu meselesine. Yıllar önce, çocukken işte,
yayladayız. Bizim bir iki ineğimiz var o zamanlar. Nüfus da kalabalık olduğu
için sağdığımızı direk süt olarak ve yoğurt olarak kullanıyoruz. Yani kaymağı
da Xavindzi de ayda yılda bir görüyoruz. Bizim yayla Bilbilan’da, Xan’da. Benim
bir amcamın kızı var onlar Fatmeçayir’da. Ama onların kalabalık malı var.
Malcılık yapıyorlar yıllardır. Bir gün annemler, yengemler falan ziyarete
gidecekler amcamın kızına, çıktılar yola ama bizi götürmüyorlar. Biz dediğim
ablamla ben. Ablam ama ikiz gibiyiz aramızda bir yaş var. Tabi biz gitmek
istiyoruz. Çünkü gidince kesin Xavindz yiyeceğiz, biliyoruz. Ağlamak, bağırmak,
koşmak, kıyamet… Ihh! Nuh diyor, peygamber demiyorlar, bizi götürmüyorlar
beraberlerinde. Bunlar düştüler yola biz düştük peşlerine, onlar kovalıyor biz
takip ediyoruz. Dönün diye kışkışlıyorlar biraz geri kaçıyoruz sonra yine
düşüyoruz peşlerine. Nihayetinde döndüremediler bizi. Ağlaya bağıra peşlerinden
peşlerinden Fatmeçayir’a kadar gittik. Gittik ama gittiğimize de değdi. Belki daha güzel sofralarım da oldu sonradan
ama orada yediğimiz o Xavindzin hala tadı damağımdadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder