19 Şubat 2018 Pazartesi

Kizirnos Köyü




Yüzyıllar önce Rize Çamlıhemşin ve çevresinden göç edip Trabzon/ Araklı-Karadere vadisine yerleşen Hemşinli aileler bugün halen bu bölgede varlıklarını sürdürmektedirler. Karadere Vadisindeki Hemşin köyleri; Zimla, Zimlagava, Foşa, Ayven, Kizirnos olarak sıralanabilir. Bu köyler ortak kültürel yapıyı paylaşırlar. Bütün örf,  adet ve gelenekler neredeyse birbirlerine benzer. Benim köyüm olan Kizirnos’u biraz daha detaylı anlatmak istiyorum.

Araklı ilçe merkezine yaklaşık 30 km uzaklıkta olan Kizirnos (Kayacık), Karadere vadisinin en yüksek köylerinden biridir. Kizirnos’ta Çamlıhemşin’den gelen sülalelerden en bilinenleri; Gedikoğlu, Galencoğlu, Gereboğlu olarak sıralanabilir. Yine köyün büyük sülalelerinden olan Topaloğlu’ların da Artvin tarafından geldikleri bilinmektedir. Ayrıca köyde çok farklı yerlerden gelen sülaleler de vardır. Bunlar da; Çepnioğlu, Kürdoğlu, Çağanoğlu, Maraboğlu, Araboğlu olarak sıralanabilir.

Köyde Vağnövöğ diye bilinen yerde kilise kalıntıları bulunmaktadır. Halk arasında kulaktan kulağa aktarılan anlatımlardan yola çıkılarak bu yerleşim yerinin ilk zamanlarda hristiyan yerleşimi olduğu, zaman içinde müslümanlaştırıldığı aktarılmaktadır.

Köyün büyük bir çoğunluğu gurbettedir ve yazları köylerine gelmektedirler. Son yirmi yılda köy okullarının kapanmasıyla birlikte köyden kente göç artmış ve tamamen yerleşik hayata geçilmiş, köyde yaşayanların sayısı oldukça azalmıştır. Maalesef bu göçler köyden giderken,  peşlerinde çok sayıda kültür ve geleneği de götürmüştür. Bunun örneğini 2006 da Kizirnos Saklı Ezgiler Albümünün derlemelerini yaparken bizzat yaşadım. Türkü veya kaval kaydı için gittiğim insanlardan çoğu kez şunu duyuyordum, “Ah sen falancının çaldığı kavalı dinleyecektin, oturur ağlardın”, “ Filanca kişi bir türkü söylerdi,  onun olmadığı düğün,eğratluk ve yayla yolunun, hiç tadı tuzu olmazdı.” Bu kişiler nerede? diye sorduğumda, ya Almanya’da ya İstanbul’da ya İzmit’te ya da toprağın altında cevabını alırdım.

Kizirnos’taki müzik kültüründen kısaca bahsetmek gerekirse; eski Kizirnos düğünleri kavalsız ve xerxeriç ( ritim aleti) olmadan kutlanmazdı. Xerxeriç bu köylere özgü olan bir ritim aletidir. Bir bezin etrafına dikilen delik para, boş mermi kovanı ve yağ tenekelerinden kesilen küçük parçalardan meydana gelen bu ritim aleti, horonda “öğcü başı” denilen kişinin elinde olur ve bu kişi xerxeriçle horonun ritmini ve coşkusunu heyecanını verirdi. Ayrıca öğcübaşı’nın xerxeriçle yaptığı ve adına “kırılıp, dökülme” denilen, çok estetik hareketlere sahipti. Şaman danslarını andıran bu hareketler horona bambaşka bir estetik katardı. Kavalı horon boyunca hiç kesmeden çalar, eğer ki yorulursa düğünde kaval çalabilen birisi var mı diye bakınır ve sonra onu işaret edip horonu hiç bozmadan kavalı bu kişiye verir ve kendisi dinlenmeye geçerdi. Olası bir durumda, mesela kavalının dil ayarının bozulması ya da kavalcının rahatsızlanması veya kavalcının bir şeye kızıp son anda düğüne gelmemesi gibi bir durumda kaval olmadan xerxeriçin ritmi ile horon aynı coşkuyla oynanır ve düğün sonlanırdı. Kız evinde veya düz bir alanda yapılan akşam düğünü son olarak atılan yüzlerce mermiyle noktalanırdı.

Akşam düğününden sonra gelin, son olarak babasının evinde kalır ve “sabah düğünü” denilen, çok çeşitli geleneklerin yapıldığı başka bir merasimle gelin ata bindirilir ve düğün alayıyla birlikte, gelin gittiği evin yolu tutulurdu.

Bahsettiğim geleneklerden bir tanesi ; “haysenkur” yani “gelin kardeşi” geleneğidir. Haysenkur denilen kişiye özel bir kıyafet giydirilir ve yüzü kapalı olan bu kişi gelin tarafını temsil eder. Yine aynı kıyafet giydirilen ve yüzü kapalı olan ikinci bir kişi daha olur, bu kişinin adına da yenge denir. Bu kişi de erkek tarafını temsil eder. Haysenkur ve yenge yol boyunca gelinin yanında olurlar ve peş peşe dizili bir biçimde yürürler. Yol boyunca kavalla yol havaları, gelin çıkarma havaları çalınır,  türküler söylenir, mermiler atılırdı. Ayrıca bir not düşmek istiyorum; 1955’ e kadar Kizirnos’ta tulum da çalınmaktaydı. Düğünlerde kavaldan çok tulum çalınırdı ama maalesef köyde büyük hoca bir zatın yaptığı vaazlarla ve korkutmalar neticesinde insanlar tulumdan uzaklaştırılmıştır. Son tulumcu Tiz Hasan dayının 1955’te ölmesiyle birlikte Kizirnos’ta tulum kültürü neredeyse tamamen unutulmuştur.  Tuluma yapılan baskılar kavala ve horona da yapılmıştır. Ama kaval cennetten çıkmıştır, sadece yol havası çalınırsa günahı yoktur gibi bir inanış Kizirnos’ta kavalın varlığını sürdürmesinde önemli etken olmuştur.

Kizirnos düğünlerinden bahsetmişken şunu da eklemek istiyorum, sabah düğünlerinin vazgeçilmezlerden biri de dinamit atışlarıydı. Dinamitçi olarak belirlenen ve üzerinde bir çanta dinamitle düğün alayının önünde giden bu korkusuz adam gelinin baba evinden, gelin gideceği eve kadar yol boyunca dinamit atardı. Bazen düğün konvoyu durur ve “Dinamit atılmadan yürümeyiz derlerdi”. Bu dinamitler o dönemlerde gurbete gidip taş ocaklarında çalışan kişiler tarafından köye getirilir, düğünlerde bu dinamit atışlarından para kazanırlardı.

Ölümle resmen dans eden bu adamların az da olsa yaptıkları kazalar halen anlatılmaktadır. Örneğin bir hikayede dinamitçi, düğünde dinamit atışı yaparken fitili kısa tutuğu için maalesef elinde patlamış ve bir kolunu kaybetmiştir.

Ayrıca düğünde gelin atı olarak belirlenen atın, mermi ve bilhassa dinamit sesinden ürkmeyen, daha önce düğün tecrübesi olan bir at olması çok önemli idi. Aksi takdirde gelini üzerinden atabilirdi.

Kizirnos’ta düğünlerin haricinde güzün eğratluk ( imece) denilen toplu halde mısır ayıklama işi de oldukça coşkulu geçerdi. Güzün mısır ayıklama döneminde köyde bir ay boyunca neredeyse her akşam mısır eğratluği olurdu. Bu iş genç kız ve erkekler için tam bir sevdaluk yeriydi. Mısır ayıklama boyunca kızlar ve erkekler karşılıklı guruplar halinde birbirlerine türkü atardı. Bazen kızışmalar olur ve bu türküler hakaret içeren sözler halinde atılırdı.

“Zavallinun tekisun
Çikar at o yüreği
Sağa erkek deyilmez
Giy da dolan eteği”

Birbirini gözüne kestiren gençler, karşısındakine mısır tanesi atarak işaret verirlerdi. Bu durum kızın abisi ya da bir yakını tarafından fark edilirse eğratluk bazen horon yerine kavgayla da sonlanabilirdi.

Kizirnos’ta cenazelerde “gogoniç” denilen ağıt yakma geleneği de ( eski günlerde, gurbete gidene, ölene, yayladan köye inen göçlere yakılan ağıtlara, yakınmaya “gogoniç etmek” denir) köylerde insanları ağlatan ve etkileyen seste gogoniç eden kimselere bazen cenazelerde gogoniç ettirilirdi.

Kizirnos’ta bugün yok olmaya yüz tutmuş önemli kültür miraslarından biri de dokumacılıktır. Hemençe, paça ve kuşak tezgahı olarak adlandırılan tezgahlarda dokunan kumaşlarla, çeşitli giyim kuşam ve aksesuarlar yapılırdı. Tek midarlı, üç midarlı ve tahtalı bağ isimleriyle de bilinen, üzerlerinde değişik desenlerin olduğu bağ tezgahları da değişik dokuma çeşitlerindendir.
Geçmişte giyim kuşam için yapılan kendir dokumacılığı da kırk yıl önce köyde son bulmuştur.

Kizirnos’ta hayvancılık ve yaylacılık bugün az da olsa yapılmaktadır. Köydeki eski mimari yapı genelde taş veya taş dolgu şeklinde yapılıp,  iç bölmeler ahşap olurdu. Paçka ( serender)  denilen ve ambar olarak kullanılan ahşap yapının haricinde, ahşap ev hiç yapılmamış Kizirnos’ta. 1930’ların sonunda meydana gelen bir yangın felaketi köyün en büyük mahallesi olan çuxur mahallesinin neredeyse tamamını yok etmiş.  Bu yangın neticesinde kırka yakın eski taş ev yok olmuş. 

Bu yok oluş sadece yangınla kalmamış, evlerini, topraklarını, ağaçlarını terk edip şehirlere göç eden köy insanı yüzlerce yılın bilgisini de unutmuştur artık. Çünkü günümüz yaşam koşullarında bu bilgilerin karşılığı kalmamıştır artık. 

Gurbette ve köyde yetişmekte olan Kizirnos gençliği bu yazıda anlatmaya çalıştığım bütün geleneklerden ve bir dağ köyünde hayatta kalmayı gerektirecek nesilden nesile aktarılan yaşamsal tecrübe ve bilgiden yoksundur artık.






Kizirnos’daki
yayla adları:

Tehkut
Kerenkaş
Xaçovit
Ağaçbaşı





Kizirnos’daki
yer adları:

Xolçenkar
Xorçan
Veripos
Monutpos
Mozumpos
Xeşnos
Sütlepos
Gorolopos
Us
Vejon
Çalot
Teştut
Bono









İlumluk
Erecoğ
Xaçkar
Ğorğut
Süleymaneğiz
Ğuz
Xorayatak
Delot
Lenderev
Kop
Gumdeğ
Dedernat
Alevras
Veritehkut
Teştut
Perenevöğ
Çayter
Karadak
Temeykar
Şağart
Areki
Çekucegöl
Gumbeneç
Yağnovoğ
Cirnot
Gağnut
Babencor
Xolçenkar








Kark
Tembadak
Gatengelek
Galer
Puhutki
Axbur
Doncut
Melenk
Dirikli
Gombura
Serişta
Duzxana
Perendaş
Karkolox
Pazaxar
Geyduş
Xaç
Xorçan
Guşig
Xederat
Vonag
Çedeğun boğaz
Monut
Germalar
Galdeğ
Örödap
Öreçatak
Tixannes
Ğorğut
Gulag
Eraslar
Eşmeler



 Mecit Çeliktaş
Gor Dergisi Sayı 4 Bahar 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder