18 Şubat 2018 Pazar

ASİMİLASYON VE ÖZCÜLÜK KISKACINDA HEMŞİN KİMLİĞİ




Hemşinlilerin buluşma alanları olan sosyal medya platformlarında yapılacak kısa bir gezinti Hemşin kimliği üzerine konuşmanın nasıl zorluklar taşıdığını göstermeye yetecektir. Bu platformlarda Hemşinliler karşımıza çok farklı biçimlerde çıkarlar. Hemşinli Türk, Türk, Hemşinli Ermeni, Ermeni, Müslüman Hemşinli, Müslüman Türk, Müslüman Ermeni, Hıristiyan Hemşinli, Sadece Müslüman, Sadece Hemşinli gibi tanımlamalar ile birlikte; sadece insanım diyenler veya siyasal aidiyetleri ile sosyalist, devrimci, emekçi vb. ile kendini tanımlayanlara da rastlamak mümkün. Bütün bu çeşitlilik kimlik tartışmaları çerçevesinde ve Hemşin kimliği bağlamında ne gösteriyor?  Öncelikle etnik kimlik tartışmaları ile ilgili literatüre göz atmak gerekecek. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından hazırlanmış olan Türkiye’nin Etnik Coğrafyası adlı çalışma bu konudaki literatürü bir araya getirmesi açısından önemli bir kaynak. Bu çalışmada yer alan tartışmaları özetleyerek başlayalım.[1]

Etnik Kimlik Nedir?

Tartışmanın temel soruları şunlardır: Bir etnik grubu tanımlamak için hangi kriterlere başvurulacaktır? Biyolojik ve/ya kültürel olduğu iddia edilen kriterlerin doğası nasıl bilinecek, bunlar birbirinden nasıl ayırt edilebilecektir? Etnik grubu tanımlayan nitelikler verili ana ilişkin olduklarına göre zaman ve mekana bağlı değişimler nasıl açıklanabilir?[2]

Etnik grubun nasıl tanımlanacağına ilişkin olarak Anthony Smith, etnik grup üyeleri için etnik bağların ve duygudaşlığın temelini oluşturan anlamlar bileşiminin anahtar unsurları yaradılışa ve soya ilişkin mitlerdir. Bunlar da gerçek soyla değil, ortak atalara ve kökenlere yüklenmiş anlamlarla ilgilidir.[3] Elbette bir etnik grubun gerçekten aynı soydan geldiği durumlar da mümkündür. Ama kimlik açısından belirleyici olan ortak soydan gelmekten çok bu duruma yüklenen anlamdır. Dolayısı soy birliği olduğu durumlarda bile gerçeklikten çok kurgu olan önem kazanmaktadır. Bu kurgu için göç, sürgün, yeniden doğuş, savaş, şanlı geçmiş, ortak köken mitleri önemli rol oynar.

Başka bir unsur ise bellektir. Tarihsel topluluklar paylaşılan ortak bir bellek üzerine kurulmuştur. Bu bellek gündelik yaşantılar aracılığı ile sonraki kuşaklara aktarılır. Birbirini izleyen kuşaklar arasında bellek aracılığı ile ortak deneyimler üzerinden birleşme yaşanır. Asimilasyonu hedefleyen politikaların toplumların belleklerini ortadan kaldırmaya yönelmesi de bundan kaynaklanır.[4]

Bir etnik topluluk üyeleri üye olmayanlarda bulunmayan, kültürel ayırt edici nitelikler üzerinden benzer ve aynı sayılırlar. En fazla paylaşılan ve aynı zamanda ayırt edici olan nitelikler dil ve dindir. Bunların yanı sıra görenekler, kurumlar, yasalar, folklor, mimari, giyim, beslenme, müzik ve sanat, hatta renk ve fiziksel görünüş farklılıkları da ayırt edici nitelikler arasında sayılabilir.[5]

Anthony Smith’e göre, bütün bu unsurların yanı sıra teritorya/coğrafya da etnik kimlik için önemli bir belirleyicidir. Bir coğrafyada ikamet ediliyor ya da edilmiyor olunabilir. Kimlik açısından belirleyici olan bu değildir. Mesele, sembolik ortak bir coğrafi merkeze, bir kutsal yerleşime ya da “anavatan” a sahip olmaktır. Kendileri ve dışarıdakiler topluluk üyelerini tanımladıklarında bunu çoğunlukla teritoryal “köklere” atıfla yaparlar.[6]

Etnisite tartışmalarının bir diğer önemli ismi ise Steve Fenton’dır. Fenton’a göre etnisite soya, kültüre ve dile dayalı, bazen uysal bazen zorlayıcı bir grup kimliğidir. Hem sosyal açıdan inşa edilmiş hem de sosyal örgütlenme şekilleri ve akrabalık uzantıları içinde yükümlülükler ve sosyal bağlarla dolu bir düzende sosyal olarak temellenmiştir.[7] Burada söz konusu olan belirli sosyal ilişkilerdir. Bu ilişkiler insanların kendilerini ötekilerden ayırdığı sosyal ilişkilerdir ve bunlara dayalı olan kimlikle etnik değerlerle birlikte koşullar değiştikçe şekil ve içerik bakımından değişebilirler. Dolayısı ile etnik grup statik bir kategori değildir.

Fenton’a göre dil ile etnik grup arasında birebir bir ilişki yoktur. Ancak yine de Galliler, Katalanlar, Basklılar, Kürtler vb. gibi dilin etnik bir iddianın parçası olduğu durumlarda grup sınırlarının belirlenmesinde merkezde yer alan bir unsur olabilmektedir.[8]

Fenton etnik kategorileri önemli ve merkezi oldukları durumlarda bile daha geniş bir politik/ekonomik ilişkiler kompleksinin bir parçası olarak görür. Etnisite düzenli ama gayri resmi olabileceği gibi yasal ve anayasal ilklerle resmiyet de kazanabilir.

Çalışmalarına bakacağımız diğer isim Fredrik Barth. Barth’a göre etnik grup şu dört özelliği ile tanımlanır: 1- Biyolojik olarak kendi varlığını sürdürebilen, 2- Açık bir şekilde ortak bazı temel kültürel değerlere sahip olan, 3- Karşılıklı etkileşim ve iletişimin olduğu bir alan yaratan, 4- Kendisi ve diğer etnik gruplara ait bireyler tarafından bir etnik gruba aidiyetle tanımlanan insanlardan oluşan toplumsal kategorilere etnik grup adı verilir. [9]

Yukarıda özetlenen tartışmaların Hemşinliler özelinde nasıl değerlendirilmesi gerektiğine geçmeden önce bu değerlendirmeyi etkileyecek bir unsura daha bakmak lazım. Bu unsur etnik kimlik ile ulus arasındaki ilişkidir. Fenton’a göre ulusun açık ya da üstü kapalı simgeleri genellikle etnik çoğunluğun – veya baskın etnik grubun- karakteristik diye bilinen özelliklerini yansıtır.[10] Özdoğan bunu, ulus-devlet modeli yurttaşlıkla etno-kültürel kimliğin iç içe geçmesi şeklinde ifade eder. Çekirdek bir etno-kültürel kimlik temel alınır, bunun dışında kalanlar eşit yurttaşlık hakların vaadine rağmen ayrımcılığa maruz kalabilir veya asimile edilir, dışlanır. Devleti kuran etno- kültürel grup, kendinden olmayanları göçe zorlayabilir veya etnik temizliğe yönelebilir. Diğer bir deyişle ulusun varsayılan homojenliği aslında etno-kültürel farklılıklar pahasına ve çoğunlukla baskı ve zorla veya toplumsal mühendislik teknikleriyle gerçekleşir.[11]

Hemşinli Kimliği: Kendini Arayan Bir Halk

Bu bölümde etnik kimlik tartışmaları bağlamında Hemşin kimliğini değerlendirmeye çalışacağım. Bunu etnik kimliği belirleyen unsurlar bakımından farklı Hemşinli topluluklarının durumunu göz önünde bulundurarak yapacağım. Tartışacağım bazı sorular şunlar olacak: Bu grupları farklılaştıran unsurlar nelerdir? Ortaklaştıran unsurlar nelerdir? Bütün Hemşinli topluluklarının ortak ekseni var mıdır? Bu ortak eksen nedir?

Tartışacağımız ilk kavram yaradılış ve soya ilişkin mitler. Hemşinlilerin yaradılışa ve soya ilişkin mitleri nedir? Bu konuda esas tartışma Türkiye’deki Hemşinliler içerisinde yapılıyor. Hıristiyan Hemşinliler açısından yaradılış ve soya ilişkin mitler Ermeni kimliğinden farklı değildir. Müslüman Hemşinlilerde ise birbirinden farklı eğilimler olduğunu görürüz. Bir kısmı kendisini yalnızca Hemşinli kökenleri ile tanımlıyorken bir kısmı Hemşinliliği Ermeni kimliği ile ilişkili bir kimlik olarak tanımlıyor. Müslüman Hemşinlilerin bir kısmı ise bu kimliği Türk kimliğinin bir parçası olarak görüyor. Türk kimliğinin bir parçası olarak görenlerin Türklüğü farklı biçimlerde anladıkları söylenebilir. Bunların bir kısmının Türklüğü Müslümanlık olarak anladıklarını, bir kısmının ise Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmanın Türk olmayı gerektirdiği düşüncesi üzerinden kendilerini Türk saydıklarını belirtmeliyiz. Hıristiyan Hemşinlilerde olmayan soyla ilgili tartışmaların Müslüman Hemşinlilerde bu derece yoğun ve farklı biçimlerde yapılıyor olmasında belirleyici olanın, İslam kimliği ile Ermeni kimliğinin birbiri ile bağdaştırılamaması (ki Ermeni kimliği Osmanlı döneminde Hıristiyanlıkla özdeşleşmiş bir kimlik olarak algılanır) ve Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki farklı halkların ve kimliklerin inkarına dayanan tek millet, tek dil, politikaları olduğu söylenebilir.

Bütün Hemşinliler ortak bir belleğe sahipler mi? Bunu söyleyebilmek oldukça güç. Çünkü Hemşin tarihi ile ilgili bütün Hemşinlilerin ortaklaştığı bir yazının olmadığı açık. Son yıllarda bu alanda önemli gelişmeler olmakla birlikte güçlü bir ortak belleğe sahip olunduğu söylenemez. Hemşin Kültürüne ilişkin çalışmalar ortak halk danslarının, ortak masal karakterlerinin, inanışların, geleneklerin vb. bugünlere kadar taşınabildiğini gösteriyor. 2005 yılında Soçi’de yapılan Hemşin Konferansının metinleri içerisinde bunun birçok örneğini bulmak mümkündür.[12] Ancak ortak bir belleğin izini taşıyan en önemli unsur Hemşinlilerin Hemşin coğrafyası ile ilişkileridir. Hıristiyan Hemşinlilerde Müslüman olanlar kadar belirgin olmamakla birlikte Hemşinlilerin tamamının ortak hafızası köklerinin Hemşin coğrafyasına ait olduğunu söyler. Etnik kimliğin önemli belirleyicilerinden bir tanesinin de coğrafya ile ilişkisi olduğunu belirtmiştik. Bu ölçütün Hemşinlilerin ortak ekseni olan en önemli ölçütlerden biri olduğunu söyleyebiliriz.

Kültürel ayırt edici nitelikler açısından baktığımızda da Hemşinlilerin tamamını kesen ortak değerlerin var olduğunu söyleyebiliriz. Hemşin Horonu’nun farklı versiyonlarının bütün Hemşin topluluklarında ortak bir kültürel simge olarak var olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra masallar, fıkralar, sosyal ilişkiler, ev içi ilişkiler, maniler ve atma türküler ve bunların temaları vb. birçok kültürel ortak değerler vardır. Hemşin coğrafyası ve toplulukları içinde yapılması gereken en önemli çalışmalar bu değerlerin belgelendirilmesi ile ilgili çalışmalardır. Son yıllarda yapılan sınırlı sayıdaki çalışma ve kurulan sosyal bağlar ortak değerleri ortaya koyması açısından çarpıcıdır. Hıristiyan Hemşinli topluluklara yapılan ziyaretler, onların Türkiye’ye yaptığı ziyaretler toplumların birbirlerini daha fazla tanımalarını ve ortak kültürel değerlerin daha fazla görünür olmasını sağlamaktadır.

Etnik kimliğin en önemli belirleyicilerinden bir tanesi de dildir. Hemşinliler ortak bir dile sahipler mi? Müslüman Hemşinlilerin bir kısmı bugün Hemşinceyi anadili olarak konuşamıyorlar. Ancak dillerinde barındırdıkları kalıntılar bu dili daha önce konuştuklarının bir kanıtını oluşturuyor. Hemşince ile ilişkilerini gösteren başka bir veri ise kullandıkları Türkçe’nin Hemşince konuşan Hemşinlilerle aynı özellikleri göstermesidir. Bu konuda Ayşenur Kolivar Hemşin Konferansına sunduğu yayınlanmamış tebliğinde Çayeli’nin bir Hemşin köyünde Hemşince cümle kurulabildiğine tanıklık ettiğini belirtikten sonra köydeki Türkçe’ye ilişkin dilbilimsel çalışmasının sonuç bölümünde şunları söylüyor: “Yanlışlanan önermelerin ilki Hemşin kültürünün dilbilimsel olarak ikiye bölünmüş olduğudur. Verilerimiz bunun doğru olmadığını göstermektedir. Hemşin’in coğrafi olarak doğu ve batı bölgeleri arasında belirli farklılıklar bulunmakla birlikte bu farklılıklar kanımca katı bir ayrım çizgisinden çok bir kültür içerisinde kabul edilebilir çeşitlemeler olarak görülebilir.”[13]

 Ayrıca bu topluluğun 19. Yüzyılda Hemşince konuştuğuna dair tanıklıklar mevcuttur.
“Bu konuyla ilgili Rüdiger Bennighaus, coğrafyacı Carl Ritter’den aktarıyor: “İçlerinde eskisi gibi, Hıristiyan kültürünü korumuşlar ve yalnız zahiri bir şekilde Kuran’ın yolunu takip etmişler. Kadınları Ermenicelerinden başka bir dil tanımazlar.” Batı grubunun Hemşin Ermenicesi konuştuğuna dair bir başka tanıklık ise Bjişkyan’ın tanıklığıdır.  “Hamşenlilerden Müslüman olanlar Hıristiyanlık adetlerini muhafaza etmiş olup, bilhassa vartavar yortusu günü hepsi de kiliseye gider, mum yakarlar ve cedlerinin ruhu için kurban keserler. Halk cümleten Ermenice konuşur. Kurşunlu ve Sürmene'ye gitmiş Hamşenlilerden Kurşunludakiler Hıristiyan kalmışlardır.”[14]

Akrabalık ve sülale ortaklıkları üzerinden de bütün Hemşinli topluluklarının ortak bir kimliğe sahip olduklarının işaretleri bulunabilir. Hemşinli sülaleler üzerine yapılan çalışmalar bunu kolaylıkla göstermektedir. Bugün Hıristiyan Hemşinliler dahil olmak üzere bütün Hemşinli topluluklarında kullanılan ortak sülale adları bulunmaktadır.[15]

Etnik kimliğin önemli belirleyicilerinden bir diğeri ise dindir. Din unsuru bugün Hemşinli kimliğinin ortak bir değeri durumunda değildir. Hemşinlilerin bir kısmı Ermeni Apostolik Kilisesine bağlı Hıristiyan, diğer bir kısmı ise Sünni Müslüman. Müslüman Hemşinlilerin geleneklerinde Hıristiyanlık döneminden kalma, tabutla gömme, mezar başında ışık yakma, sağaltıcı dualar gibi bazı ritüellerin[16] hala yaşadığını ve bunların Hemşin toplumları arasında ortak kültürel değerler olduğunu kabul etmek gerekse de bu farklılık Hemşinliler arasındaki en önemli ayrım durumundadır. Hemşin toplumunun dinsel bölünüşünün kimlik üzerindeki etkisini keskinleştiren ise Birinci Dünya Savaşı süreci ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş süreci oldu. Bu süreçte Hıristiyan Hemşinlilerin katliamı ve sürülmeleri sonucu toplumlar arasındaki ilişkiler kopmuştur. Sürecin soykırım ve savaşlarla belirlenen doğası toplumların din ekseninde saflaşmasına neden oldu? Türkiye Cumhuriyeti kurulana kadar geçen savaş sürecince Türk ulusal hareketi Türk kimliğini değil, Müslüman kimliğini öne çıkaran bir politika izledi. Müslüman Hemşinliler de bu süreçlerdeki tutumlarını dinsel kimlikleri ile aldılar. Cumhuriyet dönemi ise bütün Müslüman toplumlar gibi Hemşinlilerinde Müslümanlık üzerinden Türk kimliğine asimile edildiği bir süreç olarak yaşandı.

Bugün bu asimilasyon sürecinin özellikle Hemşince konuşamayan Hemşinliler olmak üzere bütün Müslüman Hemşinlilerde belirli ölçüde etkili olduğu ortadadır. Hemşinlilerin önemli bir bölümü kendilerini Müslüman saymanın yanı sıra Türk olarak da görmektedir. Ancak tek millet, tek dil, tek devlet sloganında özetlenen baskıcı, asimilasyoncu siyasal süreçler ve tutumların belirlediği bu kimlik algısı, demokratik alanın genişlemesine, devletin kimlikler konusundaki baskıcı politikalarında yaşanan göreli gerileme, farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesine dönük gelişmeler vb. sonucu Hemşinlilerin kendi tarihleri ve dilleri ile yeniden ilişki kurmalarını gündeme getirmektedir. Bunun yarattığı atmosfer ve kimliklerin kendini tanımlamasında dinsel aidiyetin taşıdığı önemin göreli olarak azalması Hemşinlilerin kimliklerine yeniden bakmalarını bir ihtiyaç haline getirmektedir.

Ne Asimilasyon Ne Özcülük!

Sonuç olarak etnik kimliğin belirleyicileri olarak tartışılın değişkenler üzerinden bakıldığında (hala bu değişkenlere ilişkin araştırma ve veri toplama ihtiyacının ortada olduğu kaydını düşmek üzere) Hemşinli kimliğini nasıl tanımlayabiliriz? Hemşinli kimliği, tarihsel kültürel kökleri Ermeni kültürü ile ilişkili olan, bu özelliğini farklı toplumlarında farklı düzeylerde sürdüren, dilsel ve dinsel olarak çeşitlilikler taşıyan, Müslüman olanlarının belli bir bölümünde daha fazla olmak üzere Türk kültüründen etkilenmiş bir kimliktir. Bu çeşitlilik içerisinde, en eski gelenekleri, müzikleri, duaları, inanışları, sosyal ilişkileri ve Hemşin coğrafyasına ilişkin ortak yurt algısı ile biz duygusunu var ettikleri söylenebilir. Bu biz duygusunun önemli unsurlarından bir tanesi Müslüman Hemşinlilerin bir kısmında asimilasyon sonucu büyük oranda yitirilmiş olmakla birlikte izleri korunmuş olan Hemşin Ermenicesidir. Hemşinlilerin bu kimlik özellikleri ona yönelik Türk milliyetçiliğinin bilimsel gerçekleri alt üst ederek, Hemşin kimliğinin gerçekliklerini inkar eden asimilasyoncu ve Ermeni milliyetçiliğinin homojenleştirici, dilsel ve dinsel tekçi, özcü yaklaşımlarının Hemşinli kimliğini anlamak açısından bir karşılığının olmadığını göstermektedir.

Mahir Özkan
Gor Dergisi Sayı 2 Bahar 2015





[1] Türkiye’nin Etnik Coğrafyası, MSGSÜ Bilimsel Araştırma Projeleri, Proje Kodu:2013-26.
[2] Türkiye’nin Etnik Coğrafyası,  s.16.
[3] Anthony Smith, Ulusların Etnik Kökeni, Dost, Ankara, 2002, s.46.
[4] Age, s.50.
[5] Age, s.51
[6] Age, s.52-53
[7] Steve Fenton, Etnisite, Phoneix, Ankara, 2001, s.5.
[8] Age, s.11-13
[9] Fredrik Barth, Etnik Gruplar ve Sınırları, Bağlam, İstanbul, 2001, s.13.
[10] Steve Fenton, s.37.
[11] Günay Göksu Özdoğan, Bu Yapı Aşağıdan Nasıl Gözükür?, Radikal Kitap, 2 Şubat 2007.
[12] Hemşin ve Hemşinli Ermenliler, Konerans Makaleleri, Yerevan, 2007.
[13] Ayşenur Kolivar, Bir Hemşin Köyünde Konuşulan Türkçe Ağız Üzerine Düşünceler, Yayınlanmamış Bildiri Metni

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder