27 Şubat 2018 Salı

KİZİRNOS’UN DOKUMA TEZGAHLARI



Kizirnos köyünde 50 yıl öncesine kadar varlığını sürdürmüş kendir dokuma tezgahları, sadece giyecek ihtiyacını karşılamak için kullanılırdı. Dokuma tezgahlarıyla ilgili derlemeler yapmaya başladığımda, ilk işim köyde dokuma işlerinde ustaların ustası olarak isimlendirilen 90 yaşındaki anneannemin yanına gitmek oldu. “Nine şu kendir tezgahlarını bana bir anlatır mısın?” diye söze girdiğimde aldığım cevap aynen şöyleydi: “Uşağum kendirun tarlaya ekilip tezgahta ketan haline gelene kadar olan işleri sağa anlatmaya kalksam böyuk bir kitab olur.” Bu cevap benim hevesimi biraz kırdı tabi ama bir yandan da kendirin bu meşakkatli hikayesini çok da merak etmiştim.

Sonra nineme kısaca anlattırdım tarladaki kendirin “ ketan kömleğine “ geliş aşamalarını, ama şunu açıkça söyleyebilirim ki hiçbir şey anlamadım. Çünkü o anlatılanları görmeden, yaşamadan, kavrayıp anlamak olacak iş değildi. Ayrıca bu hikayenin içinde Türkçe olmayan terimler, kelimeler ve araç gereç isimleri oldukça fazlaydı ve o terimler, o kelimeler, o araç gereçleri bilmeden, o tezgahı anlamak mümkün değildi. Mesela şu durumla çok sık karşılaşıyordum; tezgahın herhangi bir yerinde, düğüm atılacak ama aslında onun ismi düğüm değil, orası tezgah için hayati önem taşıyan bir nokta, o düğüm dediğin şeyin ismi Türkçe olmadığından anlatmak istediği şeyi uygulama olmadan anlatamıyor. Bu nedenle anladım ki kendir dokuma tezgahları kendirle birlikte tamamen yok olup gitmişti ve artık kendir tezgahları için derlediğim bilgileri olduğu gibi saklamaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu. Şunu da ilave etmeliyim ki; ninem o tezgahların çalışma prensiplerini anlatırken dağların doruklarında, okuma yazma dahi bilmeyen bu insanların zekalarına bir kez daha hayran kalmıştım. Çünkü anlatılanların içinde fizikten matematiğe kadar her şey vardı.

Hal böyle olunca ben de ilgi ve hevesimi köyde varlığını halen sürdürmekte olan ve kendir tezgahlarıyla büyük benzerlikler gösteren hemençe, paça, kuşak tezgahı olarak isimlendirilen dokuma tezgahına verdim. Bu tezgahlar da geçmiş yıllarda tamamen ihtiyaca yönelik kullanılırdı. Tezgahta dokuyacağınız kumaşa göre tezgah isim alırdı, örneğin hemençe (heybe) dokuyacaksanız tezgahın ismi hemençe tezgahı olurdu veya kuşak dokuyacaksanız kuşak tezgahı olurdu. Bu tezgahlarda genelde üç çeşit kumaş dokunurdu. Bunlar; hemençe, kadınların bellerine sardıkları kuşak ve kadınların kıyafetlerinde ismiyle aynı anlamda kullanılan paça ismi verilen, sarı-kırmızı dikey çizgilerden oluşan kumaşlar olarak tanımlayabiliriz.

Köyde evimizde halen kurulu olan ve genelde annemin kış aylarında vakit ayırıp, düzeneğini kurup dokuma yaptığı bu ilkel tasarım harikası dokuma tezgahının sesi ile büyüyen bir çocuk olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Kaybolan veya kaybolmaya yüz tutan bu değerlerimize elimden geldiğince sahip çıkmaya çalışan birisi olarak, evimizde halen elimizin altında olan bu dokuma tezgahının sıfırdan tüm parçalarını yapmasını, kurmasını ve dokumasını bir vazife sayarak anamdan öğrendim. Şimdi çok fazla ince detaylara girmeden bir hemençe tezgahının kaç ana parçadan oluştuğunu anlatmak istiyorum.



Hemençe Tezgahi

Hemençe tezgahını kurarken, olmazsa olmaz olan 7adet ana parça vardır. Bu parçaların isimlerini şöyle sıralayabiliriz: Midar, Tarak, Dodik, Makok, Salmin, Gaxaçven, Göçgölox.

Midar: Tezgahtaki iplikleri birbirinden ayırmaya yarayan, karışmasını önleyen ve aynı zamanda deseni oluşturmak için eşit sayıdaki ipliği altlı üstlü ayıran bir sistemdir.
Hemençe tezgahında iki adet midar vardır. Midarları yapmak da ayrı bir iştir. “Asgabiç” adı verilen; 40 cm uzunluğunda ve baş parmak kalınlığında üç  odunun arasında, özel bir düğüm tekniği ile birbiri içinden geçerek bir halka şeklini alan düğümler ile midar hazırlanır. Tezgahta,  kaç tane hemençe elde edilmek isteniyorsa o ölçü hesaplanır ve hemençeyi oluşturacak ipliklerin boyu ayarlanır ve kesilir. Kesilen ipliklerin her bir renk sırasına “xed” denir. Daha sonra midarın iplikleri içinden, özel bir teknik ile tektek ve sırasıyla geçirilir. Bu iş uzun süren zahmetli bir iştir ve hataya yer yoktur.

Tarak:Kendi içerisinde 10 parçaya ayrılır. “ Defa” denilen ve iki ayrı parçadan oluşan ana gövde, genelde kestane ve dut ağacından yapılır. Tarağa ismini veren bölüm ise, alt ve üst tarafta ikişer tane bulunan 3 mm kalınlığında ince çıtalara, özel bir düğüm tekniği ile 300’e yakın odun kamışından kesilmiş, 4mm genişlik ve 15 cm uzunluğundaki dişlerin sıra sıra dizilmesinden oluşur. Dizilmiş olan bu dişleri, defa ile birleştirmek için yanlara 5 cm genişliğinde ve 15 cm uzunluğunda 2 adet köşe tahtası konulur. Sonra bu parçaları birbirine kenetlemek için 8 adet 2 cm uzunluğunda ve kurşun kalem kalınlığında ahşap çivi kullanılır.

Midardan geçirilen bütün ipler, kamıştan yapılan ve adı “ poxiç” olan 1 mm inceliğinde çok hassas bir aparat ile komple taraktan geçirilir. Bu da oldukça zahmetli ve uzun süren bir iştir. Tarak dokuma gerçekleştirildiğinde dokunan ipleri sıkıştırmak için kullanılır.

Dodik: Tam karşılığı pedaldır. Tezgah; dokumak için hazır hale getirildiğinde, dokuyacak kişi tezgahın başında bir sandalyeye oturur ve ayaklarını, yukarıya doğru eğimli olarak gergide duran ve özel bir düğüm tekniği ile ayağını içine alacak şekilde düğümlenmiş iki ayrı pedala sağlı sollu yerleştirir. Dodiklere her bastığında, iki adet olan midarların birisi aşağıya, diğeri yukarıya çıkar böylece        “xaçus” denilen yani bütün ipliklerin ikiye ayrılıp, yarısının altta, yarısının üstte kalmasını sağlayarak dokumayı gerçekleştirmek için gerekli aralığın oluşmasını sağlar.

Makok: Makok (mekik); dodiklere basılınca midarların ayırdığı ipliklerin arasından, sağa ya da sola doğru hareketlerle gönderilen ve tam ortasındaki oyukta kamış masuraya ipliğin sarılı olduğu aparata verilen addır. Makoktaki iplik, tarağın iki el ile öne doğru çekilip sert bir şekilde vurulmasıyla sıkıştırılır ve böylece dokuma gerçekleşmiş olur. En makbul olanı şimşirden yapılanıdır. İkinci tercih ise armut ağacından olanıdır. Bunların dışında hiçbir ağaç makok yapımına uygun değildir. Makokun içinde ki, masuranın düşmesini önlemek için ise çivi veya odun yerine tavuk tüyü kullanılır. Aksi taktirde iplere takılır ve kesmelere sebep olur.

Salmin: Boyu yarım metreden uzundur ve silindir şeklinde bir odundur. Sağ baş tarafı kare şeklinde olup, dört taraftan 5 cm genişliğinde yassı bir biçimde delikleri vardır. Çekilmiş olan iplikler midar ve taraktan geçtikten sonra son olarak salmine bağlanırlar. Dokuma yapılıp, kumaşa dönüştükçe, salminin sağ baş tarafındaki deliklere 30 – 40 cm boyunda özel olarak yapılmış odun kol sokulur. Bu kolun ismi “ökbiç” tir. Bu kol çevrilerek salminin dönmesi sağlanır ve böylece dokunmuş olan kumaş rulo biçiminde salmine sarılmış olur.

Gaxaçven: Dokuma sırasında , dokuyan kişinin oturduğu sandalyeye göre, havada asılı duran, tarak ve midarları yükseltip- alçaltmayı sağlayan iplere denir.

Göçgölox: Salminden ve taraktan çıkan iplerin gergide durmaları için tezgahın dosdoğru tam karışışına bir köşeye veya iki direk arasına çakılan kalın bir odun parçasıdır. Tezgahtan gelen ipler bu odunun altından girip üstünden çıkar ve havadan dokuma yapan kişinin başının üstünden geçerek arka tarafta bir direğe bağlanır ve böylece ipler gergide durur ve gevşeyip bir birbirine karışmazlar. Dokuma ilerledikçe bağlı oldukları yerden çözülerek istenilen ayar verilir.

Tezgahı kurarken bütün bu parçaların ayarlarına çok dikkat etmek gerekir. Aksi taktirde dokuma yapmaya başladığınızda ipler birbirine karışır. Bu karışıklığa “gocov” denir. Tezgahta dokunup, çıkarılan hemençe kumaşına “şal” denir. Hemençe şalı tezgahtan çıkarıldıktan sonra istenilen ölçülerde kesilerek dikilir. Ve ardından üzerine elde farklı desenlerle işlemeler yapılır . Sonra da iki yanına farklı uyumlu renklerle püsküller takılır. Son olarak yapılacak en önemli iş ise dikilen hemençeyi kola ve boyna asmak için bel hizasına kadar gelen bağı takmaktır.


Hemençe Bağı Tezgahi

Hemençe bağını yapmak için ismi hemençe bağı tezgahı olan başka bir tezgah kurulur. Bu tezgah da kendi içinde 3 guruba ayrılır. Tek midarlı hemençe bağı, 3 midarlı hemençe bağı ve bir de tahtalı bağ olarak isimlendirilir. Tek midarlı hemençe bağından düz desenler elde edilir, dolayısıyla tek midarlı tezgahı kurmak oldukça kolaydır. Üç midarlı hemençe bağı tezgahında çok farklı desenler elde edilebilir. O yüzden bu tezgahı kurmak zordur. Üç midarlı hemençe bağı tezgahını kısaca şöyle anlatabilirim:

İlk önce yapmak istediğiniz hemençe bağının genişliğine ve renklerine göre ipler istenilen uzunlukta çekilir ve sonra gergi ayarı yapıldıktan sonra bütün ipler  “ vareç” denilen 15 cm uzunluğunda ve baş parmaktan biraz daha kalın bir oduna renk ve sırasına göre alt üst olarak dizilir. Bu dizme işinin de ayrı bir tekniği vardır. Bütün ipler vareçe dizildikten sonra alttaki ve üstteki ipler birbirine karışmazlar. Dokuma ilerledikçe vareç kaydırılır. Vareçten sonra sıra midarları bağlamaya gelir. Sağlam bir ip kullanılarak gergide olan bütün ipleri değil de, deseni belirleyecek ipleri sırasıyla içine alan ve 10 cm uzunluğunda kırılmayacak kadar sağlam bir çalıya 3 ayrı midar kurulur. Midarlar bağlandıktan sonra sıra dokumaya gelir. Dokuma işlemi “tur” denilen şimşir veya armut ağacından yapılan 15 cm genişliğinde ve yaklaşık 30 cm uzunluğunda büyük bir bıçağı andıran bir alet ile yapılır. 

Tahtalı bağ olarak isimlendiren tezgah ise köşeleri 10 cm uzunluğunda olan , 4mm kalınlığında 12 adet tahta ile yapılır. Bu tahtaların her birinin üstünde 4 er tane delik vardır ve bütün ipler elde edilecek desene göre o deliklerden geçirilir ve gergiye alınır. Bu tahtalar öne veya geriye komple döndürülerek dokuma işlemi yapılır. Ve tur denilen alet aynı şekilde bu tezgahta da ipleri sıkıştırmak için kullanılır.


El Bağı Düzeneği

Son olarak el bağı denilen başka bir dokuma düzeneğini anlatmak istiyorum. Bu dokuma türü 30 cm uzunluğunda çatal bir sopaya bağlanan iplerle yapılır. Taşıması oldukça kolay olduğundan bu düzeneği kadınlar çobanlıkta veya misafirliğe gittiklerinde yanlarında götürerek dokuyabilirler.
El bağı üzerinde herhangi bir mekanizma yoktur. Bütün ipler parmaklar ile ayrılır ve alt üst yapılır sonra en sondan bir ip alınarak, ikiye ayrılmış olan iplerin arasından geçirilerek baş parmak ile sıkıştırılır. El bağı genelde genç kızların kıyafetinde kullanılır.
Çela“denilen püsküller, dokunmuş olan el bağının üzerine dikilir ve arkada duracak şekilde kızlar bunu, yayla göçlerinde, düğünlerde vb. özel günlerde bellerine bağlarlar.


Anlatmış olduğum bütün bu dokuma tezgahları; gençler tarafından ilgi görüp öğrenilmediği için maalesef bugün kaybolmanın eşiğindedirler.

Mecit Çeliktaş
         Gor Dergisi Sayı 5-6 Sonbhar 2016- Bahar 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder