27 Şubat 2018 Salı

bile



rüzgârla deniz
tanrının iki mimarı
iki yanda pembe uçlu kayalar
dik bir yamaçtan rahmine düştüm doğanın

patika boyu mor tutuşturdu elimi
gözümde asmalanır hemşin
incir
       zeytin
                ve karayemiş / belki de kara üzüm
koparsam avucumda erir benlerin

şimdi yaz
uzandım bembeyaz
               gecenin kumsalı kaşıkladığı
               pipoya tütün
                           çanağa şarap döktüğü koydayım
deniz siyah
         deniz gri
                  deniz zifiri
                            deniz koca bir tuval önümde
çarşafta ay ışığını uyuyan güzel
bu gece seni ezberleyeceğim kesin
ve istiridye
            denizkestanesi
                       tuz biraz
                       biraz yosun

tenin yakamoz olsun
dalgalar kıyıların
              köpük köpük faroz
              durulanda kızları yoroz’un

yüzün sahici gülümseyişi kumsalın
minik kefaller bir yanıp bir sönecek ayva tüylerinde
tütünü yarılarken şarap
             martılar sevişip tüy dökecek

kaşların balığa uyanmış sürmene iki taka
                                                   oltalarında mercan
                                                   ağlarında kaya barbunu gözlerin


gözlerin sevgi tonu
              emeğin renginin

alacakaranlığa ördüm saçlarını
hatta / belki de unuttum
ama bilerek bıraktım gündoğumuma dudaklarınızı
öpünce güneş
taammüden kırmızı

maksat sevmek olsun
             yitirdiğimiz ne varsa / içimizde bir yerlerde arar bizi
her şiir bir resim
her resim bir şiirle

bile yakıp
bile söndürelim feleğin mumlarını
doğum günü / aşkın günü diyerek
                                          bizden sonraya bu şiir

Metin Tandoğan
Gor Dergisi Sayı 5-6 Sonbhar 2016- Bahar 2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder