Dil, gerek birey, gerek toplumun kimliğinin biçimlenmesinde temel
referans noktalarından biri, hatta belki en önemlisidir. Dil özellikle
uluslaşma süreçlerinde önemli roller üstlenir. Ulus devlet inşa süreçlerinde
zorunlu örgün eğitim ve standartlaşma ortak dilin yaratılmasının ve
yaygınlaştırılmasının araçları olurlar. Bu durum ulusal dilin yerel ağızları ve
ulus inşa sürecinin yaşandığı ülkede kullanılan diğer diller aleyhine sonuçlar
yaratır. Bazı diller yok olurken, bazıları yok olma tehlikesi altında kalır.
Bazı durumlarda ise anadil toplulukları çeşitli direniş yöntemleri geliştirerek
varlığını sürdürür.
Son yıllarda dünyada anadillerin
korunması yönündeki eğilimlerin yaygınlaştığı söylenebilir. Bunun yok oluşun
ulaştığı geri dönülemez boyutlardan kaynaklandığını belirtmek gerekir. UNESCO
21 Şubat 2002 tarihinde yayınladığı Dünya Dilleri Atlası'nda dünyada konuşulan
6.000 civarındaki dilin yarısının yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğuna
dikkat çekmişti. Bu tehlikeden sakınabilmek adına birçok ülke, farklı dillerde
eğitim imkanları sunarken; yazısız dillerin de eğitim dili olarak yaşam bulmalarını
sağlamaya çalışıyor.
Diller konusunda ülkemizde tekçi
bir yaklaşımın egemen olduğunu belirtmek gerekir. Türkiye’de hem resmi dil hem
eğitim dili olarak Türkçe kullanılmaktadır. Çoğu kişi bu durumun olağan ve
olması gereken bir şey olduğunu düşünür. Hatta bütün ülkelerin bu politikaları
yürüttüğünü savunanlara rastlamak bile maalesef mümkündür. Peki gerçekten
dünyada da bu, olağan ve olması gereken bir durum mudur? Bunu söylemek oldukça
zor görünüyor. Günümüzde BM üyesi 194 ülkeden 113'ünde birden çok resmi dil
var. Çin Halk Cumhuriyeti'nde 51, Bolivya’da 37, Hindistan'da 36, Rusya'da 34,
İtalya'da 11, Filipinler'de 17, Güney Afrika'da 11 dil resmi dil ya da bölgesel
resmi dil bulunuyor. Türkiye ile sınırı bulunan Irak'ta 4, İran'da 8 dil
anayasal olarak tanınıyor.
Dil Konusunda Farklı
Uygulamalar
Anadili konusunda dünyada çeşitli
uygulamalar bulunuyor. Farklı uygulamalara bir örnek; birden fazla resmi dili olan
ve bu dillerden herhangi biri genel resmi dil olmayan İsviçre’dir. İsviçre 26
Kanton’dan oluşan federasyondur. Her kanton kendi resmi dilini belirlemektedir.
Bunun sonucunda Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Romanşça resmi diller
olmuştur.
Diğer bir uygulama ise
genel bir resmi dili olup aynı zamanda bölgesel resmi dilleri olan ülkelerdir. İspanya
ve Rusya bu ülkelere örnek gösterilebilir. İspanya’da Kastilyanca (İspanyolca),
devletin resmi dilidir. Tüm İspanyol vatandaşları Kastilyanca bilme
yükümlülüğüne tabi ve kullanma hakkına sahiptir. Katalonya’da Katalanca, Bask ülkesinde ise
Baskça vb. Kastilyanca ile birlikte resmi dil olarak kullanılır. Rusya’da ise 85
adet federal bölüm bulunmaktadır. Bunların 21’i cumhuriyettir. Kendi anayasası,
parlamentosu ve başkanı bulunmaktadır. Her cumhuriyet için Rusça'nın yanı sıra
bölgesel dil/diller de cumhuriyetin resmi dili/dilleri olarak
kullanılabilmektedir. Örneğin Dağıstan'da Rusça dışında 13, Karaçay-Çerkesya'da
4, Kabardey-Balkarya'da 2 resmi dil vardır.
Tek resmi dili olup
yerel ve bölgesel dillerin anayasal olarak tanındığı ve eğitim dili olarak kullanıldığı
ülkelere ise İran örnek gösterilebilir. İran’ın resmi dili Farsça’dır. Azerice,
Kürtçe, Ermenice, Arapça gibi diller de anayasal olarak tanınmıştır. Bu
dillerde yaygın bir basım yayım ve eğitim yapılabilmektedir.
Bazı ülkelerde ise
resmi dil olarak kabul edilen tek bir dil vardır. Bu dil aynı zamanda eğitim
yapılan tek dildir. Türkiye bu örneklerden biridir. Son yıllarda açılan Kürtçe
tv ve seçmeli ders olarak yeterli öğrencinin seçmesi durumunda devlet okullarında
anadil öğretimi yapılabilmektedir. (Yeri gelmişken anadil öğretimi ile anadilde
eğitim arasındaki farkı da açıklayalım: Anadil öğretimi Matematik, Resim, Coğrafya,
İngilizce dersleri gibi anadilin bir ders olarak müfredat programına girmesi
anlamına gelir. Anadilde eğitim ise bütün derslerin anadil ile öğretilmesi
anlamına gelir.) Ancak yeterince öğretmen yetiştirilmediği, yetiştirilmiş olan
öğretmenlerin ataması yapılmadığı için gerçek anlamda bir anadil öğretimi
yapıldığı söylenemez. (2015 atamalarında, atama bekleyen 500 Kürtçe öğretmenine
ayrılan kontenjan sadece 12) Ayrıca Türkiye’de Lozan ile belirlenen gayrimüslim
azınlıklar dışındaki anadiller anayasal güvence altında değildir.
Bazı Ülkelerde Anadil Uygulamaları
Avrupa Birliği
AB’de azınlık dilleri
için iki sözleşme bulunmaktadır. Bunlardan ilki 1992 tarihinde Strasbourg’da
imzaya açılan “Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme” ve
1992 yılında ana dilde eğitim hakkını güvence altına alan “Bölgesel ve Azınlık
Dilleri Avrupa Sosyal Şartı.” Avrupa’da çoğu ülke sınırları içinde bulunan
göçmen işçileri de azınlık statüsünde algıladığı için bu toplumların anadilde
eğitimi de desteklenmektedir. Türkiye’nin her iki anlaşmanın da altında imzası
yoktur.
Fransa
Anadilde eğitime ve
farklı kimliklerin haklarına karşı çıkanlar Fransa’yı hep örnek
göstermişlerdir. Ancak Fransa’daki duruma yakından bakınca uzun zamandır
Türkiye’ye göre çok farklı bir konumda olduğunu görmekteyiz. Fransa’da 1951
yılından bu yana (Korsikaca için 1982) devlet okullarında anadilde eğitim
Fransızca ile birlikte verilmektedir. Korsikaca, Galca, Breton ve Occitan
dillerinde eğitim veren okullar bu dillerin konuşulduğu bölgelerde yerel
yönetim tarafından kurulmaktadır. Fransız hükümeti bu okullarda verilen eğitimi
tanısa da bu dört dilde öğrenim veren üniversitelerin sayısı sınırlıdır.
Azınlık dillerini Fransızca eğitim veren okullarda ek ders olarak almak da
mümkündür.
Güney Afrika
1993 anayasası, dile
temel bir insan hakkı olarak bakmış ve çok dilliliği ulusal bir zenginlik
kaynağı olarak ele almıştır. Anayasayla birlikte İngilizce ve Afrikaans dilinin
yanı sıra dokuz farklı Afrika (yerel/kabile) dili, resmi dil olarak kabul
edilmiştir. Irkçı eğitim sisteminin ortadan kalkmasıyla birlikte çokdilli,
çokkültürlü öğrenciler üniversite ve diğer okullarda bir arada öğrenim görmeye
başlamıştır. Güney Afrika'da eğitimin ilk beş yılı çocuğun kendi anadilinde
yapılmakta, ardından da İngilizce, Fransızca ya da Portekizce ile devam
edilmektedir.
İsveç
İsveç eğitim sistemi, evde konuşulan dili
eğitimde de geçerli dil olarak kabul etmekte ve en az 5 kişilik grup
oluştuğunda anadili öğretimi vermeyi belediyelere bir yükümlülük olarak şart
koşmaktadır. Anadili öğretimine ihtiyaç olup olmadığını saptamak üzere okullar
her eğitim yılının başında ihtiyaç yoklaması yapmak zorundadır. İsveç'te 32 dil
grubuna yönelik olarak anadili öğretimi organize edilmektedir.
Norveç ve Finlandiya
İskandinav ülkeleri
Norveç ve Finlandiya uzun yıllar ayrımcılığa uğrayan yerel Sami halkına
anadilde eğitim garantisini 1979’da bir Sami köyünün yakınına kurulması planlanan
hidroelektrik santraline yönelik protestolar sonrası Samilerin haklarının
gündeme gelmesi sonrası tanıdı. 2 bin 500 yıldır İskandinavya topraklarında
yaşayan Samiler 19. yüzyılın sonundan itibaren ekonomik olarak gelişen Norveç
ve Finlandiya’dan baskı görmüşlerdi. Pasif direnişlerinin oluşturduğu kamuoyu
sayesinde, Samiler 1980’lerde sivil haklarını kazanmaya başlamıştır. Bugün
Norveçli Samilerin kendi parlamentoları, bayrakları ve eğitim kurumları vardır.
Samiler kendi dillerinde eğitim alabildikleri gibi Norveç’te Sami dilinde
eğitim yapan iki üniversite de var. Samiler Finlandiya ve İsveç’te de kendi dillerinde
eğitim hakkına sahip olmaktadır.
Belçika
Federatif bir ülke
olan Belçika'nın üç resmi dili vardır. Fransızca, Flamanca ve Almanca.
Belçika'da dil grupları özerktir. Bu nedenle üç topluluk (Flamanya, Valonya ve
Brüksel), özellikle eğitim ve kültür konularında kararlarını tümüyle kendileri
almaktadır. Brüksel okullarında Fransızca konuşanlar için Flamanca, Flamanca
konuşanlar içinse Fransızca öğrenmek zorunludur.
İsrail
Ülke nüfusunun yüzde
82'si Musevi olmasına ve İbranice konuşmasına karşın ülkede oturan Arap nüfusun
konuştuğu Arapça'ya özel bir statü tanınmıştır. Resmi dil İbranice olsa da,
Arapça'ya eğitim ve kültür alanları ile kamu alanlarında özel bir statü
verilmiştir. Arap azınlık ilk ve orta öğretimde kendi anadillerinde eğitim
alırken ikinci dil olarak da İbranice'yi öğrenmek zorundadır.
Kanada
Kanada'nın nüfusu 33
milyondur. Bunun 8 milyonu Fransız kökenlidir. İngilizce ve Fransızca, ülkenin
resmi dilleridir. Quebec eyaletinde ağırlıklı olarak Fransızca konuşulmaktadır.
Ülke çift dillidir. Resmi dilin yanı sıra isteyen kendi anadilinde öğretim
veren okul açma ve hizmet isteme hakkına sahiptir. Bu hak anayasayla korunma
altına alınmıştır. 20 civarında olan diğer azınlık dilleri korunma altındadır.
Kanada hükümeti değil baskı uygulamak, bütün azınlık dilleri için okul, dernek
açma, gazete yayımlama, hatta devlet imkanlarıyla televizyon yayını yapma
imkanlarını sunmaktadır. Ülkede devlet kanalından haftada iki saatlik bir
'Türkçe yayın' hizmeti de sunulmaktadır.
Guatemala
Guatemala’da, yerel
halk arasından ülkenin resmi dili İspanyolcayı konuşamayanlar, ilkokul üçüncü
sınıfa kadar kendi dillerinde eğitim görebiliyorlar. Üçüncü sınıftan sonra ise
eğitim tamamen İspanyolca.
Anadili Olarak Dünya’da Türkçe
Milliyetçiliğin önemli
zaaflarından bir tanesi kendi doğası gereği evrensel bir bakıştan yoksun
olmasıdır. Milliyetçi tutum kendi ulusu, halkı, etnik kimliği için istediği
hakları ve özgürlükleri başkaları söz konusu olduğunda rahatlıkla göz ardı
edilebilmekte, hatta baskılayabilmektedir. Mesela milliyetçi tarih anlatısına
göre; Türkler tarihleri boyunca asla ‘esir yaşamayı kabul etmemiş’, ‘ya
istiklal ya ölüm’ şiarıyla yaşamışlardır. Özgürlüğü ‘kutsayan(!)’ bu milliyetçi
anlayış, Türkiye’de yaşayan halklar özgürlük taleplerini yükselttiklerinde, bu
taleplere şiddetle karşı çıkmış, dahası bu talepleri yükseltenleri rahatlıkla
bozgunculuk, bölücülük, teröristlikle suçlamıştır.
Anadilde eğitim ve
anadili öğrenimi konusunda da aynı kural geçerlidir. Türkçe’nin Türkiye dışında
kullanımı konusunda devlet, bütün imkanlarını kullanarak, Türklerin yaşadığı
bölgelerde Türkçenin resmi statü kazanması, Türkçe eğitim verilmesi,
Türkiye’den ilgili ülkelere öğretmenler gönderilmesi yönünde yoğun çaba
harcamaktadır.
Türkiye’nin bu
tutumunun son örneğini geçtiğimiz yaz Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı’nın (YTB), Edirne Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle Yunanistan,
Bulgaristan, Kosova, Moldova ve Makedonya'dan Edirne'ye gelen 84 öğretmene,
"Soydaş Öğretmenlere Türkçe Atölyesi" kapsamında Türkçe eğitimi
vermesi göstermektedir. Bütün bu çalışmaları Türkiye’de anadilde eğitime karşı
çıkan çevreler büyük heyecanla karşılamaktadır. Bu çelişkiyi bir kere daha görebilmek
için Türkiye dışında Türkçe’nin durumuna göz atmak yeterli olacaktır.
Rusya
Yakutistan,
Başkırdistan, Kabardey Balkar, Karaçay, Tataristan vb. özerk bölgelerde bölge
halkının konuştuğu Türkçe lehçeleri Rusça ile birlikte resmi dil statüsündedir.
Bu dillerde eğitim yapılabilmektedir. Özerk bölgelerin kendi parlamentoları,
başkanları, anayasaları vardır.
Almanya
Almanya'da bazı
eyaletlerde ilkokuldan başlayarak haftada 3 ila 5 saat zorunlu anadili dersleri
veriliyor. "Ulusal Uyum Planı" adı altında çift dilli eğitimin
gerekliliği yaklaşımı kabul ediliyor. Bu amaçla ortaokulun ilk yılından
itibaren uygulanacak olan "karşılaştırmalı dil eğitimi" modelleri
geliştirilmiştir. Bu modele göre haftada iki saat Türk ve Alman öğretmenlerin
bir arada girebilecekleri dersler düzenleniyor ve her iki dilin de karşılaştırmalı
öğretimi uygulanıyor.
Çin
Çin’de Mao Zedong liderliğinde
gerçekleştirilen devrimin ardından 1951 tarihli “Etnik Eğitime İlişkin İlk
Ulusal Konferans Raporu”nun Devlet Konseyi’nde onaylanmasıyla beraber, Moğol,
Kore, Uygur, Kazak ve Tibet gibi hâlihazırda yazılı bir dile sahip etnik
grupların ilk ve orta dereceli okullarda kendi dillerinde eğitim görmeleri
sağlanmıştır. Henüz yazılı bir dile sahip olmayanların ise, bir yandan kendi
yazılı dillerini yaratmaları ve geliştirmeleri, diğer yandan da Han dilini
(Çince) veya alışkın oldukları bir yerel dili eğitim amaçlı kullanmaları
öngörülmüştür. Çin Halk Cumhuriyeti’ni oluşturan 55 farklı etnik gruptan 10’u
bu politika ile yazılı bir dile kavuşmuş ve ayrıca Çince öğrenmiş, 40’a yakını
kendi diline ek olarak Çinceyi kullanabilir hale gelmiş, kalan gruplardan
bazıları ise tamamen Çinceyi benimseme yoluna gitmiştir. Aynı yıl, etnik
azınlık dillerinin ve edebiyatının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapacak
eleman yetiştirmek gayesiyle, bugün Milliyetler Merkez Üniversitesi adını alan
Milliyetler Merkez Enstitüsü kurulmuştur. Azınlık dillerine yönelik bu olumlu
yaklaşım, 1952 tarihli anayasanın “tüm milliyetlerin kendi sözlü ve yazılı
dilini kullanma özgürlüğü”nü güvence altına almasıyla resmiyet kazanmış, sözlü
dile sahip olan halkların dillerini yazılı hale getirmesi, yazılı dile sahip
olanların ise dillerini geliştirmesi için devlet desteği sağlanmıştır.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi 1955
yılında Çin Halk Cumhuriyeti tarafından kurulmuştur. Uygurca bölgedeki tüm
etnik gruplar için ortak dil niteliği arz etmekte iken, Putonghua (Çince) ve
Kazakça ikinci derecede ama önemli oranda yaygınlık göstermektedir. Bununla
beraber, Uygur topluluğunun yüzde 1’inden daha azının Putonghua dilinde
yetkinlik kazandığı tespit edilmiştir. Söz konusu kültürel çeşitlilik,
anadilinde eğitim esasına dayalı ayrı okullaşma sisteminin oluşmasına ve
böylece Putonghua, Uygurca, Kazakça, Mongolca, Xibo ve Kırgızca olmak üzere
altı anadilinde ilk ve ortaokul eğitimi yapılmasına imkân tanımıştır.
Kosova
Yugoslavya dönemindeki 1974
Anayasasında Türk azınlığına dilini kullanması için haklar tanınmıştı. Bu
anayasa Madde 1’de Türkleri kurucu unsur olarak göstermektedir. Madde 221’de
Kosova’da Arnavutça, Sırpça ve Türkçenin eşit olduğu belirtilmiştir. Türklerin
çoğunlukta oldukları yerlerde Türkçe resmi dil olarak kabul edilmiştir. Günümüzde
de Arnavutça, Sırpça ve İngilizce ile beraber Türkçe Kosova’nın dördüncü resmi
dili konumundadır. Türklerin Kosova’daki nüfusu ise 20 bin civarındadır.
Ayrıca, eğitimdeki kadro sorunun
giderebilmek gayesiyle 1992 yılından itibaren her yıl Türkiye bölgedeki öğrencilere
burs temin etmekte, bölgeye öğretmenler göndermekte ve bölgedeki öğrencilere
kitap olanağı sağlamaktadır.
Makedonya
Türkiye ve Makedonya arasında
eğitim uygulama programı imzalanmıştır ve antlaşmadan sonra Türk öğretmenler
bölgeye gönderilmektedir. 1991 Anayasasının öngördüğü şekilde Türklerin
çoğunlukta yaşadıkları yerlerde Türkçe resmi dil olarak kullanılmaktadır.
Makedonya’da 100 bine yakın Türk yaşamaktadır.
Moldova
Moldova’ya bağlı özerk bir
cumhuriyet olan Gagavuz Cumhuriyeti’nin 250 bin kişilik nüfusunun büyük
bölümünü Ortodoks Hıristiyan inancınca mensup olan Gagavuz Türkleri
oluşturuyor. Bölgede Gagavuz Türkçesi, Rumence ve Rusça resmi dil
statüsündedir. Türkiye’nin desteğiyle birçok okul kurulan bölgede anaokulundan
üniversiteye kadar Türkçe eğitim verilmektedir.
Bulgaristan
İkinci dünya savaşından sonra
kurulan sosyalist rejim döneminde Türkçe eğitime yönelik önemli çalışmalar
yapılmış, Azerbaycan modelli eğitim öngörüldüğünden Azerbaycan’dan hocalar
getirilmiştir. Türk pedagoji okulları açılmıştır. 1970-1989 yılları arasında
Türkçe isimlerin değiştirildiği baskıcı bir dönem yaşansa da 1991 anayasası
azınlıklara kendi dillerinde eğitim olanakları sağlamıştır. Bugün
Bulgaristan’da yaşayan bir milyona yakın Türk ilkokuldan üniversiteye kadar
Türkçe eğitim görebilmektedir.
Irak
Arapça ile birlikte Kürtçenin de
resmi dil olduğu Irak’ta Türkmence bölgesel dil statüsüne sahiptir. 1993
yılından bu yana Türkmenlerin anadilde eğitim yapabildikleri okulları
mevcuttur. Bu okullar önceleri Kürdistan bölgesinde kurulmuş olmakla birlikte
günümüzde Türkmenlerin yaşadığı bütün şehirlere yayılmıştır.
Ne İstiyoruz?
Dünya’daki uygulamalara
baktığımızda anadilde eğitim; kamu okullarında, özel okullarda kamu desteğiyle
veya sadece özel okullarda verilebilmektedir. Peki anadilde eğitim Türkiye’de
nasıl verilebilir? Türkiye’de risk altında bulunan dillerin kamu desteği
olmadan varlıklarını sürdürebilmeleri mümkün görünmemektedir. Türkiye’deki
bütün dillerin aynı durumda olmadığını da belirtmek gerekir. Yazılı bir
edebiyatı ve eğitim geleneği olan diller olduğu gibi henüz yazılı dil haline
gelememiş veya yeni yazılı dil haline gelmiş diller mevcuttur. Bu nedenle
anadilleri koruyacak uygulamaların bu farklılıkları gözeten bir çeşitliliğe
sahip olması gerekir.
Bu diller arasında Hemşince için
neler yapılabilir? Öncelikle Hemşinlilerin yaşadığı bölgelerdeki üniversiteler
Çoruh, R.T.E, Düzce üniversiteleri ve/veya İstanbul’daki üniversitelerde Hemşin
dili ve kültürü bölümleri açılmalı buradan mezun olacak öğrencilere öğretmenlik
formasyonu verilmelidir. Bununla paralel bir şekilde Hemşin dilinin öğretimi için
kullanılacak ders materyali hazırlanmalıdır. Bu ilk adımların ardında uzun
vadede anaokulundan üniversiteye kadar Hemşince eğitim yapılmasını mümkün
kılacak insan kaynağının ve materyalin hazırlanması için vakit kaybedilmeden
çalışmalara başlanmalıdır. Bütün bu çalışmaların yasal ve anayasal güvenceye
alınması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gereği ise ortadadır.
Aslında istediğimiz bir bakıma
şudur: Türkiye Cumhuriyeti’nin yurtdışı Türk topluluklarının sahip olması için
çaba gösterdiği, desteklediği, sahip olduklarında bunu övünç kaynağı yaptığı
temel insan haklarını kendi yurttaşı olan halklara da sağlaması ve onların
özgürlüklerini de övünç kaynağı yapabilmesidir.
Mahir Özkan
Gor Dergisi Sayı 3 Sonbahar 2015
https://tr.boell.org/sites/default/files/dil_yarasi.pdf
http://file.setav.org/Files/Pdf/20131009123554_anadildeegitim.pdf
http://www.sabah.com.tr/marmara/2014/03/02/makedonyada-turkce-resmi-dil-oldu http://hurbakis.net/content/bm-uyesi-113-ulkede-birden-cok-resmi-dil-kullaniliyor http://www.radikal.com.tr/dunya/dunyada_da_resmi_dil_anadillere_karsi-1027977http://didemotru.blogcu.com/balkanlarda-turk-azinliginin-durumu/4206967
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder