Yüzyıllar önce Rize
Çamlıhemşin ve çevresinden göç edip Trabzon/ Araklı-Karadere vadisine yerleşen
Hemşinli aileler bugün halen bu bölgede varlıklarını sürdürmektedirler. Karadere
Vadisindeki Hemşin köyleri; Zimla, Zimlagava, Foşa, Ayven, Kizirnos olarak sıralanabilir.
Bu köyler ortak kültürel yapıyı paylaşırlar. Bütün örf, adet ve gelenekler neredeyse birbirlerine
benzer. Benim köyüm olan Kizirnos’u biraz daha detaylı anlatmak istiyorum.
Araklı ilçe merkezine
yaklaşık 30 km uzaklıkta olan Kizirnos (Kayacık), Karadere vadisinin en yüksek
köylerinden biridir. Kizirnos’ta Çamlıhemşin’den gelen sülalelerden en
bilinenleri; Gedikoğlu, Galencoğlu, Gereboğlu olarak sıralanabilir. Yine köyün
büyük sülalelerinden olan Topaloğlu’ların da Artvin tarafından geldikleri
bilinmektedir. Ayrıca köyde çok farklı yerlerden gelen sülaleler de vardır.
Bunlar da; Çepnioğlu, Kürdoğlu, Çağanoğlu, Maraboğlu, Araboğlu olarak sıralanabilir.
Köyde Vağnövöğ diye bilinen
yerde kilise kalıntıları bulunmaktadır. Halk arasında kulaktan kulağa aktarılan
anlatımlardan yola çıkılarak bu yerleşim yerinin ilk zamanlarda hristiyan
yerleşimi olduğu, zaman içinde müslümanlaştırıldığı aktarılmaktadır.
Köyün büyük bir
çoğunluğu gurbettedir ve yazları köylerine gelmektedirler. Son yirmi yılda köy
okullarının kapanmasıyla birlikte köyden kente göç artmış ve tamamen yerleşik
hayata geçilmiş, köyde yaşayanların sayısı oldukça azalmıştır. Maalesef bu
göçler köyden giderken, peşlerinde çok sayıda
kültür ve geleneği de götürmüştür. Bunun örneğini 2006 da Kizirnos Saklı Ezgiler
Albümünün derlemelerini yaparken bizzat yaşadım. Türkü veya kaval kaydı için gittiğim
insanlardan çoğu kez şunu duyuyordum, “Ah sen falancının çaldığı kavalı
dinleyecektin, oturur ağlardın”, “ Filanca kişi bir türkü söylerdi, onun olmadığı düğün,eğratluk ve yayla yolunun,
hiç tadı tuzu olmazdı.” Bu kişiler nerede? diye sorduğumda, ya Almanya’da ya İstanbul’da
ya İzmit’te ya da toprağın altında cevabını alırdım.
Kizirnos’taki müzik
kültüründen kısaca bahsetmek gerekirse; eski Kizirnos düğünleri kavalsız ve
xerxeriç ( ritim aleti) olmadan kutlanmazdı. Xerxeriç bu köylere özgü olan bir
ritim aletidir. Bir bezin etrafına dikilen delik para, boş mermi kovanı ve yağ
tenekelerinden kesilen küçük parçalardan meydana gelen bu ritim aleti, horonda “öğcü
başı” denilen kişinin elinde olur ve bu kişi xerxeriçle horonun ritmini ve
coşkusunu heyecanını verirdi. Ayrıca öğcübaşı’nın xerxeriçle yaptığı ve adına “kırılıp,
dökülme” denilen, çok estetik hareketlere sahipti. Şaman danslarını andıran bu
hareketler horona bambaşka bir estetik katardı. Kavalı horon boyunca hiç kesmeden
çalar, eğer ki yorulursa düğünde kaval çalabilen birisi var mı diye bakınır ve
sonra onu işaret edip horonu hiç bozmadan kavalı bu kişiye verir ve kendisi
dinlenmeye geçerdi. Olası bir durumda, mesela kavalının dil ayarının bozulması
ya da kavalcının rahatsızlanması veya kavalcının bir şeye kızıp son anda düğüne
gelmemesi gibi bir durumda kaval olmadan xerxeriçin ritmi ile horon aynı coşkuyla
oynanır ve düğün sonlanırdı. Kız evinde veya düz bir alanda yapılan akşam
düğünü son olarak atılan yüzlerce mermiyle noktalanırdı.
Akşam düğününden
sonra gelin, son olarak babasının evinde kalır ve “sabah düğünü” denilen, çok
çeşitli geleneklerin yapıldığı başka bir merasimle gelin ata bindirilir ve
düğün alayıyla birlikte, gelin gittiği evin yolu tutulurdu.
Bahsettiğim
geleneklerden bir tanesi ; “haysenkur” yani “gelin kardeşi” geleneğidir.
Haysenkur denilen kişiye özel bir kıyafet giydirilir ve yüzü kapalı olan bu
kişi gelin tarafını temsil eder. Yine aynı kıyafet giydirilen ve yüzü kapalı
olan ikinci bir kişi daha olur, bu kişinin adına da yenge denir. Bu kişi de
erkek tarafını temsil eder. Haysenkur ve yenge yol boyunca gelinin yanında
olurlar ve peş peşe dizili bir biçimde yürürler. Yol boyunca kavalla yol
havaları, gelin çıkarma havaları çalınır, türküler söylenir, mermiler atılırdı. Ayrıca
bir not düşmek istiyorum; 1955’ e kadar Kizirnos’ta tulum da çalınmaktaydı. Düğünlerde
kavaldan çok tulum çalınırdı ama maalesef köyde büyük hoca bir zatın yaptığı
vaazlarla ve korkutmalar neticesinde insanlar tulumdan uzaklaştırılmıştır. Son
tulumcu Tiz Hasan dayının 1955’te ölmesiyle birlikte Kizirnos’ta tulum kültürü
neredeyse tamamen unutulmuştur. Tuluma
yapılan baskılar kavala ve horona da yapılmıştır. Ama kaval cennetten çıkmıştır,
sadece yol havası çalınırsa günahı yoktur gibi bir inanış Kizirnos’ta kavalın
varlığını sürdürmesinde önemli etken olmuştur.
Kizirnos
düğünlerinden bahsetmişken şunu da eklemek istiyorum, sabah düğünlerinin vazgeçilmezlerden
biri de dinamit atışlarıydı. Dinamitçi olarak belirlenen ve üzerinde bir çanta
dinamitle düğün alayının önünde giden bu korkusuz adam gelinin baba evinden,
gelin gideceği eve kadar yol boyunca dinamit atardı. Bazen düğün konvoyu durur
ve “Dinamit atılmadan yürümeyiz derlerdi”. Bu dinamitler o dönemlerde gurbete
gidip taş ocaklarında çalışan kişiler tarafından köye getirilir, düğünlerde bu
dinamit atışlarından para kazanırlardı.
Ölümle resmen dans
eden bu adamların az da olsa yaptıkları kazalar halen anlatılmaktadır. Örneğin
bir hikayede dinamitçi, düğünde dinamit atışı yaparken fitili kısa tutuğu için maalesef
elinde patlamış ve bir kolunu kaybetmiştir.
Ayrıca düğünde gelin
atı olarak belirlenen atın, mermi ve bilhassa dinamit sesinden ürkmeyen, daha
önce düğün tecrübesi olan bir at olması çok önemli idi. Aksi takdirde gelini
üzerinden atabilirdi.
Kizirnos’ta düğünlerin
haricinde güzün eğratluk ( imece) denilen toplu halde mısır ayıklama işi de oldukça
coşkulu geçerdi. Güzün mısır ayıklama döneminde köyde bir ay boyunca neredeyse
her akşam mısır eğratluği olurdu. Bu iş genç kız ve erkekler için tam bir sevdaluk
yeriydi. Mısır ayıklama boyunca kızlar ve erkekler karşılıklı guruplar halinde
birbirlerine türkü atardı. Bazen kızışmalar olur ve bu türküler hakaret içeren
sözler halinde atılırdı.
“Zavallinun tekisun
Çikar at o yüreği
Sağa erkek deyilmez
Giy da dolan eteği”
Birbirini gözüne
kestiren gençler, karşısındakine mısır tanesi atarak işaret verirlerdi. Bu
durum kızın abisi ya da bir yakını tarafından fark edilirse eğratluk bazen
horon yerine kavgayla da sonlanabilirdi.
Kizirnos’ta
cenazelerde “gogoniç” denilen ağıt yakma geleneği de ( eski günlerde, gurbete
gidene, ölene, yayladan köye inen göçlere yakılan ağıtlara, yakınmaya “gogoniç
etmek” denir) köylerde insanları ağlatan ve etkileyen seste gogoniç eden
kimselere bazen cenazelerde gogoniç ettirilirdi.
Kizirnos’ta bugün yok
olmaya yüz tutmuş önemli kültür miraslarından biri de dokumacılıktır. Hemençe,
paça ve kuşak tezgahı olarak adlandırılan tezgahlarda dokunan kumaşlarla,
çeşitli giyim kuşam ve aksesuarlar yapılırdı. Tek midarlı, üç midarlı ve tahtalı
bağ isimleriyle de bilinen, üzerlerinde değişik desenlerin olduğu bağ tezgahları
da değişik dokuma çeşitlerindendir.
Geçmişte giyim kuşam
için yapılan kendir dokumacılığı da kırk yıl önce köyde son bulmuştur.
Kizirnos’ta
hayvancılık ve yaylacılık bugün az da olsa yapılmaktadır. Köydeki eski mimari
yapı genelde taş veya taş dolgu şeklinde yapılıp, iç bölmeler ahşap olurdu. Paçka (
serender) denilen ve ambar olarak
kullanılan ahşap yapının haricinde, ahşap ev hiç yapılmamış Kizirnos’ta. 1930’ların
sonunda meydana gelen bir yangın felaketi köyün en büyük mahallesi olan çuxur
mahallesinin neredeyse tamamını yok etmiş. Bu yangın neticesinde kırka yakın eski taş ev
yok olmuş.
Bu yok oluş sadece
yangınla kalmamış, evlerini, topraklarını, ağaçlarını terk edip şehirlere göç
eden köy insanı yüzlerce yılın bilgisini de unutmuştur artık. Çünkü günümüz
yaşam koşullarında bu bilgilerin karşılığı kalmamıştır artık.
Gurbette ve köyde
yetişmekte olan Kizirnos gençliği bu yazıda anlatmaya çalıştığım bütün geleneklerden
ve bir dağ köyünde hayatta kalmayı gerektirecek nesilden nesile aktarılan yaşamsal
tecrübe ve bilgiden yoksundur artık.
Kizirnos’daki
yayla adları:
Tehkut
Kerenkaş
Xaçovit
Ağaçbaşı
Kizirnos’daki
yer adları:
Xolçenkar
Xorçan
Veripos
Monutpos
Mozumpos
Xeşnos
Sütlepos
Gorolopos
Us
Vejon
Çalot
Teştut
Bono
İlumluk
Erecoğ
Xaçkar
Ğorğut
Süleymaneğiz
Ğuz
Xorayatak
Delot
Lenderev
Kop
Gumdeğ
Dedernat
Alevras
Veritehkut
Teştut
Perenevöğ
Çayter
Karadak
Temeykar
Şağart
Areki
Çekucegöl
Gumbeneç
Yağnovoğ
Cirnot
Gağnut
Babencor
Xolçenkar
Kark
Tembadak
Gatengelek
Galer
Puhutki
Axbur
Doncut
Melenk
Dirikli
Gombura
Serişta
Duzxana
Perendaş
Karkolox
Pazaxar
Geyduş
Xaç
Xorçan
Guşig
Xederat
Vonag
Çedeğun boğaz
Monut
Germalar
Galdeğ
Örödap
Öreçatak
Tixannes
Ğorğut
Gulag
Eraslar
Eşmeler
Mecit Çeliktaş
Gor Dergisi Sayı 4 Bahar 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder