Palovit Vadisi; Fırtına
Vadisi’nin kalbi denilecek bir bölgeyi kapsıyor. Doğal yaşlı ormanların
varlığı, yabani yaşam sahası olması ve geleneksel mimarinin korunduğu yüzyıllık
evleri ve yaylalarıyla Palovit, Fırtına Vadisi’nin en önemli yaşam alanlarına
ev sahipliği yapıyor.
Kaçkar Dağları eteklerinde
kurulmuş büyüklü küçüklü onlarca Hemşin yaylasının içinden bir tercih yapmak
çok zor. Ancak benim için Palovit Vadisi üzerinden yükselen Sal, Pokut,
Hazindağ, Hamlakit ve Samistal yaylalarının ayrı bir yeri var. Kaçkar Dağları
ekosistemi içinde yer alan yaylalar gurbetçi Hemşinliler’in büyük bir bölümünün
yazlarını geçirdiği, eskiden çokça hayvanlarıyla birlikte göç ettiği bir
alanken şimdilerde sayfiye olarak kullanılıyor. Çamlıhemşin ilçe merkezinin
içerisinden geçip sola sapıldığında Hala Deresi boyunca uzanan köylerin
yukarısında adını kaplıca turizmiyle duyurmuş Ayder’in yanı sıra Kavrun,
Ceymakcur, Paakçur, Huser ve Avusor gibi yaylaları görmek mümkün.
Çamlıhemşin’den Fırtına Vadisi’ne doğru devam edildiğinde ise Çat’tan
başlayarak Elevit, Haçevanak, Karunç, Trovit, Palovit, Apevanak gibi yaylaları
dolaşmak mümkün. Bir de Verçenik tarafı var ki, o daha da ulaşılmaz
görüntüsüyle insanı cezp ediyor. Yaklaşık 50 km .lik bir yolla ulaşılan bu masalsı
güzergâhta Başhemşin, Başyayla, Kale, Çiçekli gibi yerleşkelere ulaşmak, o
yükseltilerde bir yaşam kurulabildiğini görmek insanı büyülüyor.
Vadinin incilerine yolculuk
Bu kısa girizgâhtan sonra benim
için önemli olduğunu belirttiğim Palovit Vadisi güzergâhını anlatmak istiyorum.
Çocukken yaylaya çıkmak hepimiz için çok erken bir saatte kalkmak ve zorlu bir
yolculuğa hazırlık yapmak demekti. Katırlara yüklenen erzaklar, üç ay yayladan
dönülmeyeceği düşünülürse iyi seçilmeliydi. Gerçi katırcılık da o zamanlar bir
meslekti ve erzağı bitenlere çoklukla gönüllülük esasına dayalı erzak
getirilirdi. Biz sabah erkenden hayvanlarımızla birlikte yollara düştükten
sonra artık düşünecek bir şey kalmazdı. Ne ilginçtir ki bütün bir kışı ahırında
geçiren inekler de bir müddet sonra yayla kokusunu alıp yolları ezbere gider
olmuştu.
Pokut Yaylası, Makrevis, Ortan ve
Pogina köylülerinin ortaklaşa kullandığı, 2100 metre yükseklikte
bir yayla. Biz de yaylada bulunan evimize ulaşmak için sabah erkenden yola
çıkardık. Çünkü yaylada elektrik olmadığından gündüz gözüyle her şey ayarlanmak
durumundaydı. Sabahın mahmurluğunda ilk etapta zor olsa da belli bir mesafe kat
ettikten sonra şölene dönüşen yolculuğun en güzel taraflarından biri buz gibi
pınarların yanı başında mola verip, evde hazırlanan kumanyayı tüketmek olurdu.
Genellikle sabah pişirildiği için sonradan buz gibi olan yumurta, domates,
salatalık, ekmek bazı yolcularda da karalâhana sarması bu çeşitlemeyi tamamlardı.
Bu tadını başka hiçbir şeyde bulamadığımız yemek ritüelinden sonra yollara
koyulurduk. Asırlık çam ve gürgen ağaçlarının arasından yukarılara doğru
tırmanmak zor olsa da yer yer düzleşen orman patikaları bir nebze olsun
yorgunluğumuzu atardı. Bu yolculuğun bittiğinin işareti Pokut’a artık yarım
saat mesafedeki Pilunçut Hanı’na ulaşmamızdı. Pilunçut Hanı, çok eskilerden
kalma ve bir zamanlar neredeyse Palovit Vadisi’ndeki yaylalara giden 20’ye
yakın köyün uğradığı bir yolgeçen hanıydı. Orada içilen çayları bugün hala
sevgiyle ananlar var. Pilunçut’a vardığımızda artık dizlerimizin bağı çözülmüş
olur ancak bir sonraki tepenin ardından yaylamıza kavuşacağımızı bilerek
adımlarımızı hızlandırırdık. Pilunçut düzlüğünü geçtikten sonra sağ tarafta
kalan Sal Yaylası’nı doyasıya izler, kendi yaylamız olan Pokut’a doğru yol
alırdık.
Adı gibi düz yayla: Sal
Sal Yaylası da sadece Çinçiva
köylülerinin kullandığı, ortasında geniş bir düzlüğün yer aldığı, o geniş
düzlüğün etrafında da geleneksel ahşap evlerin kurulduğu ismiyle müsemma bir
yaylaydı. Çocukken Sal’daki arkadaşlarımızla futbol oynamaya gider ama nedense
hep kaybederdik. Eskiden iki yayla arasında hayvanlar yüzünden anlaşmazlıklar
çıkıp, büyükler tarafından sınırlar çizilmiş olsa da şimdiler de hayvancılık da
kalmadığı için böylesi bir anlaşmazlık da ortadan kalktı. Artık günbatımlarını
birlikte izler olduk. El ele tulum eşliğinde horonlar oynayıp, birbirimize
türkü atmak da en güzel adetlerimizden biri.
Sal, geniş panoramasıyla diğer Hemşin yaylalarında olmayan bir özelliğe
sahip. Hem Karadeniz’i hem köyleri hem de Kaçkarlar’daki birçok yaylayı
görebilme olanağı var Sal’da. Aynı durum Pokut için de geçerli. Palovit
Vadisi’nin hemen üzerindeki tepelerde yükselen bu iki komşu yayla görsellik
açısından gelenleri doyurmaya yetiyor. Sal ve Pokut’tan Kaçkar zirvesiyle
beraber Kito, Hazindağ, Hamlakit, Marsis, Altıparmak, Meğo Meşesi, Huser,
Kemerli Kaçkar, Ayder… gibi birçok yerleşkeyi izlemek, akşam Pazar ilçesinin
ışıklarını ve eski limanı görmek mümkün. Sal ve Pokut bir zamanların en
kalabalık yaylalarıyken son yıllarda araç yolu da olmasına rağmen bu
kalabalıklığını yitirdi. Ancak yerli turistler oldukça ilgi gösteriyor bu iki
yaylaya. İlgi göstermelerinin çok sebebi var tabii ama Hemşinli eski
yaylacıların kalmaması bizim gibi çocukluğu oralarda geçmişler için hüzün
yaratıyor.
Göz alabildiğine manzara
Sal ve Pokut’ta evler geleneksel
ahşap ev yapımına uygun, genellikle ladin ya da kestane ağacından yapılan,
mimari olarak da özenilmiş evler olarak göze çarpar. Alt katında ahırların yer
aldığı, en fazla üç odası bulunan, çok eskileri alçak tavanlı ama son dönemde
yapılanları iki katlı olan bu evler artık çoğu Hemşinli için sayfiye evi
özelliği taşıyor. Turistlerse bu yükseltide bu kadar özenli bir mimarinin
sebebini sormadan edemiyor haliyle. Bunun sebebi Hemşinliler’in gurbetçiliği
aslında. Hem köylerinde hem de yaylalarında gurbette kazandıkları paralarla iyi
evler yaptıran Hemşinliler, o dönemin ustalarına ince işçilikler yaptırmaktan
geri durmamış. O nedenle birçok Hemşin yaylası özellikle içinde yer aldığı
coğrafyaya göre şekillenmiş. Pokut ve Sal yaylaları geniş ladin ormanlarıyla
çevrili olduğu için evin ana malzemesi ladin ağacından temin edilmiş. Fakat
şimdiki gibi hemen evlerin yakınında bulunan ağaçlardan değil evlere çok
uzaklıktaki ormanlardan ilkel yöntemlerle temin edip, kurmuşlar evlerini. O
nedenle hala yayla içerisinde ladin ağaçlarında bir seyrelme söz konusu değil.
Fakat son yıllarda bu durum biraz değişmiş gibi görünüyor. Hem yayla yollarının
yok edilmesi hem teknolojinin bazı nimetlerinin(?) yaylaya ulaşması ağaçları
kuruttuğu gibi ev yaptıran bazı kişilerin de teknolojiyi kullanarak ağaçları
yok etmesine sebep oldu. Pokut’tan ileriye doğru devam edildiğinde konum olarak
hemen hemen aynı yükseltideki Hazindağ Yaylası’na varılmış olur. Hazindağ,
yayla içinde ilkel su kanalı sistemi olan tek yayladır. Evleri de en az Sal ve
Pokut kadar özenli bir mimari üsluba sahip olan yaylaya eskiden Pokut üzerinden
iki saatlik bir yürüyüşle varılabilirken, geçtiğimiz yıl açılan bilinçsiz yol
çalışması yaylanın ilerleyen yıllarda dengesinin bozulacağının işareti.
Hazindağ yaylasını Hemşin ilçesinin Tecina ve Podol Köyleri kullanıyor.
Yaylalarına gelmek için önce Çamlıhemşin’e geliyorlar, sonra da Elevit
üzerinden Hamlakit’e gelip yaylalarına ulaşıyorlar. Şimdi ise yeni yaptıkları
yolu kullanarak ulaşıyorlar. Aynı köyler Makrevis ve Ortan’la Doğu Karadeniz ’in en yüksek
yaylası Samistal Yaylası’nı da kullanıyor.
Antik kent gibi sessiz
Samistal Yaylası, 2600 metre yükseklikte,
etrafında numunelik bir tek ağacın olmadığı, çok taşlık bir alanda kurulmuş
değişik bir yayla. Evleri alçak tavanlı ve tamamen kesme taştan yapılmış en az
yüzyıllık evler. Samistal’da artık eskisi gibi kalabalık bir Vartevor şenliği
yapılmasa da nostalji takıntısı olanlar kendi imkanlarıyla yaylayı yaşatmaya
çalışıyor. Samistal, hem konum itibariyle hem de havasıyla diğer yaylalardan
kolaylıkla ayrılıyor. Genellikle kapalı seyreden tipik Karadeniz yaz aylarında
Samistal’da açık hava görmemek neredeyse imkânsız. Samistal yaylasına
Hazindağ’dan ulaşılabildiği gibi Yukarı Kavrun yaylasından ulaşmak da mümkün.
Samistal etrafını çeviren dağların ve yaylaların ortasında müstesna bir yere
sahip. Bir tarafında Kaçkar zirveleri ve Kavrun yaylası diğer tarafında
Apevanak yaylası, geçitler, aşıtlar… Ama o hep yalnız ve ulaşılmaz. Yıllarca
büyüklerimizin türkülerinde “ Viran kalsın” demelerinden olsa gerek Samistal
bugünkü görüntüsüyle geçmiş şaşaalı günlerinden uzak. İnsanların çok sık
gelmemesine rağmen evleri tüm görkemiyle ayakta duruyor. Tabii birçoğunun doğa
şartlarına ve bakımsızlığa dayanamayıp yıkıldığını da hatırlatmak gerek.
Samistal’a bir iki saatlik yürüyüş mesafesinde olan Hamlakit yaylası ise
içinden şırıl şırıl akan deresi, etrafı çevrili ladin ormanları ve
tepelerindeki kayalıklarla bütün yaylaların toplamı gibi bir görüntü arz
ediyor. Hamlakit’in en büyük özelliği Vartevor denilen şenliklerin hemen hemen
her yayladan daha gösterişli kutlanması. Ağustos ayının ikinci haftasında
başlayan şenliklerde memleketin dört bir yanına dağılmış Hamlakitliler buluşup
hem hasret gideriyor hem de Hemşin yaylalarının artık sönükleşmiş Vartevor’unu
en canlı biçimde kutluyor. Vartevor, yazın
Ağustos ayının ikinci haftasından itibaren irili ufaklı Hemşin yaylalarında
kutlanan bir şölen aslında. Bütün bir yılı birbirinden ayrı geçiren
arkadaşların, komşuların, akrabaların buluşmasına vesile olan, yayladaki günlük
yaşamlarına bir süreliğine ara verdikleri, tulumun coşkulu sesiyle doluştukları
horon çardaklarına sabahlara kadar eğlendikleri, sabaha karşı tatlı bir
yorgunlukla evin yolunu tuttukları keyifli bir buluşma ayini Vartevor. Eskiden
hemen hemen bütün Hemşin yaylalarında geniş katılımla ifa edilen bu buluşmalar
ne yazık ki göç ve göçün getirdiği kent hayatının insanlara dayattığı ekonomik
döngü sebebiyle sekteye uğradı ve artık çok az Hemşinli bu buluşmalara
katılabiliyor ya da yaylasına gidebiliyor. Yolunuz düşerse Hamlakit dışında
Ayder, Yukarı Kavrun, Elevit gibi yaylalarda da coşkulu Vartevor’lara tanıklık edebilirsiniz.
Hamlakit’ten Apevanak’a
Hamlakit yaylasından yukarıya
doğru gidildiğinde Palovit ve Meleskur yaylaları ile Apevanak yaylasına
ulaşılmış olur. Apevanak, Palovit vadisinin sınırdaki yaylasıdır, ondan sonra
yine Kaçkar dağları silsilesinin içinde yolculuğa devam edilir. Apevanak
yaylasındaki mini taş köprü, bu yükseltide mimarinin bir ihtiyacı karşılamaktan
öte bir şey olduğunun sembolü gibidir. Palovit grubu yaylaları ve güzergahları
bir zamanların en gözde yürüyüş mekanları olmasına rağmen son yıllarda gözünü
hırs bürümüş kimi yöre insanının marifetiyle ne yazık ki bu özelliğini
kaybetmeye başlamıştır. Palovit şelalesinin olduğu mevkiden Hamlakit yaylasına,
Pokut’tan Hazindağ’a, Palovit yaylasından Samistal’a açıla yollar bir zamanlar
dağcıların severek yürüdüğü patikaları ve dahi bir yaşam kültürünü yok etmekle
kalmamış, geri dönüşü olmayan zararlar vermiştir. Tüm çabalara rağmen
engellenemeyen bu çalışmalar ileride pişmanlık yaratacaktır çünkü yaylada
yaşamak özgür olmaktır. Bu özgürlüğü kısıtlayan tek şey zamandır. Çünkü güz
zamanı yayladan inme zamanıdır ve Hemşin’de “Huzmancuk” denen vargit çiçekleri
açtığında artık yayladan yavaş yavaş gitmenin zamanı gelmiş demektir. Yaylada
elde edilen katıklar ‘kadin’ denilen ahşap kaplara doldurulur ve kışın tüketmek
üzere köye indirilir. Katıkların bir bölümü de gurbetteki akrabalara
gönderilir. Yayladan inmek gerçekten zordur çünkü: “Yayladan ki yurudum/Hava
guneşli idi/Arduma bakamadum/Gozlerum yaşli idi”…Koskoca bir yıl bu kavuşmayı
bekler. Ta ki mayıs başına kadar karla
kaplı yaylalara dağcılardan başka giden olmaz ama yaz başı yayla zamanı gelince
o kıyıların ardı yine sahiplerini ve misafirlerini bekler.
Fırtına
ve Palovit vadilerinin ekolojik değeri
Fırtına ve Palovit vadileri, içerdikleri doğal yaşlı ormanlarla,
hem bölgenin, hem de ülkenin en bozulmamış birkaç orman ekosistemi arasında
değerlendiriliyor. Palovit Vadisi
kendine özgü endemik bitki çeşitliliğinin yanı sıra barındırdığı hayvan
türleriyle de doğa koruma açısından büyük önem taşıyor. Türkiye’de en yoğun
bozayı popülasyonunun bulunduğu bölgelerden biri olan alanda, yaban domuzu,
çengel boynuzlu dağ keçisi, yaban keçisi,
kurt, tilki, çakal, yaban kedisi,
vaşak, karaca ve porsuklar yaşıyor.
Nasıl gidilir?
Trabzon havaalanından Pazar
ilçesine, oradan da Çamlıhemşin’e dolmuşlarla rahatlıkla gidilebilir, bu
yolculuk 2 saat sürüyor.
Nerede kalınır?
Pokut yaylasında Pokut Yaylaevi,
Plato’da Mola gibi seçenekler mevcut; Hamlakit yaylasında ise Ufuk Pansiyon tek
ve iyi bir seçenek. Diğer yaylalarda konaklama tesisi yok ama yakın yerlerde
kamp atacak uygun alanları mevcut.
Kiminle gidilir?
Bu vadiye Bukla Tur acentesinin
turları mevcut. www. bukla.com adresinden ilgili turlara bakılabilir.
Gor Dergisi Sayı 1 Sonbahar 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder