18 Şubat 2018 Pazar

ANADİLDE EĞİTİMİN NERESİNDEYİZ?



Dil, gerek birey, gerek toplumun kimliğinin biçimlenmesinde temel referans noktalarından biri, hatta belki en önemlisidir. Dil özellikle uluslaşma süreçlerinde önemli roller üstlenir. Ulus devlet inşa süreçlerinde zorunlu örgün eğitim ve standartlaşma ortak dilin yaratılmasının ve yaygınlaştırılmasının araçları olurlar. Bu durum ulusal dilin yerel ağızları ve ulus inşa sürecinin yaşandığı ülkede kullanılan diğer diller aleyhine sonuçlar yaratır. Bazı diller yok olurken, bazıları yok olma tehlikesi altında kalır. Bazı durumlarda ise anadil toplulukları çeşitli direniş yöntemleri geliştirerek varlığını sürdürür.

Son yıllarda dünyada anadillerin korunması yönündeki eğilimlerin yaygınlaştığı söylenebilir. Bunun yok oluşun ulaştığı geri dönülemez boyutlardan kaynaklandığını belirtmek gerekir. UNESCO 21 Şubat 2002 tarihinde yayınladığı Dünya Dilleri Atlası'nda dünyada konuşulan 6.000 civarındaki dilin yarısının yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekmişti. Bu tehlikeden sakınabilmek adına birçok ülke, farklı dillerde eğitim imkanları sunarken; yazısız dillerin de eğitim dili olarak yaşam bulmalarını sağlamaya çalışıyor.

Diller konusunda ülkemizde tekçi bir yaklaşımın egemen olduğunu belirtmek gerekir. Türkiye’de hem resmi dil hem eğitim dili olarak Türkçe kullanılmaktadır. Çoğu kişi bu durumun olağan ve olması gereken bir şey olduğunu düşünür. Hatta bütün ülkelerin bu politikaları yürüttüğünü savunanlara rastlamak bile maalesef mümkündür. Peki gerçekten dünyada da bu, olağan ve olması gereken bir durum mudur? Bunu söylemek oldukça zor görünüyor. Günümüzde BM üyesi 194 ülkeden 113'ünde birden çok resmi dil var. Çin Halk Cumhuriyeti'nde 51, Bolivya’da 37, Hindistan'da 36, Rusya'da 34, İtalya'da 11, Filipinler'de 17, Güney Afrika'da 11 dil resmi dil ya da bölgesel resmi dil bulunuyor. Türkiye ile sınırı bulunan Irak'ta 4, İran'da 8 dil anayasal olarak tanınıyor.

Dil Konusunda Farklı Uygulamalar

Anadili konusunda dünyada çeşitli uygulamalar bulunuyor. Farklı uygulamalara bir örnek; birden fazla resmi dili olan ve bu dillerden herhangi biri genel resmi dil olmayan İsviçre’dir. İsviçre 26 Kanton’dan oluşan federasyondur. Her kanton kendi resmi dilini belirlemektedir. Bunun sonucunda Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Romanşça resmi diller olmuştur.

Diğer bir uygulama ise genel bir resmi dili olup aynı zamanda bölgesel resmi dilleri olan ülkelerdir. İspanya ve Rusya bu ülkelere örnek gösterilebilir. İspanya’da Kastilyanca (İspanyolca), devletin resmi dilidir. Tüm İspanyol vatandaşları Kastilyanca bilme yükümlülüğüne tabi ve kullanma hakkına sahiptir.  Katalonya’da Katalanca, Bask ülkesinde ise Baskça vb. Kastilyanca ile birlikte resmi dil olarak kullanılır. Rusya’da ise 85 adet federal bölüm bulunmaktadır. Bunların 21’i cumhuriyettir. Kendi anayasası, parlamentosu ve başkanı bulunmaktadır. Her cumhuriyet için Rusça'nın yanı sıra bölgesel dil/diller de cumhuriyetin resmi dili/dilleri olarak kullanılabilmektedir. Örneğin Dağıstan'da Rusça dışında 13, Karaçay-Çerkesya'da 4, Kabardey-Balkarya'da 2 resmi dil vardır.

Tek resmi dili olup yerel ve bölgesel dillerin anayasal olarak tanındığı ve eğitim dili olarak kullanıldığı ülkelere ise İran örnek gösterilebilir. İran’ın resmi dili Farsça’dır. Azerice, Kürtçe, Ermenice, Arapça gibi diller de anayasal olarak tanınmıştır. Bu dillerde yaygın bir basım yayım ve eğitim yapılabilmektedir.

Bazı ülkelerde ise resmi dil olarak kabul edilen tek bir dil vardır. Bu dil aynı zamanda eğitim yapılan tek dildir. Türkiye bu örneklerden biridir. Son yıllarda açılan Kürtçe tv ve seçmeli ders olarak yeterli öğrencinin seçmesi durumunda devlet okullarında anadil öğretimi yapılabilmektedir. (Yeri gelmişken anadil öğretimi ile anadilde eğitim arasındaki farkı da açıklayalım: Anadil öğretimi Matematik, Resim, Coğrafya, İngilizce dersleri gibi anadilin bir ders olarak müfredat programına girmesi anlamına gelir. Anadilde eğitim ise bütün derslerin anadil ile öğretilmesi anlamına gelir.) Ancak yeterince öğretmen yetiştirilmediği, yetiştirilmiş olan öğretmenlerin ataması yapılmadığı için gerçek anlamda bir anadil öğretimi yapıldığı söylenemez. (2015 atamalarında, atama bekleyen 500 Kürtçe öğretmenine ayrılan kontenjan sadece 12) Ayrıca Türkiye’de Lozan ile belirlenen gayrimüslim azınlıklar dışındaki anadiller anayasal güvence altında değildir.

Bazı Ülkelerde Anadil Uygulamaları

Avrupa Birliği

AB’de azınlık dilleri için iki sözleşme bulunmaktadır. Bunlardan ilki 1992 tarihinde Strasbourg’da imzaya açılan “Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme” ve 1992 yılında ana dilde eğitim hakkını güvence altına alan “Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Sosyal Şartı.” Avrupa’da çoğu ülke sınırları içinde bulunan göçmen işçileri de azınlık statüsünde algıladığı için bu toplumların anadilde eğitimi de desteklenmektedir. Türkiye’nin her iki anlaşmanın da altında imzası yoktur.

Fransa

Anadilde eğitime ve farklı kimliklerin haklarına karşı çıkanlar Fransa’yı hep örnek göstermişlerdir. Ancak Fransa’daki duruma yakından bakınca uzun zamandır Türkiye’ye göre çok farklı bir konumda olduğunu görmekteyiz. Fransa’da 1951 yılından bu yana (Korsikaca için 1982) devlet okullarında anadilde eğitim Fransızca ile birlikte verilmektedir. Korsikaca, Galca, Breton ve Occitan dillerinde eğitim veren okullar bu dillerin konuşulduğu bölgelerde yerel yönetim tarafından kurulmaktadır. Fransız hükümeti bu okullarda verilen eğitimi tanısa da bu dört dilde öğrenim veren üniversitelerin sayısı sınırlıdır. Azınlık dillerini Fransızca eğitim veren okullarda ek ders olarak almak da mümkündür.

Güney Afrika

1993 anayasası, dile temel bir insan hakkı olarak bakmış ve çok dilliliği ulusal bir zenginlik kaynağı olarak ele almıştır. Anayasayla birlikte İngilizce ve Afrikaans dilinin yanı sıra dokuz farklı Afrika (yerel/kabile) dili, resmi dil olarak kabul edilmiştir. Irkçı eğitim sisteminin ortadan kalkmasıyla birlikte çokdilli, çokkültürlü öğrenciler üniversite ve diğer okullarda bir arada öğrenim görmeye başlamıştır. Güney Afrika'da eğitimin ilk beş yılı çocuğun kendi anadilinde yapılmakta, ardından da İngilizce, Fransızca ya da Portekizce ile devam edilmektedir.

İsveç

İsveç eğitim sistemi, evde konuşulan dili eğitimde de geçerli dil olarak kabul etmekte ve en az 5 kişilik grup oluştuğunda anadili öğretimi vermeyi belediyelere bir yükümlülük olarak şart koşmaktadır. Anadili öğretimine ihtiyaç olup olmadığını saptamak üzere okullar her eğitim yılının başında ihtiyaç yoklaması yapmak zorundadır. İsveç'te 32 dil grubuna yönelik olarak anadili öğretimi organize edilmektedir.


Norveç ve Finlandiya

İskandinav ülkeleri Norveç ve Finlandiya uzun yıllar ayrımcılığa uğrayan yerel Sami halkına anadilde eğitim garantisini 1979’da bir Sami köyünün yakınına kurulması planlanan hidroelektrik santraline yönelik protestolar sonrası Samilerin haklarının gündeme gelmesi sonrası tanıdı. 2 bin 500 yıldır İskandinavya topraklarında yaşayan Samiler 19. yüzyılın sonundan itibaren ekonomik olarak gelişen Norveç ve Finlandiya’dan baskı görmüşlerdi. Pasif direnişlerinin oluşturduğu kamuoyu sayesinde, Samiler 1980’lerde sivil haklarını kazanmaya başlamıştır. Bugün Norveçli Samilerin kendi parlamentoları, bayrakları ve eğitim kurumları vardır. Samiler kendi dillerinde eğitim alabildikleri gibi Norveç’te Sami dilinde eğitim yapan iki üniversite de var. Samiler Finlandiya ve İsveç’te de kendi dillerinde eğitim hakkına sahip olmaktadır.

Belçika

Federatif bir ülke olan Belçika'nın üç resmi dili vardır. Fransızca, Flamanca ve Almanca. Belçika'da dil grupları özerktir. Bu nedenle üç topluluk (Flamanya, Valonya ve Brüksel), özellikle eğitim ve kültür konularında kararlarını tümüyle kendileri almaktadır. Brüksel okullarında Fransızca konuşanlar için Flamanca, Flamanca konuşanlar içinse Fransızca öğrenmek zorunludur.

İsrail

Ülke nüfusunun yüzde 82'si Musevi olmasına ve İbranice konuşmasına karşın ülkede oturan Arap nüfusun konuştuğu Arapça'ya özel bir statü tanınmıştır. Resmi dil İbranice olsa da, Arapça'ya eğitim ve kültür alanları ile kamu alanlarında özel bir statü verilmiştir. Arap azınlık ilk ve orta öğretimde kendi anadillerinde eğitim alırken ikinci dil olarak da İbranice'yi öğrenmek zorundadır.

Kanada

Kanada'nın nüfusu 33 milyondur. Bunun 8 milyonu Fransız kökenlidir. İngilizce ve Fransızca, ülkenin resmi dilleridir. Quebec eyaletinde ağırlıklı olarak Fransızca konuşulmaktadır. Ülke çift dillidir. Resmi dilin yanı sıra isteyen kendi anadilinde öğretim veren okul açma ve hizmet isteme hakkına sahiptir. Bu hak anayasayla korunma altına alınmıştır. 20 civarında olan diğer azınlık dilleri korunma altındadır. Kanada hükümeti değil baskı uygulamak, bütün azınlık dilleri için okul, dernek açma, gazete yayımlama, hatta devlet imkanlarıyla televizyon yayını yapma imkanlarını sunmaktadır. Ülkede devlet kanalından haftada iki saatlik bir 'Türkçe yayın' hizmeti de sunulmaktadır.

Guatemala

Guatemala’da, yerel halk arasından ülkenin resmi dili İspanyolcayı konuşamayanlar, ilkokul üçüncü sınıfa kadar kendi dillerinde eğitim görebiliyorlar. Üçüncü sınıftan sonra ise eğitim tamamen İspanyolca.

Anadili Olarak Dünya’da Türkçe

Milliyetçiliğin önemli zaaflarından bir tanesi kendi doğası gereği evrensel bir bakıştan yoksun olmasıdır. Milliyetçi tutum kendi ulusu, halkı, etnik kimliği için istediği hakları ve özgürlükleri başkaları söz konusu olduğunda rahatlıkla göz ardı edilebilmekte, hatta baskılayabilmektedir. Mesela milliyetçi tarih anlatısına göre; Türkler tarihleri boyunca asla ‘esir yaşamayı kabul etmemiş’, ‘ya istiklal ya ölüm’ şiarıyla yaşamışlardır. Özgürlüğü ‘kutsayan(!)’ bu milliyetçi anlayış, Türkiye’de yaşayan halklar özgürlük taleplerini yükselttiklerinde, bu taleplere şiddetle karşı çıkmış, dahası bu talepleri yükseltenleri rahatlıkla bozgunculuk, bölücülük, teröristlikle suçlamıştır.
Anadilde eğitim ve anadili öğrenimi konusunda da aynı kural geçerlidir. Türkçe’nin Türkiye dışında kullanımı konusunda devlet, bütün imkanlarını kullanarak, Türklerin yaşadığı bölgelerde Türkçenin resmi statü kazanması, Türkçe eğitim verilmesi, Türkiye’den ilgili ülkelere öğretmenler gönderilmesi yönünde yoğun çaba harcamaktadır.

Türkiye’nin bu tutumunun son örneğini geçtiğimiz yaz Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB), Edirne Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle Yunanistan, Bulgaristan, Kosova, Moldova ve Makedonya'dan Edirne'ye gelen 84 öğretmene, "Soydaş Öğretmenlere Türkçe Atölyesi" kapsamında Türkçe eğitimi vermesi göstermektedir. Bütün bu çalışmaları Türkiye’de anadilde eğitime karşı çıkan çevreler büyük heyecanla karşılamaktadır. Bu çelişkiyi bir kere daha görebilmek için Türkiye dışında Türkçe’nin durumuna göz atmak yeterli olacaktır.

Rusya

Yakutistan, Başkırdistan, Kabardey Balkar, Karaçay, Tataristan vb. özerk bölgelerde bölge halkının konuştuğu Türkçe lehçeleri Rusça ile birlikte resmi dil statüsündedir. Bu dillerde eğitim yapılabilmektedir. Özerk bölgelerin kendi parlamentoları, başkanları, anayasaları vardır.

Almanya

Almanya'da bazı eyaletlerde ilkokuldan başlayarak haftada 3 ila 5 saat zorunlu anadili dersleri veriliyor. "Ulusal Uyum Planı" adı altında çift dilli eğitimin gerekliliği yaklaşımı kabul ediliyor. Bu amaçla ortaokulun ilk yılından itibaren uygulanacak olan "karşılaştırmalı dil eğitimi" modelleri geliştirilmiştir. Bu modele göre haftada iki saat Türk ve Alman öğretmenlerin bir arada girebilecekleri dersler düzenleniyor ve her iki dilin de karşılaştırmalı öğretimi uygulanıyor.

Çin

Çin’de Mao Zedong liderliğinde gerçekleştirilen devrimin ardından 1951 tarihli “Etnik Eğitime İlişkin İlk Ulusal Konferans Raporu”nun Devlet Konseyi’nde onaylanmasıyla beraber, Moğol, Kore, Uygur, Kazak ve Tibet gibi hâlihazırda yazılı bir dile sahip etnik grupların ilk ve orta dereceli okullarda kendi dillerinde eğitim görmeleri sağlanmıştır. Henüz yazılı bir dile sahip olmayanların ise, bir yandan kendi yazılı dillerini yaratmaları ve geliştirmeleri, diğer yandan da Han dilini (Çince) veya alışkın oldukları bir yerel dili eğitim amaçlı kullanmaları öngörülmüştür. Çin Halk Cumhuriyeti’ni oluşturan 55 farklı etnik gruptan 10’u bu politika ile yazılı bir dile kavuşmuş ve ayrıca Çince öğrenmiş, 40’a yakını kendi diline ek olarak Çinceyi kullanabilir hale gelmiş, kalan gruplardan bazıları ise tamamen Çinceyi benimseme yoluna gitmiştir. Aynı yıl, etnik azınlık dillerinin ve edebiyatının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapacak eleman yetiştirmek gayesiyle, bugün Milliyetler Merkez Üniversitesi adını alan Milliyetler Merkez Enstitüsü kurulmuştur. Azınlık dillerine yönelik bu olumlu yaklaşım, 1952 tarihli anayasanın “tüm milliyetlerin kendi sözlü ve yazılı dilini kullanma özgürlüğü”nü güvence altına almasıyla resmiyet kazanmış, sözlü dile sahip olan halkların dillerini yazılı hale getirmesi, yazılı dile sahip olanların ise dillerini geliştirmesi için devlet desteği sağlanmıştır.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi 1955 yılında Çin Halk Cumhuriyeti tarafından kurulmuştur. Uygurca bölgedeki tüm etnik gruplar için ortak dil niteliği arz etmekte iken, Putonghua (Çince) ve Kazakça ikinci derecede ama önemli oranda yaygınlık göstermektedir. Bununla beraber, Uygur topluluğunun yüzde 1’inden daha azının Putonghua dilinde yetkinlik kazandığı tespit edilmiştir. Söz konusu kültürel çeşitlilik, anadilinde eğitim esasına dayalı ayrı okullaşma sisteminin oluşmasına ve böylece Putonghua, Uygurca, Kazakça, Mongolca, Xibo ve Kırgızca olmak üzere altı anadilinde ilk ve ortaokul eğitimi yapılmasına imkân tanımıştır.

Kosova

Yugoslavya dönemindeki 1974 Anayasasında Türk azınlığına dilini kullanması için haklar tanınmıştı. Bu anayasa Madde 1’de Türkleri kurucu unsur olarak göstermektedir. Madde 221’de Kosova’da Arnavutça, Sırpça ve Türkçenin eşit olduğu belirtilmiştir. Türklerin çoğunlukta oldukları yerlerde Türkçe resmi dil olarak kabul edilmiştir. Günümüzde de Arnavutça, Sırpça ve İngilizce ile beraber Türkçe Kosova’nın dördüncü resmi dili konumundadır. Türklerin Kosova’daki nüfusu ise 20 bin civarındadır.

Ayrıca, eğitimdeki kadro sorunun giderebilmek gayesiyle 1992 yılından itibaren her yıl Türkiye bölgedeki öğrencilere burs temin etmekte, bölgeye öğretmenler göndermekte ve bölgedeki öğrencilere kitap olanağı sağlamaktadır. 

Makedonya

Türkiye ve Makedonya arasında eğitim uygulama programı imzalanmıştır ve antlaşmadan sonra Türk öğretmenler bölgeye gönderilmektedir. 1991 Anayasasının öngördüğü şekilde Türklerin çoğunlukta yaşadıkları yerlerde Türkçe resmi dil olarak kullanılmaktadır. Makedonya’da 100 bine yakın Türk yaşamaktadır.   

Moldova

Moldova’ya bağlı özerk bir cumhuriyet olan Gagavuz Cumhuriyeti’nin 250 bin kişilik nüfusunun büyük bölümünü Ortodoks Hıristiyan inancınca mensup olan Gagavuz Türkleri oluşturuyor. Bölgede Gagavuz Türkçesi, Rumence ve Rusça resmi dil statüsündedir. Türkiye’nin desteğiyle birçok okul kurulan bölgede anaokulundan üniversiteye kadar Türkçe eğitim verilmektedir.

Bulgaristan

İkinci dünya savaşından sonra kurulan sosyalist rejim döneminde Türkçe eğitime yönelik önemli çalışmalar yapılmış, Azerbaycan modelli eğitim öngörüldüğünden Azerbaycan’dan hocalar getirilmiştir. Türk pedagoji okulları açılmıştır. 1970-1989 yılları arasında Türkçe isimlerin değiştirildiği baskıcı bir dönem yaşansa da 1991 anayasası azınlıklara kendi dillerinde eğitim olanakları sağlamıştır. Bugün Bulgaristan’da yaşayan bir milyona yakın Türk ilkokuldan üniversiteye kadar Türkçe eğitim görebilmektedir.

Irak

Arapça ile birlikte Kürtçenin de resmi dil olduğu Irak’ta Türkmence bölgesel dil statüsüne sahiptir. 1993 yılından bu yana Türkmenlerin anadilde eğitim yapabildikleri okulları mevcuttur. Bu okullar önceleri Kürdistan bölgesinde kurulmuş olmakla birlikte günümüzde Türkmenlerin yaşadığı bütün şehirlere yayılmıştır.

Ne İstiyoruz?

Dünya’daki uygulamalara baktığımızda anadilde eğitim; kamu okullarında, özel okullarda kamu desteğiyle veya sadece özel okullarda verilebilmektedir. Peki anadilde eğitim Türkiye’de nasıl verilebilir? Türkiye’de risk altında bulunan dillerin kamu desteği olmadan varlıklarını sürdürebilmeleri mümkün görünmemektedir. Türkiye’deki bütün dillerin aynı durumda olmadığını da belirtmek gerekir. Yazılı bir edebiyatı ve eğitim geleneği olan diller olduğu gibi henüz yazılı dil haline gelememiş veya yeni yazılı dil haline gelmiş diller mevcuttur. Bu nedenle anadilleri koruyacak uygulamaların bu farklılıkları gözeten bir çeşitliliğe sahip olması gerekir.

Bu diller arasında Hemşince için neler yapılabilir? Öncelikle Hemşinlilerin yaşadığı bölgelerdeki üniversiteler Çoruh, R.T.E, Düzce üniversiteleri ve/veya İstanbul’daki üniversitelerde Hemşin dili ve kültürü bölümleri açılmalı buradan mezun olacak öğrencilere öğretmenlik formasyonu verilmelidir. Bununla paralel bir şekilde Hemşin dilinin öğretimi için kullanılacak ders materyali hazırlanmalıdır. Bu ilk adımların ardında uzun vadede anaokulundan üniversiteye kadar Hemşince eğitim yapılmasını mümkün kılacak insan kaynağının ve materyalin hazırlanması için vakit kaybedilmeden çalışmalara başlanmalıdır. Bütün bu çalışmaların yasal ve anayasal güvenceye alınması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gereği ise ortadadır.

Aslında istediğimiz bir bakıma şudur: Türkiye Cumhuriyeti’nin yurtdışı Türk topluluklarının sahip olması için çaba gösterdiği, desteklediği, sahip olduklarında bunu övünç kaynağı yaptığı temel insan haklarını kendi yurttaşı olan halklara da sağlaması ve onların özgürlüklerini de övünç kaynağı yapabilmesidir.

Mahir Özkan
Gor Dergisi Sayı 3 Sonbahar 2015





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder