20 Şubat 2018 Salı

Xavindz



Eskiden hayvancılık çok olduğu için köylerde inek, koyun, keçi bakıyorlardı. Hayvanları beslemek için yaylalara çıkıyorlardı. Her evde koyun yoksa bile inek, keçi bir şey olurdu. Hayvan olunca da süt olurdu tabi. Sütten yapılan yemekler bol olurdu. En çok yoğurt olurdu. Yoğurt yemeden geçen günümüz olmazdı neredeyse. Sütten yapılan yemeklerin bazılarıysa özel yemeklerdi. Öyle her zaman yapılmazdı. Benim için bu yemekler içinde Xavindzin özel bir yeri vardır. Xavindz nasıl yapılır bir anlatayım da benim için neden özel olduğunu da sonra anlatırım.

Xavindz yapmak için önce kaymak yapmak lazım. Malcı olmayanlar yani az hayvanı olanlar kaymağı günlerce az az biriktirerek elde ederlerdi. Ama malcıların evinde çok hayvan olduğu için genelde kaymak eksik olmazdı. Sütü kaymak yapmak için eskiler büyük bir kütüğü ikiye yarıp, bir yüzünü oyarak ağaçtan dikdörtgen bir tekne elde ediyorlardı. Bu teknenin altını tam ortasından delip, deliği bir tıpa ile kapatıyorlardı. Sütü sağdıkları zaman hemen tekneye dolduruyorlar ve bir iki gün soğukta bekletiyorlardı. Böylece sütün kaymağı ahşap teknenin yüzeyine çıkıyor, süt ise altta kalıyordu. Teknenin altındaki tıpayı açıp sütü bir kazana akıtıyorlardı. Böylece sütle kaymak ayrılmış oluyordu. İsterlerse o kaymağı yayıkta yayarak yağ haline getiriyorlardı. Şimdi çoğu sütü de kaymağı da marketlerden alır oldu gerçi. Neyse öyle ya da böyle kaymağı elde ettiğimize göre Xavindz yapabiliriz.

Kaymağı sobanın üzerine koyup pişirmeye başlıyoruz. Kaymak pişerken bir yandan yavaş yavaş mısır unu ekliyoruz. Mısır ununu ekledikçe bir güzel çevire çevire iyice yediriyoruz. Sonunda muhallebiye benzer bir hal alıyor.  Muhallebi kıvamını aldıktan sonra bir beş on dakika daha sürekli karıştırarak kaynatıyoruz. Sürekli çevirmemizin iki sebebi var: Hem tavaya yapışmayacak hem de yağı üste çıkacak. Gerçi şimdi teflon tavalarda yapıldığı için yapışmıyor ama aynı tadı verir mi bilmem. Xavindz ağır, yağlı bir yemek olduğu için yanında yoğurt yemek lazım. Yoğurtla çok güzel gider yani. Hele bir de yaylalardaysanız, taze koyun yoğurdu yiyorsanız daha ne istersiniz.

Şimdi gelelim Xavindzin neden benim için özel bir yemek olduğu meselesine. Yıllar önce, çocukken işte, yayladayız. Bizim bir iki ineğimiz var o zamanlar. Nüfus da kalabalık olduğu için sağdığımızı direk süt olarak ve yoğurt olarak kullanıyoruz. Yani kaymağı da Xavindzi de ayda yılda bir görüyoruz. Bizim yayla Bilbilan’da, Xan’da. Benim bir amcamın kızı var onlar Fatmeçayir’da. Ama onların kalabalık malı var. Malcılık yapıyorlar yıllardır. Bir gün annemler, yengemler falan ziyarete gidecekler amcamın kızına, çıktılar yola ama bizi götürmüyorlar. Biz dediğim ablamla ben. Ablam ama ikiz gibiyiz aramızda bir yaş var. Tabi biz gitmek istiyoruz. Çünkü gidince kesin Xavindz yiyeceğiz, biliyoruz. Ağlamak, bağırmak, koşmak, kıyamet… Ihh! Nuh diyor, peygamber demiyorlar, bizi götürmüyorlar beraberlerinde. Bunlar düştüler yola biz düştük peşlerine, onlar kovalıyor biz takip ediyoruz. Dönün diye kışkışlıyorlar biraz geri kaçıyoruz sonra yine düşüyoruz peşlerine. Nihayetinde döndüremediler bizi. Ağlaya bağıra peşlerinden peşlerinden Fatmeçayir’a kadar gittik. Gittik ama gittiğimize de değdi.  Belki daha güzel sofralarım da oldu sonradan ama orada yediğimiz o Xavindzin hala tadı damağımdadır.

Sevile Özkan
Gor Dergisi Sayı 3 Sonbahar 2015 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder